DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından yayınlanan son raporda, Körfez barbunu ve ısparozun Türk Gıda Kodeksi, MAFF (İngiliz Gıda, Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı) ve FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) ağır metal limit değerlerinin çok altında olduğu tespit edildi.
2000’li yıllara kadar her türlü atığın boşaltıldığı bir yer olarak kullanılan İzmir Körfezi’ndeki su kalitesi, günümüzde “AB Yüzme Suyu Yönetmeliği” kriterlerini sağlayan kaliteye ulaşırken, deniz altındaki yaşam da çarpıcı iyileşmeyi gözler önüne seriyor. İç körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında da ciddi artış yaşanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü işbirliği ile yürüttüğü çalışmaların İzmir kamuoyu ile paylaşılan 2013 yıl sonu raporu “Yüzülebilir Körfez” için umut verirken, Körfez’de yetişen balıkların ağır metal incelemelerinde de çarpıcı sonuçlar çıktı.
Üniversitenin Dış, Orta ve İç Körfez’de yılda dört kez olmak üzere 38 istasyondan aldığı örneklerden elde edilen sonuçlar, “Büyük Kanal Projesi’nin İzmir Körfezi Denizel Ortamındaki Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik ve Mikrobiyolojik Etki ve Sonuçlarının İzlenmesi” adlı raporda yayınlandı. 2013 yılı Aralık ayında hazırlanan son raporda, Dış Körfezi temsil eden Foça – Gediz Nehri’nin denize döküldüğü bölge ile Gülbahçe bölgesi ve orta-iç Körfez’i temsil eden Uzunada bölgesinde yakalanan barbun ve ısparoz balıkları ağır metal açısından incelendi. Türk Gıda Kodeksi Standartlarına göre bir kiloda 1000 mikrogram olan civa sınır değeri Körfez barbun ve ısparozunda en düşük 48 ve en yüksek 284 mikrogram/kilogram olarak belirlendi. 50 mikrogram/kilogram olan kadminyum sınır değeri Körfez balığında en yüksek 1.76, 300 mikrogram/kilogram kurşun sınır değeri yine balıklarda en yüksek 219 olarak ölçüldü. Dünya Sağlık Örgütü Standartlarına göre 50.000 mikrogram/kilogram krom sınır değeri körfez ısparoz ve barbunlarında en yüksek 162, 30.000 mikrogram/kilogram bakır sınır değeri en yüksek 609, 100.000 mikrogram/kilogram çinko sınır değeri ise 7 bin 933 olarak ölçüldü.
Raporda; İzmir Körfezi’nden yakalanan barbun ve ısparoz balıklarında ölçülen ağır metal konsantrasyonlarının Türk Gıda Kodesi, MAFF (İngiliz Gıda, Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı) ve FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) limit değerlerinin çok altında olduğu belirtilirken, ağır metal konsantrasyonlarının Büyük Kanal Projesi’nin hayata geçmesine bağlı olarak azalmakta olduğu bilgisi yer aldı. Örnek olarak ise en kritik ağır metal olan civa konsantrasyonunun maksimum değerinin 399 mikrogram/kilogramdan 284’e düştüğü belirtildi. (Türk Gıda Kodeksi Standartları 1.000, MAFF standartları 500)
Prof. Küçüksezgin; “Balıklarda metal seviyesi düştü”
İZSU Genel Müdürlüğü ile birlikte 1996 yılından bu yana ve özellikle 2000 yılından sonra sürekli İzmir Körfezi’nde çalışma yaptıklarını söyleyen DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Küçüksezgin, “Her yıl düzenli olarak dış ve orta Körfez’de yoğun olarak bulunan ve tüketilen barbun ile ısparoz balıklarında metal (konsantrasyonu) ölçümleri gerçekleştiriyoruz. 2004 yılına kadar ölçtüğümüz metal değerlerindeki maksimum seviyeler son yıllarda azaldı. Bulunan metal konsantrasyonları Dünya Sağlık Örgütü’nün ve İngiltere’deki yönetmeliklerin izin verdiği tolere edilebilir miktarının çok altında” diye konuştu. Büyük Kanal Projesi’nin Körfez’de büyük bir iyileşmeye yol açtığını belirten Küçüksezgin, “Özellikle ışık geçirgenliğinin artması, canlıların alt tabakaya kadar inmesine sebep oldu. Sirkülasyon ve oksijen seviyesinin artması tür çeşitlerini de artırdı” dedi.
İzmir Körfezi yeniden doğdu
İzmir Körfezi’ndeki değişimi 2000 yılından bu yana sürekli kontrol altında tutan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin her ay İZSU Genel Müdürlüğü Laboratuvarı’na yaptırdığı analiz sonuçları, Körfez’deki iyileşmeyi net bir şekilde gözler önüne seriyor. 11 noktadan alınan numunelerde yapılan tahliller, Körfez’deki su kalitesini belirlemek için kullanılan askıda katı madde, koli basili ve bulanıklık verilerinin, son yıllarda “Avrupa Birliği Yüzme Suyu Yönetmeliği” sınır değerlerinin çok altında olduğunu ortaya koyuyor. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Deniz Suyu Kriterlerine göre belirlenen litrede 30 miligram üst sınır değer Körfez’deki su kalitesinin artmasından dolayı birçok istasyonda litrede 5 miligramın altında ölçülüyor.
Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği (AB Yüzme Suyu Direktifi) kalite kriterlerine göre 100 mililitre suda 200 – 2.000 olarak belirlenen fekal koliform (koliform bakteri) değerleri ise İzmir Körfezi’nde özellikle istasyonların tamamına yakın kısmında “0” olarak saptanıyor. Körfez’deki toplam koliform oranı (gıda ve suların sıhhi durumunu gösteren bakteri) da sınır değerlerin çok altında çıkıyor.
Avrupa standartlarında arıtma
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan arıtmalarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği denetlemeler de, çıkış suyu değerlerinin, kirlilik sınırlarını belirleyen standartların çok altında olduğunu ortaya koyuyor.
Genişleyen sınırlarla birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi, 17’si ileri biyolojik olmak üzere işlettiği arıtma sayısı köy arıtmaları ile birlikte 67’ye ulaştı. Arıtma tesis sayısının fazlalaşması ve çıkış suyu kalitesinin yüksek olması, sadece İzmir Körfezi’nde değil, kentin turistik yörelerindeki deniz suyu kalitesini de artırıyor.
Nereden nereye?
1960’lı yıllardan itibaren İzmir Körfezi giderek kirlenmeye başladı ve her türlü atık arıtmaya tabi tutulmadan Körfez’e aktı.
Bu süreç 2000 yılına kadar devam etti. 2000 yılında devreye giren Büyük Kanal Projesi ile tüm atık sular arıtma tesislerinde arıtılarak Körfez’e deşarj edilmeye başlandı.
2002 yılında da Güneybatı Atık Su Arıtma Tesisi hizmete girdi. Bunu Ragıp Paşa Dalyanı’nın yıkılması, Meles Deltası’nın ıslahı, endüstriyel kuruluşlara arıtma tesislerinin yaptırılması ve ıslah çalışmaları izledi. Dere yataklarının içindeki kanal hatları iptal edilerek dere kenarlarına alındı, derelerin sadece yağmur suyunu Körfez’e taşıması sağlandı. Böylelikle İzmir, atık su alt yapısı ile gelişmiş ve çağdaş metropollerle yarışır bir konuma ulaştı. Can çekişen Körfez, eski yıllarda olduğu gibi mavi rengiyle tekrar bütünleşti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, ilçe ve beldelere kurduğu biyolojik arıtma tesisleri ile Gediz, Nif ve Küçük Menderes havzalarını kirlilikten kurtardı. 2008 – 2013 yılları arasında 872 bin 500 kişinin evsel atığını arıtacak kapasitede biri biyolojik, 10’u ileri biyolojik olmak üzere 11 arıtma tesisi hizmete alındı; bu arıtmalar için 85.5 milyon liralık yatırım yapıldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin en önemli çevre yatırımlarından birine daha imza atarak, arıtma çamurlarının çürütülüp değerlendirilmesini sağlayacak aynı zamanda depolanma sorunun ortadan kaldırarak, biogaz elde edilmesini sağlayacak “Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi”ni de devreye aldı. 2014 yılının Ocak ayında hizmete giren tesis için 61.5 milyon liralık yatırım yapıldı. 2 milyon liralık yatırımla İzmir’in ilk “solar çamur kurutma” tesisi Havza Atık Su Arıtma Tesisi’nde hizmete girdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2008 yılından bu yana arıtma yatırımları için harcadığı tutar 149 milyon lira oldu. Giderek sığlaşan ve deniz alanlarının azaldığı gözlenen İzmir Körfezi’nin kurtarılması için “Büyük Körfez Projesi” başlatıldı. İzmir Körfezi’ne akan dere ağızlarının temizlenmesi, Körfez’in kuzeyinde bir sirkülasyon kanalı açılması ve Körfez tabanındaki malzemelerin temizlenmesi için 10 milyon liralık yatırımla kazıcı-emici ve destek tipi olmak üzere 2 yeni gemi alımı yapıldı.
YORUMLAR