Başta İzmir ili olmak üzere tüm yurdumun İl Sağlık Müdürleri, Başhekimleri, doktorları özellikle Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Sayın Kemal Memişoğlu ile yurdumun insanlarını bu yazımı çok iyi okumalarını yapım ve saygım gereği kendilerinden istirham ediyorum...
Evvela sizlere şahsım Salih Erkek'i tanıtma gereği duydum...
İşim gücüm yerindeydi, iki mobilya imalathanem, bir döşeme atölyem, bir mağazam, Peugeot marka arabam vardı, mobilya imalathane adına inşaat yapıp bitirmiştim.
Bunları askere gitmeden önce hiç kimsenin katkısı olmadan yapmıştım.
Çok sosyaldim, mobilya haricinde Orta Doğu Video (ODVİ) işini de kurdum, ayrıca araba alıp satıyordum. Anlayacağınız harika bir işim vardı.
Maddi manevi her türlü yaşantım yerinde gidiyordu.
Günün birinde ismi bende saklı olan İzmir İl Emniyet Müdür yardımcısı ile yolum ODVİ Video isimli işletmemde kesişti, benden videokaseti alıyor ya da kiralıyordu.
Beni gözlemlemiş, çok aktif olmamdan dolayı şahsımı DYP Genel Başkan Yardımcısı rahmetli Ersin Faralyalı’ya anlatmış. Ersin Bey'de DYP Genel Başkanı Sayın Süleyman Demirel'e beni lanse etmiş.
Yıl 1991 ülke seçime giderken hiçbir şeyi unutmayan Rahmetli Süleyman Bey beni Ersin Bey'den istemiş, Ersin Bey'de konuyu İzmir İl Emniyet Müdür Yardımcısı abim dediğimden kişiye aktarmış. Müdür Bey'de bana baştan sona kadar her şeyi anlattı. "Müdürüm benim yaşım tutar mı?" dediğimde "Evet tutacak, seçime daha iki, yaşının dolmasına 1,5 ay var, 30 yaşına giriyorsun, aday olma hakkını elde ediyorsun" dedi.
Sunta, gürgen, formika aldığım firmanın sahibi, abim bildiğim rahmetli Mehmet Altındağ, Süleyman Demirel'in ağabeyi, can dostuymuş. Mehmet Altındağ'a konuyu anlattım; "Ersin kardeşim seni bulmakla çok iyi yapmış, ben de genel başkanımızla görüşeceğim. Sen çalışmanı yap" dedi.
İki ay içerisinde çalışmamı tamamladım.
Sayısı 3600’ü bulan akrabalarım, dostlarım, arkadaşlarımla Karşıyaka Çarşısı'nda yürüyüş yaptık, yani her anlamda gücümüzü ispatladık ve 30 yaşıma girdim...
Aday belirlemeleri başladı. Rahmetli Süleyman Demirel’e Beyefendi derdik, huzuruna çıktık; "Erkek, gel bakalım, İzmir seni konuşuyor, sen de en genç adayımızsın, sana kaçıncı sırayı verelim?” diye sordu. Efendim neticede tercih sistemi var, benim için sıra önemli değil, ben tercihten çıkarım" dediğimde Ersin abi söze girdi ve "Efendim, Salih kardeşime dördüncü sırayı verelim" dedi. Beyefendi ise Ersin abiye “gerekeni yapın” talimatını verdi.
İzmir'de öyle bir çalışma yaptık ki taşı toprağı ayaklandırdık. Tüm İzmir halkı Salih Erkek listeyi delip çıkacak dediler.
Ama ne yazık ki böyle olmadı...
Halkın Emek Partisi (HEP) karşıma bağımsız olarak rahmetli Hikmet Fidan’ı aday çıkardı, oylarımı iptal ettirdi. Doğulu seçmenlerimiz bir oy bana bir oy da bağımsız aday olan Hikmet Fidan’a verdiler, sandığa attılar. Listeyi delip çıkacağım binlerce oy iptal edildi. Geçerli olan 4700 oyu da İzmir halkından almıştım. Yaşananlardan sonra teklif gelmesine rağmen asla bir daha aday olmadım...
Seçim çalışmalarımda Eski İzmir'i ilçe yapacağıma söz vermiştim, sözümün arkasında durdum 19 yıl boyunca mücadele vererek şahsıma inanan 19 Eski İzmir muhtarıyla ve isimleri saymakla bitmeyecek kanaat önderleriyle, hep beraber canla başla çalıştık ve bölgeyi ilçe yapmayı başardık.
Çalışmalarımız sırasında dönemin Ana Vatan Partisi İl Başkanı'ndan Eski İzmir’in ilçe olması adına imza istemiştim ve bana cevaben "Salih Bey boşuna uğraşma, paranı harcama, orası ilçe olmaz" demişti. Ben olmayacak duaya âmin demem, Konak Belediye Meclisi oturumunda, bütçe görüşmelerinde Başkan Vekili sevdiğim, saydığım Necip Kalkan'dan hazırladığım Eski İzmir'in ilçe olması adına dilekçeye imza atması ve haziruna da imzalatmasını istedim.
Necip Başkan'ın cevabı da " Sevgili Salih hayal peşinde koşma sonra üzülürsün ama seni kırmamak adına getir imzamı atayım, arkadaşlar siz de imza atın" olmuştu.
19 yıllık mücadele sonrası Eski İzmir'i ilçe yaptırmayı başardım ve yeni ismi Karabağlar olmuştu.
Peki, yeni ilçe olan Karabağlar’da kimler belediye başkan adayı oldu diye soracak olursanız hemen cevap vereyim, orası ilçe olmaz diyerek imza atmayan Bilal Doğan ve ilçe olmaz deyip lakin hatırımdan dolayı imzasını atan Necip Kalkan...
Haa, her ikisi de girdiği seçimi kazanamadı, kazanamamalarının nedeni desteğimi alamamalarıdır.
Her ikisi de çok az bir farkla kaybettiler çünkü her ikisi de çok uçuyorlardı, ayakları yere basmıyordu...
Siz can okurlarımın başını ağrıttım, af ola...
Neden kendimi tanıttım diyecek olursanız kafama taktım mı takarım, gereğini de yaparım. Bu da şahsıma Allah'ımın bana vergisidir...
Şimdi gelelim yazımın başlığı olan "İL SAĞLIK ve SAĞLIK RAPORUMA"
Lütfen hiç kimse yanlış anlamasın, 40 yıla yakın zamandır taşıma ruhsatlı silahım var. Ruhsatımın bitmesine yakın Alsancak Salih İşgören Devlet Hastanesi'ne müracaat ettim. Gitmişken başhekim ile hastane müdürüyle tanışayım dedim. Başhekime gittim "yok" dediler, hastane müdürüne gittim; hasta ve hasta yakınları vardı; yani odası doluydu.
Görevli personel "Buyurun beyefendi oturun" dedi yan tarafa elini uzatıp tuşa bastı. Bir hanımefendi açık olan kapıda belirdi. "Buyurun efendim ne içersiniz?" dedi. "Sağ olun içmem" dedim ancak müdür bey "Odama gelip çayımı, kahvemi içmeden, dinlemeden hiçbir yere göndermem." Dedi bende "Peki bir çay alayım" dedim. Müdür beye hastaların ve misafirlerinin sorununu giderdikten sonra kendimi tanıttım.
20 dakika kadar hoş sohbetten sonra "Silah ruhsatımla ilgili hastaneye geldiğimi, basın merkezime yakın olduğundan dolayı burayı tercih ettiğimi" söyledim.
"Hay, hay size yardımcı olayım” cevabı sonrası yanıma saygın birini verdi. Kişiyle az sohbet ettim. "Müdür Bey böyle herkese yardımcı oluyor mu?" diye sorduğumda "Evet kim isterse yardımcı oluyor" dedi.
Genel olarak gözlemledim, inanır mısınız hastanede pek sıra yoktu, takır takır hastalar muayene olup gidiyordu. Heyet raporu talebim olduğu adına beni iyi muayene ediyorlardı. SCL-90 psikolojik Belirti Tarama Testimi 30 dakikada bitirdim.
Sıra göz muayenesine gelmişti, göz doktoru şahsıma şuraya oturun dedi gözlerime baktı sonrasında “neden heyet raporu istediğimi ve silah ruhsatını ne yapacağımı” azarlar bir ses tonuyla sordu.
Kadın ve doktor olması nedeniyle saygımı bozmayarak "Doktor hanım konumum gereği silah taşıyorum, gazeteci ve televizyoncuyum. Şahsıma ait basın merkezim var. Kadifekale ve İzmir Basın Yayın Derneği Başkanıyım" söylemimden sonra "Tamam, tamam beyefendi şuraya oturun." dedi.
Bir dakika geçti, geçmedi "Tamam, çıkabilirsiniz." dedi...
Tüm yani; A'dan Z'ye kontrolden geçtim lakin göz doktoru hanımefendi gözlerimle ilgili fikirde bulunmadan, yani ne görme alanı olan cihaza ne röntgene göndermeden, görüş almadan, bilgi sahibi olmadan heyet raporuma 'Silah ruhsatı alamaz' notunu düşmüştü.
İşte doktor hanımın olumsuz raporu iki ay boyunca hastanelerde sürünmeme; maddi, manevi kaybıma sebep oldu.
'Bu olumsuz konuyu nasıl gideririm' adına araştırma yaptı ve göz doktorunun vermiş olduğu rapora itiraz ettim. İlk hastanem Yeşilyurt Araştırma Hastanesi'ne müracaat ettim, Tepecik Araştırma Hastanesi'ni de 'hakem hastane' olarak kabul ettim.
İlk müracaatım gibi Yeşilyurt Araştırma Hastanesi'nde bir buçuk ay tüm tetkiklerimi yaptırdım.
Herhangi bir kontrol etmeden olumsuz rapor veren doktor yüzünden gözlerim adına da 20 gün uğraştım. Doktorlar her türlü makinalardan, röntgen, film ve görme alanından bilgi, belgeler aldılar. Sonuçta 'Silah ruhsatı alabilir' raporu verdiler lakin gözlük veya lenste verdiler...
İşim bitmedi beni hakem hastane olan Tepecik Araştırma Hastanesi'ne yönlendirdiler.
Aynı işlemlerime yeniden orada da başladım. Hakem hastane olması adına "Saçımın telinden ayağımın tırnağına" diye bir söz var ya, tam o şekilde kontrolden geçtim.
İki göz doktoru da tüm makinaları kullanarak 'Silah taşıma ruhsatı almamda hiçbir sakınca yok' raporu verdi.
İşlemlerim sonrası hasta yönlendirmede yardım edenler için başhekimliğe gittim.
Başhekimin ameliyatta olduğunu öğrendim ve sonrasında başhekimlikte görevli dünya iyisi, saygılı, kimseden yardımını esirgemeyen tıbbi sekreter Nilay Karakuzu ile görüştüm.
(Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Personeli Nilay Hanım)
Bana “Başhekim Yardımcısı Uzman Doktor Ferhat Demirci ile görüşün, size yardımcı olacaktır" dedi. Kapıyı çaldım, içeriye girdiğimde kalabalığı görünce geri çıkmak istedim ancak "Bir dakika size nasıl yardımcı olabilirim?" dedi. Konuyu anlatmam üzerine Nilay hanıma “beyefendiye yardımcı olun” dedi. Nilay Hanım, hasta yönlendirme elemanı Nursel Dinç Hanım beni tek tek dolaştırdı, sıra beklerken ortadan yok oluyordu.
(Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Personeli Nursel DİNÇ - Atom Karınca)
Bir değil, iki değildi yok oluşu... Dikkatimi çekti, dayanamadım "Hayırdır Nursel Hanım birden yok oluyorsunuz?" diye sordum. "Abi telefon geldikçe başka hastaya gidiyorum, onu yönlendirip geliyorum" cevabını verdi. " Maşallah, senin adın 'atom karınca' olsun" dedim.
İşimiz ertesi güne kaldı.
Başhekimliğe döndük, konuyu Nilay Hanım'a anlatırken diğer odanın kapısında Dr. Nurcan Gülter yazıyordu. Nilay Hanım'a kartımı verdim, Nurcan Bey'e vermesini, yarın geldiğimde çayını içmeye geleceğimi iletmesini rica ettim.
(Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim yardımcısı Uzm. Dr. Ferhat DEMİRCİ)
Ertesi gün başhekimliğe gittim, Ferhat Bey'e uğradım. Nurcan Bey'i sordum. Beraber 36 yıllık dostum, arkadaşım Başhekim Yardımcısı Nurcan Gülter'in odasına gittik. Birbirimize sarıldık, beni Ferhat Bey'e anlatmaya başladı. "Salih Erkek kardeşim de bizim gibi insanlara yardımcı oluyor" diye bahsederken bizim atom karınca "Salih abi hadi geç kalmayalım" dedi.
(Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim yardımcısı Op. Dr. Nurcan GÜLTER)
Bu gidişatımız tam 4 gün sürdü.
Sonuçta diyorum ki: "Türk hekimlerine inanın, güvenin"
Haa bir salkım üzümden, bir fidan domatesten muhakkak çürükler çıkacak. Mühim olan bu çürükleri ayıklamaktır.
Ayıklanmaz ise çürükler çoğalacaktır.
Her şey yurdum ve yurdumun insanları için…
NOT1: Alsancak, Yeşilyurt, Tepecik, Bozyaka Devlet Hastane Müdürleri mükemmel insanlar...
Yeşilyurt, Tepecik Devlet Hastaneleri'nin başhekimleri, başhekim yardımcıları mükemmel ötesi insanlardır, yardımseverler...
Alsancak, Bozyaka Devlet Hastaneleri'nin başhekimleri insanlardan kopuk, kendi başlarına göre hareket eden kişiler. Makamlarına gidildiğinde ya toplantıdalar ya da yoklar.
Örneğin; bir hasta derdine, sorununa kimden yardım bekler? Tabii ki başhekimden!
Ee başhekim yok... Sonra hasta veya hasta yakını haklı olarak hastanelerden şikâyetçi olacaklar, sonuçta kabak tabii ki İl Sağlık Müdürü Mehmet Burak Öztop'a patlayacak.
Hâlbuki İl Sağlık Müdürü yardımsever, dünya iyisi bir yöneticidir, sağlık ve insanlık adına ne gerekiyorsa yapan bir şahsiyettir.
Diyeceğim o ki: "Kuşkanatlarıyla uçar, Şeyh de müritleriyle Şeyh olur"
İyi insan Sayın M. Burak Öztop'a naçizane tavsiyem tüm hastaneleri denetlemesidir. Hatta ben yerinde olmuş olsaydım İl Sağlık Kurumu'ndan bazı yetkilileri görevlendirir, olup biteni öğrenirdim.
NOT 2: İyi niyetinden şüphe duymadığım yöneticileri uyardım, benden söylemesi; lakin bu hastaneleri takip etmek benim de boynumun borcu olsun... Haa bu hastaneler bazı siyasilerin can canlarıymış! Bakalım benden kurtulacaklar mı?
NOT 3: Yeşilyurt ve Tepecik Devlet Hastanesi yöneticilerine candan teşekkür ediyorum. Gözlemlerim doğrultusunda söylemek istiyorum halka çok yakınlar.
NOT 4: 2025 yılının yurdum insanlarına barış, huzur, sağlık, mutluluk ve bol kazanç getirmesini diliyor, herkesin yeni yılını cani gönülden kutluyorum.
Salih Erkek'in kaleminden...
"İL SAĞLIK ve SAĞLIK RAPORUM"
22 Aralık 2024 - 09:49
YORUMLAR