AK Parti Genel Başkan Başdanışmanı Binali Yıldırım, katıldığı televizyon programındayöneltilen soruları cevapladı.Yıldırım, gündeme ve Cumhurbaşkanı Seçimlerine dair önemli açıklamalarda bulundu.
"MİLLETİN OYLARI CEBİMİZDE DEĞİL"
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öncesi değerlendirme yapan Yıldırım, “Biz erken havaya girmeyiz. Dokuzuncu seçimi yapıyoruz. Seçim sandıkta kazanılır. Sandık önümüze gelmeden, oylar sayılmadan, 'Kazandık' demeyiz. Bu, siyasete uymaz. Vatandaşa dayatma olur. Son dakikaya kadar çalışacağız. Başbakanımız, Cumhurbaşkanı adayımız, son güne kadar miting yapmaya devam edecek. Geçmişte yaptığımız işler, gelecek Türkiye'sinin ipuçlarını veriyor. Biz milletin oylarını cepte görmeyiz” ifadelerini kullandı.
"ERDOĞAN DAĞ GİBİ HİZMETLE OY İSTİYOR"
Geçmiş seçimlerin aksine sakin geçen yarış ile ilgili görüşlerini açıklayan Binali Yıldırım, “Gerginlik yok; çünkü işin sahibine gidiyoruz. Patron millet... Dil döküyoruz, kendimizi anlatıyoruz, boyun büküyoruz, yapacaklarımızı söylüyoruz, marifetlerimizi ortaya koyuyoruz. Millet bir karar verecek, herkesi dinliyor. İki aday için konuşacağım. Başkaları ile vakit kaybetmeye gerek yok. Adayımız belli... Başbakanımız, Cumhurbaşkanı adayı... Yaptıklarını anlatıyor, yapacaklarını söylüyor, hayallerini dile getiriyor. Yaptıkları; yapacaklarının teminatıdır. Bir tecrübesi var, iki ortada eserleri var. İnsanlar görüyor. Arkamızda dağ gibi hizmetler var. Boş değiliz. Önümüzdeki 10 yılın, 2023'ün, Cumhuriyet’in 100. yılının masada hedefleri var. Bir başka aday daha var; ne yapacağı belli olmayan bir tecrübesizlik içinde” diye konuştu.
“DEVLETİN BİLEĞİ BÜKÜLMEZ, DEVLETLE GÜREŞ OLMAZ”
Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesi 17 Aralık sürecindeki gibi bir karalama bekleyip beklemediği sorusuna, “Kasetlerle, montajlarla, şantajlarla bir şey olacak olsaydı; 30 Mart'tan önce olurdu. Her şeyi yaptılar. İnsanların uykularını kaçırdılar. Millet dedi ki; 'Dürüst siyaset istiyorum. Bu ülkede tek irade vardır; o da benim. Tayyip Erdoğan'ı alaşağı edeceksem, ben ederim. Bu sizin işiniz değil. Ülkenin siyasi kaderinde etkili olmak istiyorsanız; çıkarın cübbenizi, takkenizi buyurun meydanlara...’ böyle söyledi millet. Hiç kimse devletin bileğini bükemez. Hiç kimse de devlet ile bilek güreşi yapamaz. AK Parti olmasın, Recep Tayyip Erdoğan olmasın; böyle kayıt dışı paralel yapılara, illegal örgütlenmelere 'eyvallah' dediğiniz an, Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümranlığının tartışmaya açıldığını görürsünüz” diye cevap verdi.
"BİZ, SESSİZ DEVRİMLER HÜKÜMETİYİZ"
12 yıllık iktidarları boyunca, durmadan dinlenmeden çalıştıklarını, hizmet ürettiklerini hatırlatan AK Parti Genel Başkan Başdanışmanı Yıldırım, “Türkiye'nin kalkınması için var gücümüzle çalışmışız; çok güzel eserler ortaya koymuşuz. Biz bunları yaparken, bazıları da başka şeyler yapmış. Bu bir itiraftır. Biz herkesi kendimiz gibi bildik. Hatırlayın; 8 Ocak'ta iktidara geldiğimizde asker, 1 ay içinde muhtıra gibi açıklama yayınlamıştı. 1 Mart tezkeresi, Cumhurbaşkanlığı Seçimi, 27 Nisan krizi... Herkes el ense çekiyordu. Ama ilk defa; 27 Nisan'da bildiri yapıştırdılar; biz de 'iadeli' posta ile geri gönderdik. Türkiye Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Sivil iradenin, milli iradenin, vesayetçilere, dayatmacılara verdiği en kararlı cevaptır. Kristal kırıldı, tılsım bozuldu. Türkiye'nin demokrasisi, milli irade, rüştünü ispatladı. Bu girişimler durmadı elbette... Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde da bir '367' icat ettiler. Bizim memlekette buna; 'Tilki, fıslıyor' derler. Hiç olmayan bir hukuk kaidesini yürürlüğe koydular. Maksat, 'Cumhurbaşkanını iktidar partisi, mecliste seçtirmesin' diye planladılar. Biz de 'Millet seçecek' dedik, bu günlere geldik. 2007'deki tıkanma sonrası 10 Ağustos da, ilk uygulama olacak. Biz sessiz devrimler hükümetiyiz. Biz yaygarasını yapan değil, icraatını yapan hükümet olduk” şeklinde konuştu.
“CUMHURBAŞKANI YETKİLERİNİ TEREDDÜTSÜZ SONUNA KADAR KULLANACAK”
Halk oylaması ile seçilecek Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini açıklayan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Anayasa'nın 104. maddesine göre; Cumhurbaşkanı'nın geniş yetkileri var. Temsil ve gözetim dışında yasama yetkileri var. Kanunları onaylıyor, geri gönderiyor, uluslararası antlaşmalar yapıyor. Yargı yetkisi var, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi üst düzey mahkemelere üyeler atıyor. Bütün bürokrasinin üst, müşterek kararnamelerine atama yapıyor, son imzayı atıyor. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başı... Başkomutan, duruma göre savaş kararı veriyor. Olağanüstü hal ilan edebiliyor. Bakanlar Kurulu'nu makamına çağırıp başkanlığında toplantı yapabiliyor. Başbakan atıyor, bakanları onaylıyor. Ama 'Parlamenter sisteme uymuyor' deniyor. 1982 Anayasası, işlerine gelince, parlamenter sisteme uygun; ama Cumhurbaşkanlığı yetkilerine gelince, kantarın topuzunu kaçırmışlar. Böyle söyleniyor. Hayır kaçırmamışlar. O zamanki ihtilalci general demiş ki; 'Burayı kuvvetli yaz. Her ne kadar parlamenter sistem olsa da; ben cumhurbaşkanı olacağım, burayı yazabildiğin kadar geniş tut. Yanlışlık olmasın.' Yani aslında parlamenter sistem kurgulanmış; yarı başkanlık sistemini içeren bir anayasa ortaya çıkarılmış. Görev ve yetkileri, tam 'yarı başkanlık' sistemine uygun kurgulanmış. Şimdi taşlar yerine oturdu. Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı, bu yetkileri tereddütsüz sonuna kadar kullanacak.”
"DEMİREL, TÜRK DEMOKRASİSİNDE KARA LEKEDİR"
Binali Yıldırım, 'Önceden çekingen kalıyordu cumhurbaşkanları... Yüzde 21.75 ile seçilmişsin; Süleyman Demirel oradan sürekli taciz atışı yapıyor' dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Demirel bu ülke demokrasisine ve kurumlarına hizmet etmiştir; ama son zamanlarında bütün birikimini yok edecek bir sürü yanlışın içine girdi. 28 Şubat'taki duruşu, Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığı’nı, sırf kişisel sebeplerle tanımaması, Türk demokrasisine kara bir leke olarak geçmiştir. Cumhurbaşkanı'nın vatana ihanet dışında bir sorumluluğu yok. Ama yüzde 50'nin üzerinde oy ile seçilen Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa'da yazmasa da, siyasi sorumluluğu da vardır. Memleket nereye gidiyor, Çözüm Süreci ne durumda, devlette kayıt dışı faaliyetlerle mücadeleler ne oldu diye soracak. Buna bakmak zorunda; çünkü milyonlarca vatandaş oy vermiş. Vatandaş oy verdiğini tanır; ne hakimi tanır, ne genel müdürü tanır, ne generali tanır; onların yanlışları da senin hanene yazılır. Vatandaş 'bana hikaye anlatma, onları anlatma, bana name yapma; onlar benim muhatabım değil' der.”
"YARGININ DİBE VURDUĞU YERDEYİZ BUGÜN"
Kaptan köşkünde iki kaptan olmayacağını, hiyerarşide problem yaşanmayacağını anlatan Yıldırım, "Biri suvari, diğeri birinci kaptan... Sen zort, ben zort kim verecek davara ot durumu yok. Onu paralelciler yapıyor. Ülkeyi biz dizayn ederiz, bakanları biz atarız, Başbakan'a biz kelepçe takarız; diyor. Öyle şey yok arkadaş, herkes aklını başına alsın. Her şey döner dolaşır millete gelir. Hiçbir kurum, ne yargı, ne bürokrasi, ne de siyaset, milletten güç almadan varlık gösteremez. Biz, 4 yılda bir hesap ödüyoruz. Hakim, savcı, asker, memur hesap ödüyor mu? Halk diyor ki; 'Sevk ve idaresi senin görevindir' diyor. Orada görevini yapacak cumhurbaşkanı... Bir dava geliyor önüne, ideolojisi de bir tarafa, 'Başbakan'ı sevmiyorum, bakanları sevmiyorum' diye karar veriyorlar; bu olamaz... HSYK'da şimdi yeni adet oldu; çıkıp açıklama yapıyorlar. Yargılamanın bağımsız, tarafsız, adil olması lazım. Yargının dibe vurduğu yerdir bugün... Milletin artık sadece yüzde 15'i, yüzde 16'sı yargıya güven duyuyor" açıklamasını yaptı.
"BUGÜN KELEPÇEYE İSYAN EDENLER; O GÜN BAŞBAKANA KELEPÇE TAKMAK İÇİN BİRBİRLERİNİ YUMRUKLUYORLARDI"
Herkesi başını ellerinin arasına alıp düşünmeye davet eden Yıldırım, "Referandum oldu, HSYK kuruldu biz ipleri elimize aldık, bundan sonra duman edeceğiz sizi; düşüncesi, bu kafa, milletle kavga etme kafasıdır. 'HSYK Seçimleri de olacak, o zaman siz görürsünüz' ve benzeri tehditleri, biz geçmişte daha açık olarak gördük. Bunlar milli iradeyi alaşağı etmek istiyor. Bugün kelepçeye isyan edenler, o gün ülkenin Başbakanı'na kelepçe takmak için birbirlerine yumruk atma yarışına girdiler. Dönemin Başbakanı, eski sağlık bakanı, komiserler kavga ettiler; 'Ben kelepçe takacağım' diye... Bu ülke halkının oyunun yüzde 50'sini alan Başbakan'a ve partisine, terörle mücadele kanununa göre; silahlı terör örgütü kurmak, ülkeyi yıkmak, demokrasiyi yok etmek gibi bir suçlama yapabildiler. Örgüt başkanı Recep Tayyip Erdoğan, örgüt başkan yardımcısı Binali Yıldırım. Bunu duyunca Başbakan'a sitem ettim. 'Sayın Başbakan' dedim 'Ya hakikaten teessüf ediyorum' dedim. Şaşırdı; 'Ne oldu' diye tekabül etti. 'Böyle önemli bir örgütün başkanı oluyorsunuz, beni de muavin yapıyorsunuz, haber vermiyorsunuz. İnsan söyler de kılığımıza, kıyafetimize, yürüyüşümüze daha bir dikkat ederiz.' Gülünecek bir şey bu; ama bu ülke bunu yaşadı. Bunlar, 27 Nisan bildirgesinden hiç ders almamışlar" dedi.
"CEMAAT DİNİ İRŞAD EDER, SİYASET ÜLKE YÖNETİR"
'Milli iradenin seçtiği hükümet, ne kadar zayıf olursa olsun, bu ülkenin sistemini, rejimini, bekasını, güvenliğini hedef alan iç ve dış her türlü tehdide her zaman aynı kararlılıkta karşılık verir' diye meydan okuyan Yıldırım, "Cemaatin görevi dini irşad etmektir, dini öğretmektir; siyasetin görevi ülke yönetmektir. Dini öğretmek için devlet içinde teşkilatlanmaya, görev almaya gerek yok. Bunlar çılgınlık... Kimi silah alır, kimi tank alır, kimi yetkisini aşarak aymazca davranır. Bunlar oldu; Türkiye bunları yaşadı. Ama hâlâ akıllanmadılar. Hâlâ yargı elimizde diyorlar; fakat siz de milletin elindesiniz. Geçmiş geçmişte kaldı. Herkes hesabını verecek. Hiç kimse bir daha böyle abuk sabuk işler yapmayacak" diye konuştu.
"TIRLARLA 'DEMOKRASİ İFLASI' ALGISI KURGULANDI"
Binali Yıldırım, MİT TIR’larına yönelik baskını yeniden gündeme getirerek, "Suriye'deki Türkmenler'e yardım götüren TIR'ların durdurulması, bunun bir evraka, bir belgeye bağlanarak; Türkiye'yi terör örgütlerine destek veren ülkeler listesine koydurmak, demokrasisi iflas etmiş, dünya devletleri içerisinde artık yeri olmayan, örselenen, ezilen, perişan edilen bir ülke haline getirmek istediler. Bu vatan hainliğidir. Bu uluslararası projedir; ama alt yükleniciler de yerlidir. Bu paralel yapılanmalarla mücadele sadece Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın da görevi değildir. Ülkenin milli güvenliğinin, istikrarının ve geleceğinin teminatı için topyekün bütün kurumların, milletin ve muhalefetin de bu mücadele içinde yer alması gerekir" şeklinde konuştu.
"YARI BAŞKANLIĞIN ARTIK ADINI KOYACAĞIZ"
Yıldırım, 'Emanetçi Başbakan' konusunda, "Yüzde 51'den fazla oy almış bir AK Parti var. Cumhurbaşkanı da bundan biraz fazla oy alacak. Emanetçilik bizde söz konusu olmaz. İki tane güçlü başbakan, güçlü cumhurbaşkanı; daha güçlü bir Türkiye demek. Biri birinin alanına girerse gürültü başlar; ama çatışma demek değil bu... Her iki makam da, Anayasa'nın, yasaların, milletin çizdiği çerçevede kendi işini yapacak, başkasının sorumluluğuna karışmayacak. İkisi de milletin oylarını alacak. Sadece fiili durumu, resmiyete çevirmek lazım. Yani zaten var olan yarı başkanlık sistemini, yürürlüğe sokmak gerekiyor. Bu yeni Türkiye'nin olmazsa olmazıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılını bu anayasa ile yakalayamayız. Devlet ve millet arasındaki bu sözleşme ile yol alamayız. Anayasa değil de; yönetmelik gibi. Hâlâ kurumların yetkilerini tartışırsak bir yere varamayız” ifadelerini kullandı.
"313 BAŞBAKAN - GENEL BAŞKAN ADAYIMIZ VAR"
Yıldırım, 'Başbakan, Cumhurbaşkanı olursa; AK Parti dağılır mı?' sorusuna, “Biz Cumhurbaşkanı da, Başbakan da seçtik. 8 seçim gördük. Karışıklık beklentisi içinde olanlar eskiden beri olmuştur. Ama milletin güven duyduğu bu parti yine demokrasiyi şekillendirir. Partinin kurumsal yapısını, bütün sistemi işleterek genel başkanını da seçer ve yoluna devam eder. Kimse hayal görmesin; bulanık suda kimse balık avlamasın. 313 tane milletvekilimiz, meclis grubumuz var; yani 313 tane başbakan adayımız var. Miras kavgası, post kavgası AK Parti'de yaşanmaz. Bizim tereddütümüz, endişemiz yok. Bir laf vardır, 'Önce şapladığını boya' denir. 10 Ağustos'taki işi bitirmeden, biz AK Parti'ye bakmayız" diye cevap verdi.
"HOROZ SÖYLÜYOR; BUNLAR, ADAYININ ADINI SÖYLEYEMİYOR"
'Bu muhalefet partileri, daha kendi adaylarının isimlerini doğru telaffuz edemiyor, olduğu gibi söyleyemiyor' diyen Binali Yıldırım, "Bir video izledim; bir horoz bile Ekmeleddin İhsanoğlu diyor; bu muhalif liderler tanıttıkları kendi adaylarının adını söyleyemiyor. Bu şu demek, kendilerinin bile adaylarına alışamadığını gösteriyor. Diyor ki Kılıçdaroğlu, 'Sevdikçe alışacaksınız.' Sanki gönülsüz bir evlilik yaptım; sevdiğimi bulamadım, o hâlde bulduğumu sevmeye çalışayım. Böyle bir şey olur mu? Millet neden bunlara oy versin ki?" değerlendirmelerinde bulundu.
"İHSANOĞLU İLE TÜRKİYE EDİLGEN YAPILMAK İSTENİYOR"
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun öğretilenleri yaptığını, liderlik vasfı olmadığını dile getiren Yıldırım, "Sağa bak, sola bak, ileri bak, gülümse diyorlar; siyasi bir geçmişi de olmadığı için şiir okurken komik duruma düşebiliyor. Siyasi geçmiş önemli bir kazanım, seçim kaybedeceksin, milletten azar işiteceksin, yılmayacaksın, milletin desteğini alacaksın, mücadele edeceksin, iyi işler yapacaksın, kötü işler de, bilip bilmeden hataların da olacak. Onları telafi etmek için de ciddi bir mesai harcayacaksın, bugünlere geleceksin. Bu işler öyle, 'Hoop! İyi, hoş adam, okumuş, dil biliyor; bunlar değil. Ülke yönetmek bu kadar kolay değil. Türkiye gibi dinamik bir ülkeyi yönetmek ayrı bir şey. Etrafı ateş çemberi. İhsanoğlu üzerinden Türkiye'yi edilgen hâle getirmek istiyorlar" diyerek çatı adayın tercih edilmemesi, yeni Türkiye'nin seçilmesi gerektiği uyarısı yaptı.
"65 YAŞ ÜSTÜ VE İHSANOĞLU MARMARAY'A BEDAVA BİNEBİLİR"
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Marmaray için Demirel ve Ecevit'e teşekkür etmesine manidar bir cevap veren Yıldırım, "Marmaray'a binmesi çok hoşuma gitti. Demek ki; faydalı şeyler yapıyoruz. Ekmeleddin bey, çıkışta herkese teşekkür etti. Teşekkürün bini bir para... Ulan, bu işe başlayan bitiren, sıfırdan yapan ne Başbakan'a ne de onun bakanına bir teveccüh yok. Bu cahillik, bilgisizlik olamaz; bu şark kurnazlığı... Teşekkür edeceksen, Sultan Abdülmecid'den başlamalısın. Sen ister teşekkür et, ister etme; oradan geçen milyonlar her gün dua ediyor bize... Ekmeleddin İhsanoğlu seyahat ederken bilet almış, keşke almasaydı. Çünkü biz, 65 yaşın üzerindeki yaşlılar için bedava yapmıştık. Parası ziyan olmuş" diye konuştu.
"İHSANOĞLU RAHAT ETSİN DİYE İKTİDARIMIZ ÇALIŞIYOR"
Binali Yıldırım, "Bizim adayımızda konfor diye bir şey yok. Rahat etmeyi sevmez... Rahat etmek isteyenleri ise hiç sevmez. Bizim adayımızın özelliği budur. Biz rahatsız olacağız, biz rahat etmeyeceğiz; ama millet rahat edecek. Sen de rahatsan millet rahat olmaz. Birileri ayakta olacak, etrafa bakacak ki; sen rahat edesin. Rahat seyahat edebilesin, yorulmayasın. Bunun için birilerinin gece gündüz nöbet tutması, çalışması gerekiyor. Onun için Başbakan'ın yanındakiler rahatsızdır" diyerek Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Marmaray seyahetine imada bulundu.
"BÖYLE SÜRERSE ÇÖZÜM SÜRECİ'NE KATKISI OLMAZ"
HDP'nin Güney Doğu'daki seçmeni baskı altına aldığını belirten Yıldırım, "Duyuyoruz ki; Güney Doğu'da adayın birini destekleyen parti, hâlâ baskı yapıyormuş, 'Oyları buraya vereceksiniz. Açık kullanacaksınız. Yoksa sonuçlarına katlanırsınız' diye... Buradan vatandaşlarımıza sesleniyorum. Bu tehditlere boyun eğilmemesi lazım. Başbakanımızın seçilmesi en çok o bölgenin işine gelir. Oradaki terör sorunu çözülür. Bunun sorumluluğu elbette polis ve askerde; ama halk da bu örgüte papuç bırakmayacak. Oradaki vatandaşlarımızın kararlı olması gerekir. Eğer bu demokrasiyse, geçmişteki CHP iktidarında olduğu gibi açık oy, gizli tasnif olmaz. Eski Türkiye'nin parametreleri ile hareket eden bir örgüt var o bölgede, böyle devam ederlerese, bu Çözüm Süreci'ne katkı sağlamaz" mesajını verdi.
"CHP'LİLER 'TIPIŞ TIPIŞ' LAFININ GEREĞİNİ YAPAR"
Yaz mevsiminin zorluklarını anlatan Yıldırım, "Sandığa tıpış tıpış değil; güle oynaya gitsinler. Bu demokrasi bayramı... Sandığa güle oynaya gidilir. Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi 'Siz benim koyduğum adaya oy vereceksiniz' dayatması olamaz. Bunun gereğini CHP'li seçmenler verir. Yerel Seçim'de bana, 'Sizin icraatlarına inanıyorduk; ama partinizden dolayı başka tercihte bulunduk' diyen İzmirliler, bana oy vermeyenler, şimdiki cumhurbaşkanı adayına nasıl oy verecek? Bana oy vermeyenler; o günkü pişmanlıklarını şimdi Başbakanımız'la telafi edebilirler" şeklinde konuştu.
"MECLİS, TAYLAND PARLAMENTOSU'NA BENZEDİ"
Yıldırım, Meclis’teki yumruklaşmalar için, "Parlamento milletin aynasıdır. Meclis'teki görüntü, millete yansıyor. Bizim daha sorumlu davranmamız gerekiyor. Tayland Parlamentosu'nu andıran görüntüler oldu. Ümit ederim ki; tekrarlanmaz. Son dönemde, muhalefet partisi liderleri çok fazla ağızlarını bozdu. Bu bize de yansıyor. Arkadaşlarımız tahrik olmasınlar, bunlar bilinçli görünüyor" dedi.
"DEMİRTAŞ, SEÇİM SONRASI DA KUCAKLAYICI OLSUN"
Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ı, 'Tek devlet, tek millet nereden çıkmış' diye sorarak, HDP'nin köşk adayı Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarını şöyle yorumladı: "Demirtaş'ın Türkiye'yi kucaklamak yeni mi aklına gelmiş. Geçmişten bugüne 'Tek devlet, tek millet de nereden çıkmış' diyen birinin bugünkü açıklamaları taktik... Bulunduğu yere göre konuşma sanatı, eskide kaldı. Şimdi mi aklına gelmiş tek vatan, tek bayrak... Umarım seçimden sonra da böyle konuşur."
Öte yandan 10 Ağustos Halk Oylaması için oy tahmini de sorulan Binali Yıldırım, "En güzel tahmin milletin verdiği oylardır" dedi.
YORUMLAR