Fethin 563'ncü Yıldönümü
A. Hamit Erden

A. Hamit Erden

Fethin 563'ncü Yıldönümü

30 Mayıs 2016 - 08:38

Fatih Sultam Mehmet Han İstanbul’u 1453 yılında fethettiği günün ertesinde; Türkiye’de yaşayan azınlıklara hitaben yayınladığı fermanda …..tüm azınlıkların ibadet, ticaret ve hayatın her alanında yaşam haklarının kendi güvencelerinde olduğunu, dün olduğu gibi, yarında aynı standartlarla yaşamlarını idame etmeleri konusunda teminatın kendilerinde olduğunu, kimsenin bundan kuşku duymayıp, müsterih olunmasını deklare etmiştir.

Bu sözler karşısında etkilenen bir sürü gayri müslim azınlık, İslamiyeti kabul etmiştir. İşte biz böylesi bir neslin, ecdadın ve geleneğin torunlarıyız.

Dört yıla aşkın bir zamandır hemen yanı başımızda “dikdatör rejimden kaynaklanan” bir iç savaşın içerisinde kendilerini bulan Suriyeli yüz binlerce vatandaş, başta Türkiye olmak üzere Mısır, Ürdün, Katar ve diğer Arap ülkelerine tehcir olmuş durumdalar. Son rakamlara göre savaşın çıktığı günden bugüne dek iki milyona aşkın Suriyeli vatandaş vatanımızı kendi vatanları gibi kabul edip devletimiz tarafından geçici ve kalıcı kamplarda yerleştirilmiştir.

Devlet olarak bu misafirperverliği daha önce Irak’ta diktatör “Saddam Hüseyin” zulmünden kaçıp yine Türkiye’ye sığınan 250.000'i aşkın Kürt kardeşimizi misafir etmekle sınavını en güzel şekilde vermiş olup dünyaya örnek olmuş; bu konuda duyarsız kalan ülkelere insanlık adına güzel bir ders vermiştir.

Söz konusu bu misafirlerimize (Dört yıla aşkın bir zamandır) T. C Devleti olarak sağlık, eğitim, gıda, giyim konularında üç milyar dolara yakın harcama yapmıştır. Böylesi zahmetli ve parasal külfeti olan bu çalışmalarda “Türkiye” maalesef Birleşmiş Milletler örgütünü yanında bulamamıştır. BM iki yıl bekledikten sonra 150 milyon dolarlık bir hibenin/yardımın sağlanacağına dair bir karara imza attı. Malesef bu rakam sığınmacıların (ortalama) bir aylık masraflarını karşılamadan öte gidemeyeceği ( yapılan ortalama harcama giderleri ile ) saptanmıştır. Avrupa Birliği ise taahhüt ettiği üç Milyon Euro'yu askıya almış olup, verdiği sözden çark etmiş durumda!!!

Bu sığınmacılar ki; Geldikleri ülkelerinden mallarını, yakınlarını kısacası canlarını bırakıp hayata tutunma adına, tehcir olunmuş durumdalar. Hiç bir ülke vatandaşı durduk yerde kurulu düzenini bırakıp, tanımadığı bir ülkeye sığınmaktan hoşnut olamayacağı kesinken, bu savunmasız ve masum insanları anlamak ve kendilerine kol kanat germek insani, vicdani ve ötesi dini bir vecibe ve gerekliliktir.

Devlet olarak T.C elinden gelen tüm kaynakları kullanmış daha rahat bir yaşam geçirebilmeleri adına her türlü fedakarlığı üstlenmiş olup, gereğini layıkı ile yerine getirmiştir. Bizler de toplum olarak desteğimizi sağlamamız ve onların yanında olmamız beşeriyet adına kutsal bir vazifedir.

Suriyeli mültecilerin durumu içler acısı. Çoğunluğu kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan bu kalabalık kitle, hayatlarını idame ettirebilme adına her alanda sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalmışlardır. Başlarında erkek bulunmadığından (Suriye’de rejime karşı direnme ve savaşma adına orada kaldıklarından) çalışma alanları oldukça kısıtlı olup, Devlet olarak yapılan yardımlarla hayatlarını sürdürmektedirler.
Gün bugündür…
Her şeyi devletten beklemek yerine, karınca kararınca var gücümüzle bizlere misafir konumunda olan bu vatandaşlarımıza geleneğimiz gereği misafirperverliğimizi göstermenin zamanı gelmiştir diyorum. Unutulmasın ki bizlerde birer babayız….birer anneyiz …bizlerinde çocukları var. Komşusu aç ve açıkken bizler tok ve rahat yatamayız diyen (son Peygamber) Hz.Muhammed’in ümmetiyiz. Uymayanlara ise…. Bizlerden değillerdir. “Hadisi şerifi/sözü gereği” Peygamberimiz’e (S.A.V) layık olma fırsatını ve şansını tanıması adına; Rabbimiz’den niyazlar dilerim. Unutmayalım ki sadaka (fakire..yoksula…misafirlere ve muhtaçlara yardım) kazları ve belaları def ettiğini, sahih olan hadisi şerif ile bizlere nakledilmiştir. Her şeyin daha iyi olacağına olan inancımla, sevgi ve saygılarımı sunarım.

YORUMLAR

  • 0 Yorum