HAFTANIN MÜDAHALESİ
HANİ KARDEŞTİK?
Konak YKM önünde üç genç gitarla müzik yapıyor ve Kürtçe türküler söylüyor, bu türküler eşliğinde orada bulunan bir grupta halay çekiyor. Hatta halayı izleyen kalabalığın içindeki bir turist de dayanamıyor ve halaya giriyor. Toplanan kalabalıkta halayı keyifle seyrederken birden 3 polis geldi, gençlere "müziğe durdurun, ve kimliklerinizi verin" dedi. Halay çekenlere ve halayı seyir edenlere de "Dağılın" diye bağırıp kalabalığı dağıttı. Orada çoğu kez her türden müzik icra edenleri görüyoruz, Kürtçeye tahammülsüzlük niye? Hani hoşgörü vardı, hani demokrasi vardı, hani kardeştik. Her kürdü terörist gibi görme yanlışlığına düşmemeliyiz. Zaten bizi karıştıranların sahneye koymaya çalıştığı senaryoda Türk-Kürt, Sunni-Alevi gibi bizi ayrıştırıp birbirimize düşürmek. Buna alet olmadan birliğimizi, bütünlüğümüzü dünden daha sıkı bir biçimde korumalıyız. Devletin resmi yayın organı TRT KÜRDİ kanalı varken bu uygulamaya nasıl bir anlam vermeliyiz? Bence talihsiz müdahale. Bir ayrıntıyı da paylaşmalıyım. Polis müdahalesi ile birlikte bıyıklarını siyaha boyamış yaşlı bir provokatör halay çeken kızları da gözaltına alın diye polislere akıl vermeye çalışıyordu. Sağduyu ve hoşgörüyü kaybetmemeliyiz. Aksi takdirde karanlık ve kanlı günlerin içinde buluruz kendimizi ve geri dönüşümüz hiçte kolay olmaz.
HAFTANIN SEVGİSİ
Geçen hafta yağan kar ve dondurucu soğukların yaşandığı günlerde kaldırıma konan güvercinlere gevrek veren bir trafik polisi. Açıkçası birkaç dakika polise ve onun elinden atılan ufalanmış gevreği yiyen kuşların haline bakakaldım. Kar yağmış havada dondurucu ayaz kimin umurunda? Yeter ki sol memenin altındaki cevahir sönmesin. Börtü böceği ile ağacı havası ile bütün hayatı severek yaşamak ve paylaşmak varken bu kavga niye? Bu savaşlar niye? Sevgiler paylaşıldıkça çoğalır, acılar paylaşıldıkça azalır. İçinizden bunun istisna olduğunu söyleyenler çıkabilir, bir trafik polisinden yolaca çıkarak bütün toplumun böyle istisna yapabileceğini unutmayalım.
HAFTANIN YANLIŞI
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZDENİZ’in vapurlarındaki televizyonlarda bir holdinge bağlı bir ekonomi kanalı açık. Bu kanal ekonomimizi gayet iyi gösteriyor. Her sabah Bostanlı’dan Konak’a giderken bu kanala baktıkça moralim bozuluyor. Çünkü sihirli camda anlatılanlar, ekrandan kayan sayılar öylesine iyimser ki ben cebimi ve cüzdanımı kontrol ediyordum, tam tersi bir durum söz konusu. İyi de ben kendi gerçeğime mi inanayım, yoksa BÜYÜKŞEHİR BELEDİYEMİZİN dalga geçer gibi açtığı ekranda gösterilenler mi? Sayın İZDENİZ yetkilileri bu televizyonlarda İzmir’in farklı noktalarından canlı görüntüler aktarılsa olmaz mı? Hatta yine belediyenizin bazı meydanlara koyduğu dev sinevizyon ekranlarında belediyenin etkinlikleri gösterilse daha iyi olmaz mı? İzmirlilerin parası ile kuşe kağıtlara sayfalarca dergiler bastırıp ücretsiz dağıtıyorsunuz. En azından bu televizyonlarda o dergilerde yazılanları paylaşın ki İzmirli vapurlarda geçirdiği sürede kenti ile ilgili bilgi sahibi olsun.
HAFTANIN FOTOĞRAFLARI
HAFTANIN SÖZÜ
“Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki; paran bittiğinde, şerefin de bitmesin.” – NICANOR PARRA
TARİHTE BU HAFTA
13 OCAK 1966-Hürriyet gazetesi ABD Başkanı Lyndon Johnson'ın eski Başbakan İsmet İnönü'ye yazdığı mektubu yayımladı. Amerika Birleşik devletleri Başkanı bu mektubu1964'teki Kıbrıs bunalımı sırasında yazmıştı. Lyndon Johnson mektubunda, Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahale etmemesini istemişti.
14 OCAK 1945-Ekmek istihkakı kişi başına 450 grama çıkarıldı.
15 OCAK 1952-Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'nin Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı'na (NATO) girişini onayladı.
16 OCAK 1923-Mustafa Kemal Paşa, İzmit'te, İstanbul'dan gelen gazetecilere açıklamalarda bulundu. Mustafa Kemal'in düzenlediği ilk basın toplantısı ertesi sabaha kadar sürdü. Mustafa Kemal Paşa "Bu devletin halife ile alaka ve münasebeti yoktur...Halkı kendi halinde terk edersek bir adım ileri atamayız...İnkılabın kanunu mevcut kanunların fevkindedir" dedi.
17 OCAK 1875-Karaköy-Beyoğlu arasında Tünel hizmete girdi. Tünel dünyanın en eski üçüncü ve en küçük metrosuydu.
18 OCAK 1919- 1.Dünya Savaşı sonrasında barış görüşmeleri Paris Barış Konferansı'nda başladı. Avrupa'nın haritası yeniden çizildi.
19 OCAK 1968-Amerikan Büyükelçisi Robert Komer istifa etti. Robert Komer'in makam arabası 6 Ocak günü Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ni ziyareti sırasında öğrenciler tarafından yakılmıştı.
HAFTANIN KAVGASI
TBMM'de geçen hafta büyük olaylar çıktı. Milletvekilleri yumruklarla birbirine girdi, sandalyeler havada uçuştu, Meclis'in kürsüsü kırıldı. İşte böyle bir ortamda, AK Parti ile MHP'nin Genel Kurul'a getirdiği 'başkanlık anayasasının üçüncü, dördüncü ve beşinci maddeleri kabul edildi. Beşinci madde görüşmesinde kürsüyü işgal eden CHP, oylamaya katılmadı.
HAFTANIN YAZISI
Bir isyandır yalnızlık
Aslında hayatta kimseye güvenmeyeceksin demek saçmalıktır. Fakat kime iki defa güveneceğini hesaplamalı insan. Yalnızlık meşakkatli iştir. Kendi kendine konuşmak neyse de, cevap vermek bir hayli zor oluyor. Gördüklerimse elimde kalemde, yalnızlığın şarkısını yazıyorum. Yalnızlık genellikle gece hissettirir kendini tıpkı diş ağrısı gibi.
Gerçekten bir isyan mı yalnızlık? Bir seçim mi? Yoksa bir tesadüf mü? Hani yalnızlık Allah'a mahsus derler ya.. Bazen de bir tercihtir, bazen bir sesleniş ve bazen de yok oluş. En kötüsü de kalabalığın verdiği yalnızlıktır. "Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç" demiş AIbert Einstein. Ne güzelde söylemiş. Hani eskiler hep hatırlanır ya...Anılar canlanır, özlenir. Ben de neyi özlüyorum biliyor musunuz? Yok olan insanlığı. Biliyorum ki insanlar sadece eşsizdir ve karşılaştırılamaz. Kimse kimseden üstün değildir. Fakat ülkemizde yaşanan olaylar insanlık dışı şeylere şahit olmamıza sebep oluyor. Nereye doğru gidiyoruz bilen var mı? Duygularımızı, yüreğimizi, sevincimizi, güvenimizi ve en önemlisi mertliği, dürüstlüğü nerede ve nasıl bıraktık? Sahte tebessümler, samimiyetsizlik ve menfaat top 10 listesinde ilk sırada yer alırken, bir bebek kadar güzel yüreklerin yok oluşu belki de yalnızlığı bir tercih haline getirdi.
Bir çok insan öyle ki sanki satın almış tüm kişiliğini, beraberinde tüm hayatını ve hayallerini. Dur desek duyulur mu sesimiz? Bir olur mu yüreğimiz, durur mu kavgalar, biter mi oyunlar..? Gözyaşının bile görevi varmış, ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış. İnsanların elinde olan imkanlarda vardır. Yok oluş ve var oluş gibi. Yanlış anlamayalım lütfen haşa canlıların yok oluş ve var oluşundan bahsetmiyorum. Bizlere verilen aklımızı en doğru şekilde kullanmak adına yapılanlardan söz ediyorum. Melek gibi insan derler ya... Ne güzel işte melekler ile arkadaş olmak varken neden şeytanı tercih edelim. Kötü olan her şeyi, her düşünceyi uzaklaştıralım kendimizden ve çevremizden. Uzun lafın kısası yalnızlık tercihimiz olmasın. Birlik beraberlik kaderimiz olsun, çizdiğimiz yol vazgeçemediğimiz kuralımız olsun. Size iyi davranan insanları sevin, iyi davranmayanlar için de iyi temennilerde bulunun.. Merhum Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil, “Acıyı Bal eyledik” adlı şiirinde; “ekmeği bol eyledik, acıyı bal eyledik, sıratı yol eyledik, geldik bugüne.” Bugünlere kolay gelmedik elbette, yarını inşaa ederken dünü de hatırlayacağız esas gerçek olan bu anı yani nefes aldığımız AN’ı en verimli ve insanlığa yararlı bir şekilde değerlendirmekten başka şansımız yok. :) vatandaş[email protected]
HAFTANIN KAYBEDENİ
Elektrik kesintisinden bıkan Karabağlar Sarıyer Mahallesi sakinleri
HAFTANIN KAZANANI
Trafik Polisinin elinden gevrek yiyen güvercinler
HAFTANIN YANLIŞI
Köy kahvesi ihalesine yanlışlıkla 900 bin lira teklif verdi
İzmir'in Torbalı ilçesinde belediye tarafından açılan kahvehane ihalesine katılan şahıs, şartnameyi okumayınca kahvehanenin kirası için yanlışlıkla 3 yıllık 900 bin TL teklif etti. Torbalı’da kırsal kesimdeki gözde mahallelerinden Dağtekke'de, belediyeye ait bir kahve, ihaleyle 3 yıllığına aylık 25 bin liradan mevcut kiracı 42 yaşındaki Nevzat Aydın'a kiralandı. Daha önce aylık 600 lira ödeyen, yapılan ihaleye göre yıllık yerine her ay 25 bin lirayı her ay ödeyeceğini öğrenen Aydın, şaşkına döndü. Aydın, "Yıllık 25 bin lira teklif sunduğumu sandım, meğer belirtilen tutar aylıkmış. Sözleşme feshedilmezse 3 yılda 1 milyon liraya yakın ödeyeceğim" dedi.
HAFTANIN TEBESSÜMÜ
Türk yönetim felsefesi
Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. Her iki takımda performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.Büyük gün geldi ve iki takımda kendini hazır hissediyordu.. Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar.... Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı.Türk Şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi.Yapılan araştırmalar,analizler ve uzun çalışmalar sonucu hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi. Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor,1 kişi dümencilik yapıyordu. Türk Takımında ise 1 kişi kürek çekiyor,8 kişi dümeni kullanıyordu. 9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı. Yeni yapılanma şekli şöyleydi; 4 dümen müdürü, 3 bölgesel dümen müdürü, kürek çekmekle görevli kişinin performansından sorumlu bir Dümen yöneticisi, ve kürek çekme elemanı. İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar.Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu Hemen harekete geçti;Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu ve müdürlere Sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi.
YORUMLAR