Gazetem İzmir / Gözde Kıroğlu-
İşte o röportaj:
Salih Erkek: Sevgili Uğur evvela geçmiş olsun diyerek başlamak istiyorum. Uğur Yelekli denilince İzmir'de temiz siyaset yapan, her taşın altında muhakkak yaptırımları olan, engellilerden tutun kent konseyine kadar, Karabağlar’ın, Konak’ın sorunlarına eğilen biri gelir akıllara. İlçe başkanlığı da yapmış bir şahsiyetsin. Büyükşehir ve Karabağlar belediyesinde 10 yıl meclis üyeliği yaptın, yerel seçimlerde de Güzelbahçe Belediye Başkanı aday adayıydın. Ama bir şekilde orada aday belirlenemedin. Mevcut Belediye Başkanı Sayın Mustafa İnce’yle adaylık sürecini başlattılar. Biz bunların hepsini geçtik, bir kenara koyduk. Kent konseyi başkanlığına seçimle girdiniz, seçimle kazandınız. Ekibinizi kurdunuz, tüm engelliler, sendikalar dâhil olmak üzere büyük bir başarıyla Karabağlar Belediyesi Kent Konseyi Başkanı olarak seçildiniz. Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne… Ne oldu da Karabağlar’ın taşını toprağını bilmeyen, Sevgi mahallesinde bıraktığın zaman Özgür mahallesini bulamayacak birisi sizi makamınızdan edip Karabağlar halkına hizmet etmekten kopartıyor? Bunun sebebi kimdir? Ben de kendimce bir araştırma yaptım. Çete demeyeyim de şirket vari bir oluşumla bunların kaynaklandığını buldum. Bu konudaki düşünceleriniz Gazetem İzmir’e Erkekçe açıklar mısınız?
Uğur Yelekli: Öncelikle benimle ilgili o güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ediyorum. Sevgili Salih ağabey; size ağabey diyorum çünkü yıllardır İzmir'de şahsiyetinle, bulunduğun görevlerde, sivil toplum kuruluşlarında yaptığın çalışmalarda, basın camiasındaki duruşunla ilgili seni takip eden biri olarak, aynı zamanda bir dostum, arkadaşım ve ağabeyim olmadan büyük mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.
Sevgili Salih ağabey; beraber çok şey paylaştık. Benim için en büyük makam aslında senin kullandığın ifadelerdir. Gıyabında insanlar beni geçmişimde yaptığım işlerle ilgili güzel şekilde anıyorlarsa benim için makam odur. Sorduğunuz bir sorunun altını özellikle çizmek istiyorum; diyorsunuz ki sizi Karabağlar halkına hizmet etmekten neden kopardılar? Bu cümle benim için çok önemli.
Çünkü benim 25 yıllık siyasi yaşamım var, 25 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki siyasi yaşamımda esnaf komisyonu üyeliğinden başlayan, esnaf komisyon başkanlığı, ilçe yöneticiliği, il yöneticiliği, il başkan yardımcılığı, ilçe başkanlığı, kurultay delegeliği, kurultay meclis üyeliğine kadar ne görev varsa hepsini yaptım. Ve hedef kitlemde her zaman yoksullar, engelliler, yaşlılar, işçiler, emekliler oldu. Ben bir sosyal demokratım. Sosyal demokratlıkta öyle lafla söylenecek bir şey değil; bir yaşam tarzıdır. Onlara hizmet etmekten, onların sorunlarını dinlemekten ve onların sorunlarını çözmekten büyük bir mutluluk duyarım. Bazı insanlar para kazanma derdine girip, bugün şu kadar para kazandım diye düşünürken ben ise bana ihtiyacı olduğunu düşündüğüm insanlara ulaşıp sorunlarını çözebildiğim zaman, Allah razı olsun dediklerinde kendimi mutlu ve huzurlu hissediyordum, onunla besleniyordum. Dolayısıyla bunları yapmak, benim o görevleri yapmam, bir makam aşkı, makam sevgisi diye değil. Çünkü bazı insanlar vardır koltuktan güç alırlar, bazı insanlar vardır koltuğa güç verirler. Ben her zaman için o koltuğa güç vermeye çalıştım, hakkını vermeye çalıştım.
S. E: Halkta sana güç verdi.
U. Y: Aynen öyle, ben de oradan beslendim. Dolayısıyla da bu görevlerde bulunmak, o insanlara daha çok ulaşmamı, o insanların sorunlarını daha çabuk çözmemi, o insanların dertlerini bir şekilde dinlemeyi sağladı bana. Yani benim o makamlardan böyle ayak oyunlarıyla işte yeraltı faaliyetleriyle beni alaşağı etmeye çalışmak aslında o insanlara yapılan bana göre en büyük hakarettir. Çünkü o insanlar Uğur Yelekli gerçeğini bilen insanlar, bundan sonraki süreçte Uğur Yelekli'nin ayağının kesilmesinden, Uğur Yelekli'nin kollarının kesilmesinden mutlu olmazlar. Ve bunun bedelini de onlara yapanlara bir şekilde ödetirler. Bunun da altını çizeyim.
S. E: Sevgili Uğur neden bu oyunlar sana kuruldu?
U. Y: Çok ilginç şeyler yaşadık. Sevgili ağabeyim, bugün sabah sosyal medyada bakıyorum, böyle adının önünde prof unvanı olan ama o takıma hizmet eden bir şahıs tutmuş kendince bir yönetmeliği koymuş. Ama kendi kendini de aslında tekzip etmiş. Ne acı yani prof. olmak demek ki çok bilmek anlamına gelmiyor. Yönetmelikte yazacaksın, efendim kent konseyleri şu şu şu seçimlerden sonra belediye başkanlığı önderliği çağrısıyla seçimlerini yapar cümlesini yönetmelikten alacaksın. Sanki hiçbir şekilde Karabağlar kent konseyi yokmuş gibi bugüne uygulayacaksın. Bakın bir kere kent konseyi yönetmeliği 5. Maddesi der ki; kent konseyleri belediye başkanının çağrısıyla seçimini yapar, başkanını seçer, yürütme kurulunu seçer ama bu hiç kent konseyi olmayan yerler için geçerlidir. 2009'dan beri Karabağlar’da kent konseyi var ve ben 2. başkanıyım. Şimdi aynı zamanda o yönetmeliğin 11. maddesinde der ki; kent konseyi başkanı ilk dönem 2 yıl için, 2.dönem 3 yıl için seçilir. Ben 1 yıl için seçilmişim daha süremin olduğu gerçeği var ve bununla ilgilide İçişleri Bakanlığı Mali İdareler Genel Müdürlüğü’nde de görüşüldü, bir şekilde yönetmeliği kendine göre değiştiren insanların bir alaveresi dalaveresiyle, bahane üreterek de işte bir taraftan kent yürütme mevcut kuruluda, kent konseyi başkanının eğer bir seçim olacaksa bile bu kararı alan kurul odur. Ama ne acıdır ki, benimde üzüldüğüm konu bu, bir yeraltı faaliyeti sürdürüldü. O yeraltı faaliyetinde bana yakın ne kadar dernek-kişi varsa listeden silinerek yeni yeni modeller, Karabağlar’da, Göztepe Güzelyalı dayanışma derneği, bir tane eski bizim bir zamanlar Konak'ta kent konseyinde görev yapan büyüğümüzü ağabeyimizi oraya getirmek için bir dernek kurdurulmuş ona. Konak Karabağlar ile alakası olmayan ne kadar unsur varsa hazır listesine eklenmiş. Aslında bizim yönetme kurulunun karar almadığı halde kent konseyinin seçimini yapmış olsalardı yasal olarak o yapılmamış sayılırdı. Bu süreç uzar giderdi. Aslında ben onlara bir şekilde kolaylıkta sağladım. Madem siz benim hizmet etmemi engellemek istiyorsunuz, buyurun ben ve benim gibi hizmetkâr olan, geçen dönem birlikte aday adaylığı süreci yaşadığınız İbrahim Kılıç, akademisyen kimliğiyle Karabağlar Kent Konseyi’ne güç katan Ayşegül Önen ve meclis üyeliğine aday adayı olan Aynur Aydın ile ayrıldık. Bizim kadromuza baktığınızda görürsünüz, çalışan, üreten ve emek veren insanlar var. Bizim kadromuzun başarısız olduğunu söyleyemezler ve söylemiyorlar da. Çünkü Türkiye'de yapılmamış işleri biz Karabağlar Kent Konseyi’nde yaptık. En son yaptığımız mahalle meclislerini hayata geçirme projesi büyük bir ses getirdi ama bundan rahatsız olan bir grup var sevgili Salih abicim. Çünkü biz üreten, çalışan, meyve veren bir Karabağlar Kent Konseyi’yiz. Bir ordu oluşturmuştuk. Bunlar gelecek 2015’in yapısında tehlike gördüler. Çünkü orayı ele geçirmeleri lazımdı. Bunu yapabilmeleri için de orada Uğur Yelekli’nin olmaması lazımdı. Uğur Yelekli olursa ilerde başlarına bela olurdu. Onun altını oyarak gönderelim; orayı biz ele geçirelim, orda örgütlenelim ve oradaki örgütlenmeden sonra 2015’te Karabağlar çantada keklik olsun dediler. Ama her şey öyle düşündükleri gibi olmaz. Orada tepeden inme bakış açısıyla, karşıdan bakarak, seçimden seçime selam verenlere Karabağlar geçit vermez. Karabağlar işte sizin gibilere, sürekli kahvede, evinde ziyaret edenlere, camisine giden onu ziyaret edenlere el uzatır. Karabağlar halkını da Karabağlar’daki sivil toplum örgütlerini de yabana atmasınlar. Bu söylediklerimiz siz de çok iyi bilenlerdensin.
S. E: Sanıyorum bu konu malum belli kişilerden ibarettir. Bunlar, büyük ağabey dedikleri isimle birlikte 4-5 kişiden ibaretler. Anladığım kadarıyla bunlar sizin önünüzü kesmeye çalıştılar. Aslında Muhittin Selvitopu politikayı bilmez; o koltuk adamıdır. Koltukta oturur, koltukta yönetir. Acaba Muhittin Beye başka bir yerlerden baskı mı gitti?
U. Y: Salih ağabey, bazı insanlar vardır sürekli yaşamında bürokrat kimlikleriyle öne çıkmaya çalışmışlardır. İşte onlar bürokrat kimlikleriyle masa başlarında projeler üretirken ay sonları geldiğinde yüklü maaşlarını cebine indirirken aynı zamanda ticaret de yaparlar. Bazı insanlarda vardır, kendi iş yerini ihmal ederek partisinin mitinglerine katılır, güneşin altında liderini destekler. Bazı zamanlarda afiş asarlar, bazı zamanlarda partisini temsil etmek için çoluk çocuğunun rızkını hibe ederler. Tüm bunların sonucunda da bir yere aday olmak, gönül verdiği partiyi temsil etmek onların hakkıdır. Fakat ne acıdır ki işte o belli süreç gelir, o emek, partisine güç veren insanlar, zamanını, maddiyatını harcayan insanlar bir kenarı itilir, bir bakarsınız ki elini hiçbir taşın altına sokmayan, özel şoförleriyle gidip gelen insanlar aktif edilir. Sonra onca emek harcayan insan için dur bekle biz bunu atacağız derler. Dolayısıyla bunu halk çok iyi takdir eder. Biz bu kadar emek verdik ancak nelerle karşılaştık diyerek küsüp bir kenarı çekilecek insanlar değiliz. Hayatta devam ediyor, siyasette. Bizim mücadeleci ruhumuz her zaman dinamik kalmayı başaracaktır. Bunu da en iyi şekilde anlayacak olan halkımızdır. Halkımız zamanı geldiğinde bize en iyisini gösterecektir diye düşünüyorum.
S. E: Sevgili Uğur, önümüzde CHP’nin yapacağı olağanüstü kurultayı var. Kurultayla ilgili düşüncen nedir?
U. Y: Eee tabi bu olağanüstü kurultaylara alıştık artık. Açıkça özeleştiri yapacak olursak, aslında bizim daha çok halka dönük, halkın beklentilerine cevap veren, üreten, çalışan bir tarzı benimsemiş olmamız gerekirken kurultaylarla, liderlik savaşlarıyla zaman kaybeden bir CHP anlayışı içerisinde olmamamız gerekiyor. Bunun özellikle altını çizmek isterim. Üzülerek söylemem gerekirse bizde bu bir hastalık haline geldi. Ve kabul edelim ki halkımız dolayısıyla seçim zamanı geldiğinde bizleri, yani CHP’yi cezalandıran bir anlayışla da karşı karşıya olduğumuzu söylemek zorundayım. Evet, şimdi bir kurultaya gidiliyor. Demokratik haklarını kullanmak isteyen genel başkan ve farklı genel başkan adayı arkadaşımız var. Aynı zamanda şu anda parti meclisi seçimi var. Buna da aday olmak isteyen demokratik arkadaşlarımız var. Ama burada ne acı ki halkla iç içe olmayan ve ön seçim yapıldığında çıkma şansı bulunmayan insanlar liste yapalım biz kendimize orada yer bulalım yarışına girmişler. Bundan da rahatsızlık duyduğumu belirtmek isterim. Yani ben kişileri ön seçimlerle belli makamlara aday gösterilen bir CHP hayal ediyorum. Ama bugün yine ayak oyunlarıyla, blok listelerle, anti demokratik uygulamayla halkın içinde olmayan insanların bu partiyi temsil edecek mevkilere getirileceğini biliyorum. Bunu vicdanım kabul etmediğini de özellikle söylemek isterim.
S. E: Sevgili Uğur, şimdi başka bir konuya değinmek istiyorum. Malumun üzere Türkiye ilk defa kendi Cumhurbaşkanı’nı seçme fırsatı buldu. Bu tarihi yarışta CHP ve MHP bir araya gelerek çatı aday çıkardılar. Çıkardıkları çatı aday irili ufaklı 14 siyasi parti tarafından da destek gördü. Lakin özellikle CHP bu yarışta ilke ve ideolojilerinden koptu, ayrıca seçim sonuçlarına bakıldığında çok büyük hezimet yaşadı. Bu konu hakkındaki düşüncelerini öğrenebilir miyiz?
U. Y: Bu yarıştan en güçlü ayrılan kişinin HDP adayı Selahattin Demirtaş olduğunu düşünüyorum. Çünkü çok büyük bir oy artışı sağladı. Ve bir CHP’li olarak bu yarışta başarılı olduk demem mümkün değil. Bir partili bilinciyle Cumhurbaşkanlığı seçiminde partimin gösterdiği adaya oyumu verdim. Peki, vicdanen rahat mısın derseniz, hayır değilim. Çünkü kaybedecek olsak bile solcu, sosyal demokrat, laik, çağdaş çizgide yürüyen bir adayla gireceğimiz yarışı kaybettiğimiz takdirde en azından kendi çizgimizden birisiyle, onurlu bir şekilde kaybettik diye düşünürdüm. Ben de milyonlarca CHP’li gibi Ekmeleddin İhsanoğlu’nu CHP çizgisine sahip biri olarak görmüyorum. Ve bunun bedelini de belki yarınlarda daha fazla ödeyeceğiz. Çünkü diğer sol parti adayının bu denli oy artış sebebini, oyların hangi parti tarafından kaydığını açık şekilde görebiliyoruz diye düşünüyorum.
S. E: Sevgili Uğur, şunu da unutmadan sormak istiyorum. Kent Konseyi Başkanlığı görevin boyunca en büyük desteği kimden aldın?
U. Y: Kent Konseyi 2009 yılında kuruldu; ben ise 2013’ün Mart ayında göreve geldim. Geçmiş dönemde Murat Bakan arkadaşımız görev yapmıştı. Buradan ona da teşekkür etmek istiyorum. Ben ilk göreve geldiğimde kent konseyinin bir binası, elemanları yoktu. Büyük eksikleri olan bir kent konseyini biz bu hale getirebildiysek bu başarıdaki en büyük pay o dönemin belediye başkanı Sayın Sıtkı Kürüm’e aittir. Bize gerçek anlamda büyük katkıları oldu, bizlere bütün çalışmalarımızda destek verdi, maddi-manevi her konuda yanımızda oldu. Zaten bir kent konseyinin başarıya ulaşabilmesi için belediye başkanından destek alması şarttır. Destek aldığımız zamanki başarılarımız ortada. Destek vermeyen belediye başkanıyla da yaşadıklarımız ortada.
S. E: Evet, gerçekten çok haklısın. Bundan sonraki yaşamınızda size başarı ve yolunuzun açık olmasını diliyorum. Son sözlerini alabilir miyim?
U. Y: Başta size ve Gazetem İzmir ailesine teşekkür etmek istiyorum. Benimle birlikte kent konseyinde görev alan arkadaşlarımızla güzel işlerin altına imza attığımızı düşünüyorum. Onlara da buradan selam gönderiyor, haklarını helal etmelerini istiyorum.
YORUMLAR