Recep Tayyip Erdoğan'dan İzmir Körfezine gönderme

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde, DSİ tarafından yapımı tamamlanan 564 tesisin toplu açılış töreninde konuştu.

Recep Tayyip Erdoğan'dan İzmir Körfezine gönderme

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde, DSİ tarafından yapımı tamamlanan 564 tesisin toplu açılış töreninde konuştu.

Recep Tayyip Erdoğan'dan İzmir Körfezine gönderme
04 Aralık 2024 - 09:09

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde, DSİ tarafından yapımı tamamlanan 564 tesisin toplu açılış törenine katıldı.

"Temiz su kaynaklarına erişim beka meselesidir" diyen Erdoğan, İzmir Körfezi'ndeki kirlik tartışmaları için CHP'li büyükşehir belediyesine çıkıştı ve Erdoğan, "Lafa gelince 'çevreciyiz, doğayı seviyoruz' diyorlar ama İzmir Körfezi'nin kirlenmesini önleyecek dişe dokunur hiçbir adım atmıyorlar" diye konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından başlıklar şöyle:

SU, TÜKENEN, KİRLENEN BİR KAYNAKTIR

Suyun kullanım alanıyla birlikte stratejik önemi de artmaktadır. Tarım, enerji, ulaşım gibi sektörler başta olmak üzere artan su ihtiyacımız üzerimizde baskı oluşturuyor. Dünyadaki suyun yüzde 97,5'i tuzlu sulardan oluşmaktadır. İnsanın kullanabileceği miktar son derece kısıtlıdır. Tatlı su miktarının da yüzde 1'lik bölümü kullanılabilir durumdadır. Temiz su kaynakları yeryüzündeki tatlı su potansiyelinin yüzde 0,1'ini teşkil ediyor. Ülkemiz dahil birçok yerde su hala sınırsız bir kaynak olarak algılanmaya devam ediyor. Bu tamamen yanlış, temelsiz ve tehlikeli bir bakış açısıdır. Su gün geçtikçe tükenen, azalan, kirlenen bir kaynaktır.

Küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık, çölleşme, plansız sanayileşme nedeniyle su kaynaklarımız olumsuz etkileniyor. Hızlı tüketim kültürü, su kirliliği tehditleri de kullanılabilir su kaynaklarının tükenmesine yol açıyor. 4 milyar civarında olan dünya nüfusu bugün 8 milyarın üzerine çıktı. Nüfus artarken yeryüzüne düşen yağış miktarında herhangi bir artış yaşanmadı. Son yıllarda su baskınları, orman yangınları, kuraklık gibi doğal afetlerle daha sık karşılaşıyoruz. Akdeniz havzasındaki ülkeler iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalan ülkelerdir. Güney ve Batı illerimiz orman yangınlarıyla mücadele ederken kuzey şehirleri sel felaketleriyle uğraşıyordu. Tabiattaki düzen bozuldukça nimetler de birer afete dönüşmektedir. Doğadaki bozulmanın temel sebebi kaynakların hoyratça kullanılması ve bilinçsizce tüketilmesidir. Suyu, toprağı, havayı, ormanlarımızı fütursuzca sömürülecek imkanlar değil, bizden sonra gelecek nesillere teslim edilecek emanet olarak görmemiz gerekiyor.

TEMİZ SU KAYNAKLARINA ERİŞİM BEKA MESELESİDİR

Suyu, toprağı, havayı, ormanlarımızı fütursuzca sömürülecek imkanlar değil, gelecek nesillere teslim edeceğimiz birer emanet olarak görmemiz gerekiyor. Temiz su kaynaklarına erişim beka meselesidir. Pek çok alanda gecikme telafi edilebilir ama su konusunda gecikme telafisi imkansız sonuçlar doğuracaktır. İklim kriziyle mücadeleye en fazla destek veren ülkeler arasındayız. Toplumsal farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. Sıfır atık projemizle israfı önlemeyi amaçlıyoruz. 2053 yılı için belirlediğimiz net sıfır emisyon hedefimize ulaşıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz. Su yoksa tarım yok, gıda yok. Bizi ve canlıları hayatta tutacak dalımız yok demektir. Türkiye su zengini değil, su stresi yaşayan bir ülkedir. Devlet olarak tüm kurumlarımızdan, vatandaşlardan bu hususta azami hassasiyet göstermelerini arzu ediyoruz.

ÇEVRE KONUSUNDAKİ HASSASİYETİMİZ MUHALEFETTE BULUNMUYOR

Su israfının önlenmesi ve çevre konusundaki hassasiyetimiz muhalefet cenahında bulmuyor. Belediye başkanları ve muhalefet partileri su kaynaklarının bilinçli kullanılması noktasında en diplomatik tabirle ihmalkar davranıyor. Çevre ile ilgili meseleleri istismar etmekte varlar, çevrenin korunmasına gelince ara ki bulasın. Ne istedikleri belli değil. Lafa gelince 'çevreciyiz' diyorlar, ama İzmir körfezinin kirlenmesini önleyecek dişe dokunur hiçbir adım atmıyorlar. Balıklar ölmüş, kötü koku almış yürümüş. Bunların umurlarında bile değil. 30 sene önce Haliç konusunda da aynı umursamazlık ciddiyetsizlik söz konusu. Haliç maalesef 94 öncesi durumuna geri dönüyor. Kendi mesuliyet sahalarında çıkan yangınlara müdahale etmede çok geç ya da yetersiz kaldılar. Bu yetersizliklerini kabul etmek yerine üstünü örtmek için başkalarını suçladılar.

Son 22 yılda tarım ve sulama alanında devrim niteliğinde adımlar attık. Yeni baraj ve göletler inşa ederek 50 milyar metreküplük suyu depoladık. 24 milyon dekar alanı sulamaya açarak sulama alnını 72 milyon dekara çıkardık. 'Su akar Türk yapar' diyebiliyoruz. Bundan sonra da Türkiye'nin kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya, ekonomiye kazandırmaya devam edeceğiz. Birileri gibi tutulmayan sözlerle boş vaatlerle değil, eser ve hizmetlerle konuşmaya devam edeceğiz."