Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) bu hafta görüşülmesi beklenen yeni vergi paketinde işletmeleri doğrudan ilgilendiren iki madde öne çıkıyor. Bunlardan ilki yurt içi asgari kurumlar vergisi (YAK), diğeri de yoklamaya dayalı izaha davet modeli (YDİM).
Geçtiğimiz hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçen “Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin bu hafta TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi bekleniyor.
Vergilendirmede yasallık ilkesinin en güçlü ve en önemli özelliklerinden biri, getirilmek istenen düzenlemeden kamuoyunun haberdar olup, üzerinde tartışabilmesidir. İlgili herkes görüşünü açıklar; böylece demokratik bir ortamda ülke bakımından en iyi ve hukuka uygun çözüm bulunur. Teklifin ağırlık noktaları Bu yasa teklifine bakıldığında, kanaatimce üç ağırlık noktası olduğu görülmekte:
1-“Yerel ve küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi”nin kabulü (54 maddeden oluşan teklifin 14 maddesi buna ilişkin),
2-Kurumlar vergisindeki (KV) muafiyet, istisna ve indirimlerin etkisini azaltmak üzere yurt içi asgari kurumlar vergisi (YAK) öngörülmesi,
3-Kayıt dışıyla mücadele, bu bağlamda; 3.1. Tacirler (kurumlar vergisi mükellefleri dahil) ile serbest meslek erbabları bakımından yoklamaya dayalı izaha davet modelinin (YDİM) kabulü ile 3.2. Vergi kabahatlerinin kapsamının genişletilmesi ve cezalarının artırılması. Teklifte ayrıca devrim niteliğinde bir düzenleme var ki, bu “vergi asılları bakımından uzlaşmanın kaldırılması”. Burada kısaca, sorunun tamamen ilke ve kurallardan bağımsız, keyfi şekilde uygulamaya izin veren “uzlaşma düzenlemesi”nde olduğunu, yoksa kurumun kendisinde olmadığını belirtmek isterim.
Bunlar haricinde yasa teklifinde; 5 yıldan fazla devreden KDV’nin indirim konusu yapılmayarak gider veya maliyet olarak dikkate alınması gibi tartışmaya açık düzenlemeler, yap işlet devret modeli ile kamu özel işbriliği projeleri kapsamında elde edilen kazançlardan %30 KV alınması gibi kamuoyundaki hassasiyetlere cevap veren düzenlemeler ile yurt dışına çıkışta alınan harcı artırıcı -çokça tepki alan- düzenlemeler dikkat çekiyor.
Ayrıca, vergi avantajlarına yönelik (start up işletmelerde pay senedi üzerinden tanınan vergi avantajında olduğu gibi) genişletici ya da (yatırım fon ve ortaklıklarının gayrimenkul kazançlarında istisna uygulamasında kazanç dağıtım şartı getirilmesi gibi) daraltıcı baika maddeler de var. Bu köşe yazısında, yasa teklifindeki düzenlemelerden işletmelerle doğrudan ilgili iki tanesini ele almak istiyorum: YAK ile YDİM
Yurt içi asgari kurumlar vergisi
(YAK) YAK’ın özünde, vergi avantajlarının etkisini azaltmak bulunuyor. Dolayısıyla, YAK’ın etkilediği kesim, vergi avantajlarından yararlanan şirketler. Mükellefler iki hesaplama yapacaklar: (i) KVK md.32 ve md.32/A çerçevesinde kurumlar vergisini hesaplayacaklar. (ii) İndirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancını (/hesap dönemi sonundaki ticari bilanço karına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle bulunan tutarı ) hesaplayıp, ondan şu istisna ve indirimleri düşecekler: a) KVK md.5, f.1, a, ç, i, j ve k betleri kapsamında; tam mükellef kurumlardan elde edilen iştirak kazançları istisnası, emisyon primi kazanç istisnası, kooperatiflerin risturn istisnası, finansal kiralama şirketleri ve varlık kiralama şirketleri ile yapılan sat geri kirala işlemlerinden elde edilen kazançlara uygulanan istisna, b) KVK md.10, f.1, b.g ve b.h kapsamında; girişim sermayesi fonu indirimi ile korumalı işyerlerinde istihdam edilen belli nitelikteki engelli çalışanlar indirimi, c) 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu kapsamında vergiden istisna edilen kazançlar, ç) 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamındaki kazanç istisnası ile kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılabilen Ar-Ge ve tasarım indirimleri. Bu indirimler sonrasında kalan rakamın %10’u alınarak YAK hesaplanacak. Ancak, hesaplanan YAK ile ödenmesi gereken YAK birbirinden farklı.
Şöyle ki; hesaplanan YAK’dan, KVK md.32, f.6, f.7 ve f.8 çerçevesinde uygulanan indirimli oran nedeniyle alınmayan vergi ile YAK’ın yürürlüğe girdiği tarihten önce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan alınmış olan teşvik belgelerindeki yatırıma katkı tutarlarının kullanılması nedeniyle KVK md.32/A’ya istinaden ilgili hesap döneminde alınmayan verginin indirilmesi gerekiyor.
Bu indirimler sonrasında bulunan rakam, ödenmesi gereken YAK’ı teşkil ediyor. YAK, geçici vergi dönemleri için de geçerli. %10’luk oranı sektörler, faaliyet konusu, iş kolları ya da üretim alanları itibarıyla ayrı ayrı ya da birlikte sıfıra kadar indirme veya bir katına kadar artırma konusunda Cumhurbaşkanı’na yetki veriliyor, ki bu Anayasa’ya uygunluğu ayrıca ele alınması gereken bir konu.
İlk defa faaliyete başlayan kurumlar, faaliyete başladıkları hesap döneminden itibaren üç hesap dönemi boyunca YAK’ın dışındalar. Orta Vadeli Program’da yer alan ve Hükümet’in de sıkça dile getirdiği “vergi harcamalarının gözden geçirilerek etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin kaldırılması” amacının, YAK üzerinden böylece dolaylı şekilde hayata geçirilmek istendiği anlaşılıyor. Ancak, eksik olan bilgi, YAK’ten etkilenen vergi avantajlarının etkinliği analizi. Bunlar gerçekten etkin olmadılar mı, olmadılarsa niçin ve ne ölçüde? Halkın bunu bilmeye hakkı var.
Günlük hasılat tepiti-yoklamaya dayalı izaha davet modeli
Yasa teklifi ile, yılda en az dört ay, ayda en az üç defa idarenin günlük hasılatı tespit etmek üzere mükellefler (tacir, serbest meslek erbabı ve kurumlar vergisi mükellefi) nezdinde yoklama yapması öngörülüyor. Bu tespitlerden hareketle yıllık hasılat tespit edilecek. Yıllık hasılat ile;
-gelir tablosundaki brüt satış tutarı,
-Işletme hesap özetinde ilgili dönem içinde elde edilen hasılat tutarı,
-serbest meslek kazanç bildiriminde yer alan gayrisafi hasılat tutarı arasındaki fark %20’den fazla olan mükellefler izaha davet edilecekler.
İzaha davet düzenlemesi (VUK md.370) çerçevesinde durumu izah edebilenler bakımından bir hukuki sonuç ortaya çıkmayacak. İzah edemeyenler bakımından ise, somut olayın şartlarına göre tarh, vergi ziyaı cezası ve izah zammı söz konusu olacak. Bu mükellefler ayrıca incelemeye alınabilecek. Bu düzenleme, kayıt dışı ile mücadelede olumlu değerlendirilmesi gereken bir madde.
Ancak, bu şekilde yoğun bir yoklama için idareye ödev değil, sadece yetki veriyor, ki idare zaten bu yetkiye sahip. Belirtilen sayıda yoklamanın idare bakımından bir zorunluluk olarak öngörülmemesinin muhtemel nedeni, idarenin bu düzenlemeyi tüm ilgili mükellefler nezdinde uygulayacak yeterli yoklama elemanına sahip olmaması. Ancak, tam da bu beraberinde, düzenlemenin herkese eşit şekilde ugulanması konusunda sorun yaratıyor. Uygulamada eşitlik (/şekli eşitlik), eşitlik ilkesinin bir parçasıdır.
Yasada, örneğin risk analizi yöntemleriyle elde edilecek veriler gibi dayanaklara bağlı olarak, vergi kaçırdığı konusunda şüpheli görünen mükelleflerin bu derece yoğun bir yoklamaya tabi tutulması bir zorunluluk olarak öngörülmelidir. Böylece, hem kimlerin bu maddeye tabi olacağı belirlenmiş olur (hukuki güvenlik ilkesi) hem de verilere göre yoklama bir ödev olarak idareye verilmiş olduğundan, uygulamada eşitlik sağlanmış olur.
YORUMLAR