Toplum ile devlet arasındaki güven tesisinin ancak güçlü bir adalet sistemiyle gerçekleşebileceğini belirten Kaya; imtiyazı değil adaleti, üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü esas alan bir siyaset anlayışıyla 13 yıldır milletin devletle olan bağlarını güçlendirdiklerini ifade etti. Adalet Bakanlığı’nın diğer bakanlıklar gibi, bakanlık hizmetlerini icra eden bir bakanlık olmadığını hatırlatan Kaya, “Adalet Bakanlığı, bütçeyi dağıtır ama yargılama yapmaz. Adalet Sarayı yapar ama mahkeme etmez. Bu sebeple, hükümetleri ‘Adalet ve Yargı’ üzerinden eleştirirken dengeli olmak, milletvekili sorumluluğu ile güçler dengesi ilkesi gerçekliğinden uzaklaşmamak gerekir” dedi.

RAKAMLAR ORTADA

13 yılda anayasa başta olmak üzere toplumsal değişime ve dönüşüme ayak uyduramayan pek çok kanunda değişiklikler yapıldığını, mevzuatların ve temel kanunların yenilendiğini belirten Mahmut Atilla Kaya, vatandaşı çaresiz duruma düşüren, hakkını aramasını engelleyen birçok anayasal hükmün de ortadan kaldırıldığının bilgisini verdi. Adalet Bakanlığı’na tahsis edilen toplam yatırım bütçesinin, 2002 yılında 80 milyon 210 bin TL iken, bu rakamın 2016 bütçe tasarısında ise 1 milyar 809 milyon 635 bin TL olduğunu açıklayan Kaya, rakamların ortada olduğunu ifade etti. Kaya, 2002 yılında adli yargıda 3 bin 581 olan mahkeme sayısının, 2016’da 6 bin 131’e; idari yargıda 146 olan mahkeme sayısının ise 206’ya yükseltildiğinin bilgisini verdi. 2002 yılında hâkim ve savcı sayısının 9 bin 349 iken, 2016 yılı Şubat ayı itibariyle bu sayının 14 bin 712 olduğunu, bakanlığın toplam personel sayısının ise 2002 yılında 26.274 iken 2016 yılı Şubat ayı itibariyle 58.230 olduğunu belirtti. MUHALEFETE MİLLETİN KARTINI GÖSTERDİ

En büyük adaletin milletin vicdanı olduğunu hatırlatan AK Parti MKYK Üyesi, İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Mahmut Atilla Kaya şu değerlendirmelerde bulundu, “Milletin vicdanı, tek parti döneminden sonra Demokrat Parti’yi, 27 Mayıs darbesinden Adalet Partisi’ni, 80 darbesinden sonrası merhum Turgut Özal’ı, 28 Şubat darbesinden sonra ise 28 Şubat’ın bizatihi mağduru olan Recep Tayyip Erdoğan’ın kurmuş olduğu AK Parti’yi iş başına getirmiştir. Bu yürekli milletin hak üzere olan vicdanı, 17-25 Aralık yargı ayaklı darbe girişimine, ihanet şebekelerine 30 Mart’ta, 10 Ağustos’ta ve 1 Kasım’da gerekli cevabı vermiştir. Burada hep beraber şahit olduğumuz üzere, muhalefet partileri tarafından bütçe görüşmeleri esnasında, Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Bakanlarımıza ‘kırmızı kart’ çıkarıldı. Hatta CHP Grup Başkanvekili bize hitaben ‘yenildiniz, yenildiniz, yenildiniz’ dedi. Ben CHP’ye kırmızı kart göstermeyeceğim. Bizim için esas olan milletin hakemliğidir. Bu anlamda ben CHP’ye 1 Kasım’da milletimizin çıkardığı kartı göstermek istiyorum. İşte, milletin çıkarttığı bu kartta da gördüğümüz üzere, 7 coğrafi bölgenin tümünde AK Parti birinci parti olmuştur. 81 ilin 63’ünde AK Parti birinci parti olmuştur. Bu tabloya göre muhalefete şunu söylemek istiyorum; yenildiniz, yenildiniz, yenildiniz.”

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARI KABUL EDİLEMEZ

Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyelerine yol açan kararı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Kaya, muhalefetin ikiyüzlü davrandığını ifade etti. Meclisin 4 aylık çalışma süresi boyunca yüzlerce yargı kararını fütursuzca eleştiren muhalefetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı değerlendirmeleri kınamasını ikiyüzlülük olarak değerlendiren Kaya, “Muhalefet, meclisin 4 aylık çalışma süresi boyunca yüzlerce yargı kararını fütursuzca eleştirmiştir. Bunu hepimiz biliyoruz. 4 gün önce, Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın 148. Maddesi’ne aykırı bir biçimde, olağan kanun yolları tüketilmeden bir karar almıştır. AYM tarafından alınan son derece düşündürücü ve kabul edilemez bir karara ilişkin, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı değerlendirmeleri kınayanları ikiyüzlü buluyor ve ben de bu ikiyüzlülüğü kınıyorum” dedi.

TERÖR YARDAKÇILIĞI YAPANLAR BEDELİNİ ÖDEYECEK

TBMM çatısı altında terör yardakçılığı yapanların bunun bedelini ödeyeceklerini belirten Kaya, “Geçmişte yargı bizim arka bahçemizdir diyerek yargıyı tanımlayanlar olmuştur. Partizanlık yapıp, yandaşlarına kadro dağıtmakla övünenler, 5 bin kişilik kadro çıkardım, kendimize değil de ‘milli görüşçülere, milliyetçilere mi verseydim’ diyenler, çok şükür geride kaldı. Şunu herkes bilsin ki, ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayız. Yüzlerce gazetecinin cezaevlerine tıkıldığı dönemler bizden çok öncedir. Hiçbir demokrasi ve hukuk anlayışı teröre ve şiddete prim vermez. Gazeteciliği kılıf olarak kullanıp, ülkesini arkadan hançerleyenler, casusluk yapanlar, yargıyı istismar edip milli iradeye ve demokrasiye kumpas kuranlar, aynı şekilde anayasanın vermiş olduğu dokunulmazlık zırhına sığınarak yüce meclisin çatısı altında terör yardakçılığı yapanlar, PKK’ya ve YPG’ye sırtını dayayanlar hem tarih karşısında hem de hukuk çerçevesinde bunun bedelini ödeyeceklerdir” sözlerini sarf etti.