Kan, gözyaşı, yoksulluk, ihanet, merhametsizlik ve vicdansızlığın zirve yaptığı günlere tanıklık ediyor insanlık tarihi. Vahşetin kutsandığı, yoksulluğun kader kabul edildiği, ihanetin masumlaştırıldığı, merhametsizliğin kartvizitlere kariyer yazıldığı, vicdanın yüreklere hapsedildiği muhteşem bir modern cahiliye çağındayız. Kapitalizmin müthiş acımasız çarkları,s osyalizmin insanı meta haline getiren vurdumduymaz tavrı arasında sıkışıp kalmış, kendi öz kültürel köklerinden, koparılmış, masumiyeti ayaklar altına alınmış, hazzın kutsallığı beyinlere kazınmış, güce tapınan, paranın yüreğine tecavüz etmesine aldırmayan, garip, zavallı, çağdaş köleler yığını haline getirilmiş zavallı insanlık...
Özgürlük vaatleriyle, hürriyet ve demokrasi çığırtkanlığıyla, yüreklerin nasıl zincirlendiğini görmeyen bir medeniyet ve bu medeniyete inanmış zavallı insanlık. Dramdan öte trajedi...
Modern diye sunulan hayat tarzının içinde müthiş yalnızlıklar biriktirdi insanlığın yüreği. Konuşma özürlü, algılama yeteneksizi, soluk renkli, kendini bile sorgulamaktan çekinen, robot misali programlanmış bir hayatın uygulayıcısı durumunda bırakılmış zavallı insanlık. Aile mefhumunun olmadığı, ihanetin normal bir davranış şekli aldığı, şiddetin kol gezdiği, kadının hiçe sayıldığı, çocukların kör kurşunlara hedef alındığı bir utanç çağıdır yaşadığımız çağ...
Din ve ırk menşeili kavgaların hüküm sürdüğü, aslında modern sömürgeciliğin kullandığı aygıt haline getirildiği, barış ve özgürlük nidalarıyla yüreklerin işgal edildiği, toplu katliamların günlük yaşam şekline getirildiği, bizden olmayanın ötekileştirildiği, hoşgörünün rafa kaldırıldığı, yaşama saygının litarütürlerinde kaldırıldığı günlerdeyiz. Çocuk ölümlerine, kadın katliamlarına nerdeyse alkış tutacak haldeyiz. Sinemalarında vahşet ve ensest filmlerin gişe rekorları kırıldığı, şarkıların sadece acıları anlattığı, heykellerin yüreğe soğukluk verdiği yamyamlığın insan eti yemek değil başka türlerininde olduğunun öğretildiği vicdansız bir çağdayız. Bir damla petrol için binlerce varil masum halkın kanının akıtılmasına göz yummayı ekonomik denge addeden piç bir görüşün sahipleri olduk. Dili, dini, ırkı hatta giyimi farklı diye bizden olmayanları dışladığımız, yaşama hakkı olmadığını düşündüğümüz medeniyetsizliğin görgüsüz piyonları olduk hepimiz. Cinselliği hayvani şehvete kurban ettiğimiz, sevişmenin bile kutsallığını çirkefleştirdiğimiz çirkin insanlar olduk. Ürettiğimizden fazlasını tüketmemizi tavsiye eden reklam kuşaklarının kuşatması altında, haksız kazancın nasıl sağlanacağının hesabını yapmaktan, hesapsızlığın hadsizliğin zirvesine ulaştık. Tek derdi daha fazla kazanmak daha fazla çiftleşmek, daha fazla güçlü görünmek, kıyafetleri vicdanların üzerine örterek daha aalbenili görünmek derdine düştük. Unuttuk masum bir çocuğun başının nasıl okşanacağını.Y oksula bir tas çorbanın nasıl sunulacağını. Yaşlı bir insanın kaldırımda koluna nasıl girileceğini. Vicdanı unuttuk, insan yanlarımızı susturduk. İnancı alet ettik sufli duygularımıza. Yüreği et parçası modeline koyduk. Biz aslında bizi unuttuk.
Ey insanlık! Ey merhametsizliği kendine klavuz edinmiş, güce tapınmış zavallı insanlık... Elbet bir gün insan odaklı, merhamet çerçeveli bir merhamet medeniyeti mutlaka kurulmalı, kurulacak.