Reklam

“Çocukların sözleşmeye ulaşması, öğrenmesi, farkındalık kazanması gerekmektedir.”

Covid-19 salgını ile mücadelede uluslararası, ulusal ve yerel birçok tedbir alınmaktadır. Sorunun küresel çözümünün ulusal olduğu yaklaşımı ile hareket edilmektedir. Mümkün olduğu sürece sokağa çıkılmaması çağrısında bulunulmaktadır. Tüm bu süreç içerisinde özel politika gerektiren gruplar içerisinde çocukların ayrı bir yeri bulunmaktadır.

“Çocukların sözleşmeye ulaşması, öğrenmesi, farkındalık kazanması gerekmektedir.”

Covid-19 salgını ile mücadelede uluslararası, ulusal ve yerel birçok tedbir alınmaktadır. Sorunun küresel çözümünün ulusal olduğu yaklaşımı ile hareket edilmektedir. Mümkün olduğu sürece sokağa çıkılmaması çağrısında bulunulmaktadır. Tüm bu süreç içerisinde özel politika gerektiren gruplar içerisinde çocukların ayrı bir yeri bulunmaktadır.

“Çocukların sözleşmeye ulaşması, öğrenmesi, farkındalık kazanması gerekmektedir.”
02 Nisan 2020 - 13:51

Covid-19 salgını ile mücadelede uluslararası, ulusal ve yerel birçok tedbir alınmaktadır. Sorunun küresel çözümünün ulusal olduğu yaklaşımı ile hareket edilmektedir. Mümkün olduğu sürece sokağa çıkılmaması çağrısında bulunulmaktadır. Tüm bu süreç içerisinde özel politika gerektiren gruplar içerisinde çocukların ayrı bir yeri bulunmaktadır.

Bu röportajımızda Gazetem İizmir olarak, çocuk hakları savunucusu, çocuğun korunması ve güçlenmesi için akademik ve sivil toplum çalışmaları bulunan Uzman Öğretmen Makbule Kurt ile, corona günlerinde çocuk olmak, çocuk hakları ve çocuğun yüksek yararı çerçevesinde salgın döneminde çocuk koruma politikasının gerekliliği üzerine değerlendirmelerde bulunduk.

Süleyman Gök: Öncelikle değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz. Çocuk hakları başta olmak üzere çocuğun korunması ve güçlenmesi amacıyla birçok çalışmanızın ve uzmanlığınızın olduğunu bilmekteyiz. Bu çerçevede sizi biraz daha yakından tanımak isteriz. Makbule Kurt kimdir? Çocuk hakları savunucusu olarak temel yaklaşımınız nedir?

Makbule Kurt: Eskişehir Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünden mezun, 16 yıldır farklı çocuk grupları ile öğretmen olarak çalışmaktayım. Aynı zamanda 2019 yılında Acıbadem Üniversitesi Adli Tıp Ve Etik bölümünde yüksek lisansımı tamamladım. Direkt düşünüldüğünde ‘’Adli Tıp’’ kavramı ile çocuk ve eğitim kavramını yan yana getirmek zor gibi görünse de adli tıbbın temeli insan haklarına dayandığından, doğal olarak çocuğu ve çocuğun korunmasını da kapsamaktadır. Eğitim ve öğretim kavramının yanı sıra çocuğun güçlenmesi ve bireyselleşmesi meslek hayatım boyunca beni besleyen bir konu olmuştur. Bu motivasyonla çocuğun korunması ve güçlenmesi adına yaptığım çalışmalarla ulusal ve uluslararası kongrelerde yer aldım. ‘’Çocuk Haklarını Çocukken Öğrenilir Projesi’’ kapsamında 3 ilde 100 ebeveyn,60 öğretmen ve 1200 çocuğa projemizi ulaştırdık. Çocuğun cinsel istismardan korunmasında aile ve öğretmenin tutumu ile ilgili söyleşiler gerçekleştirdim. Son çalışmam ise sosyal medya üzerinden fenomen kimliği adı altında çocuk paylaşımı yapan annelerle ile ilgili araştırmadır. Araştırma aralık ayında ‘’Fenomen Annenin Sosyal Medya Üzerinden Çocuğa Şiddeti’’ ismi ile ulusal bir bilimsel yayın organında yayınlanmıştır.
Çocuk hakları kavramına tekniksel bakmak gelenekselliğinin aksine, sözleşmenin muhatabı olan çocukların çocukluk döneminde sözleşmeye ulaşması, öğrenmesi, farkındalık kazanması, çocuklar tarafından tanınması ve yaygınlaştırılması bu konuda ki temel yaklaşımımı açıklar. Güçlü çocuklar ve temiz toplum kavramının oluşması ancak çocukların güçlenmesi, bireyselleşmesi ve toplumda varlıklarının, değişime kattıkları gücün kabulü ile gerçekleşecektir.

Süleyman Gök: Geçtiğimiz günlerde UNİCEF, FİSA ve bazı çocuk hakları dernekleri salgın döneminde acilen çocuk koruma politikası oluşturulmalı çağrısında bulundular. Siz bu çağrıya katılıyor musunuz? Çocukların salgın döneminde korunması için sivil toplum kuruluşlarına, medya kuruluşlarına, yerel yönetimlere ve karar vericilere ne gibi görevler düşmektedir?
Makbule Kurt: Dünyada yaşanılan süreç ne olursa olsun kuşkusuz ki en kırılgan ve en çok etkilenen gruplar her zaman çocuklar oluyor. Bununla beraber yaşanılan sürecin yönetimi, izahı ve hızlıca harekete geçildiği süreç içerisinde, doğru ve yerinde bir çocuk politikası geliştirildiği takdirde en çabuk atlatan grubun yine çocuklar olduğu bilinmektedir. Bu ince çizgide çocukların gelecekteki korkularını, yaşam biçimlerini, karakterlerini belirleyen ise yaşanılan panik durumunda ailenin, devletin, politikanın çocuğa bakış açısı olduğu kanısındayım. Pandemi döneminde dünyada birçok çocuk bizimle beraber bu süreci yaşıyor ve ne yazık ki oyun, eğitim, ifade, temiz doğa ve sağlık hakları birincil dereceden zarar görmüş durumda. Çocukların yaşadığı süreçte, çocuk hakları dernekleri, medya kuruluşları, yerel yönetimler çocukların fiziksel sağlığından olduğu kadar ruhsal sağlığından da sorumludur. Dünya çapında pandemi süreci düşünüldüğünde; çocukların fiziksel hasar alma ihtimalini hayal edersek neredeyse erken çocukluk, 2. çocukluk ve ergenlik dönemi olarak ayırdığımız 3 nesil risk altındadır. Bu ihtimal kulağa çok korkutucu gelebilir. Şu ana kadar yapılan çalışmalarda çocukların fiziksel hasarı hakkında açıklama yapılmamıştır fakat temel haklarından, sosyal hayatlarından, arkadaşlarından, okullarından ve en önemlisi oyun yöntemi ile rahatladıkları alanlardan uzaklaşan çocukların pandemi sonrası nasıl ruhsal semptomlarla normal hayatına başlayacağını bilmiyoruz. Bu süreci pandemi sonrası yapılan bilimsel araştırmalar gösterecektir. Ama tahmin edilen şu ki evlere kapanan çocukların stres ve zaman yönetimi doğru ve pedagojik yaklaşımla yapılmadığında maalesef çocuklarda ruhsal hasar kaçınılmaz olabilir.
Bu sebeple tüm STK, yerel yönetim ve medya organlarının çocuk temelli çalışmalara başlaması gerekmektedir.
“Evlere kapanan çocukların stres ve zaman yönetimi doğru ve pedagojik yaklaşımla yapılmadığında maalesef çocuklarda ruhsal hasar kaçınılmaz olabilir.”
Süleyman Gök: Corona virüs salgınını ve salgının etkilerini çocuklara anlatmak için çevrimiçi araçlar ile birçok kurum farklı kampanyalar ve farkındalık arttırma odaklı faaliyetler gerçekleştirmektedir. Çocuk çalışmaları uzmanı ve bir öğretmen olarak yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Çocuklarla çalışmanın etik kuralları üzerine düşünceleriniz nelerdir? Kısacası herkes çocuklar ile ya da çocuklar hakkında çalışma yapmalı mıdır?
Makbule Kurt: Bu soru son zamanlarda gerçekten üzerinde durulması gereken birçok şeyi özetliyor. Öncelikle her hangi bir çevrimiçi araç kullanmadan ve bir medya görselinden yararlanmadan önce ebeveynin bu medyayı izlemiş ve onaylamış olması gerekir. Çünkü maalesef her çalışma çocuğa uygun olmayabiliyor. Aynı zamanda çevrimiçi araç veya medya kullanmak isteyen ebeveyn çocuğunun bireysel özelliklerini mutlaka dikkate almalıdır. İzlenen her hangi bir video önerisi bir çocukta olumlu etki gösterirken, hassasiyeti yüksek çocuklarda farklı kaygı bozukluklarına yol açabilir. Salgını ilk önce ailenin yalın ve normal bir beden dili ile olağanlaştırıp anlattıktan sonra oyunlaştırılmış içerikleri tercih etmelerini önerebilirim. İçeriklerin mutlaka UNICEF vb. gibi kuruluşların referans gösterdiği medyadan seçilmesi işleri biraz daha kolaylaştırabilir. Sürecin çocuğa hastalık, virüs, ölüm, karantina kelimeleri kullanılmadan anlatılması ve ebeveynin de kendi stresini doğru yönetmesi çevrimiçi araçlardan daha etkilidir.
Uzaktan öğretim modelini tüm dünya kullanmakta bazı yaş gruplarında kısmen verimlilik sağlarken, hareketin, temasın, sosyal etkileşimin olması gerektiği küçük yaş gruplarında maalesef sorunlar yaşanabilmektedir. Türkiye’de hem öğretmenlerin hem de çocukların yeni deneyimledikleri bir süreç olduğu için sistem şu an oryantasyon dönemindedir. Bu eğitim modelinde de ailelere ve öğretmenlere büyük iş düşmektedir. Aileler çocuğa uygun eğitim ortamını sağlamalı ve uzaktan gözlemci olmayı unutmamalıdır. Öğretmenler ise ekran karşısında sanal ortam üzerinden de olsa etkileşim sırasında pedagojik dikkati iki katına çıkarmalı, teknolojinin öğretmene sağladığı bir takım teknik avantajları kullanırken çocuğa etkisini düşünmelidir.
Bu noktada çocukların görüntüler ile yabancıların evlerine konuk olduğunu düşünürsek, kurumlar fotoğraf ve video, ses kaydı alınmayacağına dair onam formlarını online olarak edinmeli ve eğitim sürecinde çocuğu başka bir mağduriyete sürüklememelidir. Aynı zamanda kurumlarında aynı maddeler üzerinde hassasiyet göstermesi gerekmektedir. Çocuğun resmi, ismi ve bilgisinin sanal ortamda paylaşılmaması gerekmektedir. Bunlar çocuk hakları sözleşmesinde de çocuğu korur niteliktedir. Çocuğun unutulma hakkı olduğundan aile izni olsa bile hiçbir kurum çocukla ilgili veri paylaşmamalıdır. Çocuklara ait bu bilgilerin paylaşılması hayat boyu sürekli etkiler yaratabilmektedir
Çocuklarla ilgili çalışmalar son zamanlarda oldukça popüler hale gelmiştir. Öyle ki son birkaç yılda çocuk paylaşımları ile fenomen olan yüzlerce anne vardır. Yaptığımız çalışmada fenomen annelerin çocuğa ihmal ve istismarı incelendiğinde ortaya şaşırtıcı veriler çıkmıştır. Çoğunluğu eğitimci olmayan anne binlerce anneye sosyal medya hesapları üzerinden eğitim önerileri ve psikolojik destek vermektedir. Bilinçsizce yapılan bu eylemler, en çok zararı yine fenomen anne ve takipçilerin çocuklarına vermektedir. Ülkemizdeki bu gerçeği düşündüğümüzde, çevrimiçi destek ihtiyacı olan annelerin desteği uzman kişilerden alması gerekmektedir. Her eğitim ve oyun platformu çocuklar için uygun ve profesyonel nitelikte değildir. Seçici olunmalıdır. Önerisi alınan çalışmanın mutlaka çocuğun gelişim özelliklerine ve bireysel özelliklerine uygun olduğundan emin olunmalıdır.
Süleyman Gök: Corona virüs ile mücadele ederken çocuklar ile nasıl iletişim kurmalıyız? Evde kalan çocuklarla süreci nasıl daha iyi yürütebiliriz?
Bu süreç çocuklar için oldukça farklı bir deneyim. Aynı zamanda çocukları ile esneyebilecekleri koşullarda zaman geçiren aileler için oldukça zorlayıcı bir süreç olarak değerlendirilebilir. Çocuklar sosyal hayatın birden kesilmesi ile olayları şemalandıramazken aileler eğitim süreci kaygısı içerisindedir.
Aynı anda hem aile hem de çocuğun stresinin fazla olduğu bir noktada temel olarak işe ailenin kendini sakinleştirmesi ile başlamak gerekebilir. Bu noktada stresi yönetememek ve ebeveynin yaşadığı iş, sağlık, maddi kaygı vb. çocuğun kaygısı ile birleştiğinde durum çocuk açısından daha da zor olabilir.
Sakinleşen ebeveyn; olağan yaşantı sürecinde, çocuğun günlük hayatının bir rutin çerçevesinde geçtiğini unutmadan çocuğa bir ev rutini oluşturabilir. Küçük çocuklarla bu rutin çizilerek somut hale getirilebilir. Eğitim kaygısı ile çocuğu tüm gün ders içinde tutmaya çalışmak stresi arttıracağından şu günlerde daha çok duygu çalışmalarına yer verilebilir. Sosyal-duygusal gelişimi destekleyici oyunlar yardımcı olacaktır.
Aile katılımı ile yapılan etkinlikler ailenin bu dönemde birbirine yaklaşması için fırsat sayılabilir. Çocukların beslenme alışkanlıkları hem bağışıklıkları hem de dengeli enerji için önemlidir. Evde gün boyunca şekerli gıdalar tüketen ve doğru beslenmeyen bir çocuğun enerjisi ile işler daha da zor bir hale gelebilir. Ev içinde yapılabilecek hareket temelli oyunlar önemlidir. Yatak üzerinde zıplama, parkur oluşturma, çocuklarla ilgili meditasyon programları rahatlatıcı olabilir. Bu günlerde bir hayvan veya bitki sorumluluğu iyi gelecektir. Ev işlerine yardım ve kendi işlerini başarmada zorlanıyorsa (Giyinme, soyunma vb.) Bunlar için zaman yaratılabilir. Ama en önemlisi çocuğun her anını doldurmaya çalışmamaktır. Çocuğun kendi ile zaman geçireceği alanlar oluşması önemlidir.
Pandemi ile ilgili sorular sorduğunda bilgi sahibi olmadığımız konularda asla açıklama yapılmamalı ve ‘bilmiyorum’ diyebilmek önemlidir. Beraber araştırabilir sonuca beraber ulaşılabilir.
Süleyman Gök: Son olarak, Covid 19 pandemisi süresince çocuklara, ebeveynlere ve çocuk hakları alanında çalışanlara söylemek istedikleriniz nelerdir?
Makbule Kurt: Bu süreç hepimizin yabancı olduğu ve gün gün yaşayarak deneyimlediğimiz bir süreç maalesef. Bu noktada biz yetişkinlerin çocukların sürecini sağlıkla atlatabilmelerini sağlamak için öngörülü olmamız gerekebilir. Bunca zaman içeride kalan çocukların gelişen korkuları, kayıpları, sosyal hayata oryantasyonu ile ilgili çalışmalar yapılırken dezavantajlı çocukların da aynı süreci yaşadıkları unutulmamalıdır. Sağlık problemi yaşayan, aile içi ihmal ve istismara uğramış, uzaktan eğitim süreci zarar görmüş çocuklar için acil eylem planı geliştirilebilir.