Ülkemiz de ve Dünyada yeni yılın kutlamalarına toplum olarak şahit olduk. Değişik katmanlarda değişik görüş ve zihniyete sahip insanların olaylara bakış açıları hep farklı olmuştur…Kimi; sade ve mütevazi bir şekilde ailesi ile birlikte evde, kimileride oldukça şatafatlı bir şekilde en lüx yerlerde hoyratça kutlamaları gerçekleştirdiğine “basın ve yayın organlarında” şahit olduk.Kimler nasıl ve ne şekilde kutlamışsa hepsine saygımız sonsuzdur.Yeni Zelenda da başlayıp,tüm dünyayı saran, görsel efektler ve milyar dolar havai fişekler eşliğinde , içkiler sel gibi akarken, oryantalistçe ve fantezice yapılan kutlamalar, biz insan oğlunun kendine sorması gereken birkaç soruyu da beraberinde getirmiştir.
Dünya’da açlıktan ölümle pençeleşen milyonlarca insan varken, haksızlık ve adaletsizlik diz boyu sürerken, hangi haklı nedenlerle böylesi bir kutlamalara gönlümüz izin verir?Ülkemize gelince, olaylar daha da vahim. Kadına, çocuğa… taciz, şiddet ve tecavüz olayları, hayat pahalılığı, eğitim ve sağlıktaki çarpıklık, rüşvet, ihale yolsuzluğu ve irtikap her tarafımızı sarmışken……yetmezmiş gibi, yasama, yürütme ve yargıdaki hiyeraşik düzensizlik her gün daha da dip yapmışken neyin kutlaması yapıldığına akıl sır erdiremiyorum. Bununla birlikte, bilhassa Arap coğrafyasında hem de yanı başımızda süregelen savaşlar…Yurdundan, malından , canlarından ve sevdiklerinden edilen milyonlarca insan.Savunmasız bir şekilde her gün öldürülen yüzlerce masum kadın, çocuk ve yaşlı insan var iken , hala kutlamalardan söz edebilmek hem insani hem dini hem de vicdani yönden kabul edilir ve tutulur bir yanı yoktur.Kutlamalar, zaferle sonuçlanan olaylara endeksli olup, toplumsal bir olgudur.Tıpkı kurtuluş savaşımızda illerin kurtuluşu, Dini ve resmi bayramların toplum olarak kutlanması gibi…..
Ben “2016” yeni yılını kutlayanlardan olmayıp. Karşılayanlardan olacağım.Hayatımızdan koskoca bir yıl alıp götüren ve yeni yıldan mucizeler beklercesine umut bağladığımız yeni yıla girerken geride bıraktığımız yılın/yılların muhakemesini, müzakeresini ve ardından muhasebesini yapmamız gerekir.Hiç bir şey yapamıyorsak…Alalım elimize beyaz kağıdı ve kalemi yazmağa çalışalım.Yapacaklarım, yapamayacaklarım, yapamadıklarım.Benim olmasını istediklerim, ulaşmak ve kavuşmak istediklerim, kurtulmak istediklerim…diye sayfalar boyu yazıp, yazıp mutealasını yaptıktan sonra muhasebesini yapın bakalım.Başka bir sayfaya geçin ve yine kendinize sorun.Bizleri üzenleri, canımızı yakanları, hayal kırıklı yaşatanları.Kısacası değer verdiklerimiz tarafından sukutu hayale uğrayışımızı….çünkü insan oğlu sevdiğine ve güvendiğine gücenir.Bununla birlikte affetmek erdemliktir ilkesini de bir kenara atmayalım…Çünkü her daim bizlere gerekecek asli bir unsurdur.
Başka bir sayfaya geçin …
Ve alicenaplığı elden bırakmayarak, affediliciliği, bağışlayıcılığı, yardımlaşma ve dayanışmayı, dürtünüzden ödün vermeden geleceğe dair hayatımızı ve buna bağlı olarak beklentilerimizi şekillendirir ve yön verebiliriz İnsanlığa faydalı olabilme adına ve hiçbir karşılık beklemeden elden gelen tüm gayretleri sarf etmenin yollarını arayalım.Hayvana ,bitkiye de göstereceğiniz şefkat ve duyarlılık (hayatınızın geri kalan kısmında) mutluluğu bulma ve yaşama adına bir milat/başlangıç olsun diyorum.Bizler (her gece yastığa baş koyarken ) günü sorgulama adına hangi birimiz, kaç dakikasını ayırabildi ? Kaldı ki tarihe gömdüğümüz hor ve boş kullandığımız tüm zamanların muhakemesi, müzakeresi ve muhasebesini yapalım…Tüm bunlar nerde kaldı diye sormak isterim!
Hiç kimsecikler yeni yıldan/yıllardan olmadık mucizeler beklemesin.Birey ve toplum olarak tüm bu handikapları ve sıkıntıları aşmadıkça ve üzerimize düşen görevleri yapmadığımız müddetçe yeni yıllardan ve beraberinde getireceği beklentilerden söz etme hakkına sahip olmayacağımız kesindir.Böylede bir lüksümüz olamaz. Zaman; izafi bir kavram olup, insan oğluna somut değer katmaz..Ancak; insan oğlu yaptığı hayırlı ve güzel işlerle zamana ve dolayısı ile insanlığa değer katar.Sizler zamanı hoyrat kullandığınız müddetçe zamanın sizlere bir katma değeri olamayacaktır.Tıpkı Atalarımızın dediği gibi sizler … zamana değil, zaman sizlere uysun “Atasözü ile” …zamanı şatafatlı, boş ve hor kullanıp kutlama yerine, insanlık adına yapabileceğimiz güzel , faydalı işlerin ve ona bağlı kazanımların/zaferlerin kutlanması ile düşüncelerimizi hayata geçirebilir…arzulanan hedeflere ulaşabiliriz.
Biliriz ki; İnsan oğlunun fıtratında, “yaradan tarafından” muhakeme, müzakere ve muhasebe yetisi ile donatılmıştır .Hayatımızın tüm evrelerinde ve ticari faaliyetlerin her aşamasında bu vazgeçilmez saç ayaklarını görebilmekteyiz. “Üç sac ayağına” sadık kalınmadan, kişilerin hak ve hukukuna riayet edilmeden “hayatımızın geri kalan kısmında” başarı sergileyip, yol kat edebilmemiz mümkün olmayacaktır... Genellikle kaleme aldığım bu tür önemli günlerin kutlamalarında “anlam ve önemlerine binaen” günler bazında sınırlı kalınmaması, her daim yaşantımızın tüm evrelerinde hayata geçirilebilme , ömrümüzün geri kalan kısmına yaymamızla birlikte, ancak bu güzellikleri yaşayabilir ve yaşatabiliriz.İşte o zaman kendimiz dahil tüm Dünya toplumu olarak daha mutlu, huzurlu , müreffeh, hak ve adaletten yana , insanlığa yaraşır daha erdemli bir yaşantı sürdürebiliriz..İnancı ve dünya görüşü ne olursa olsun..yeni yılın ve yılların, insanlığa başarı, sağlık, huzur, adalet ve eşitlik getirmesini, savaşların durduğu, gözyaşlarının dindiği, açlıktan ve hastalıktan telef olan milyonlarca inansımızın insanlığa yakışır bir şekilde hayatlarını sürdürebilmeleri adına…. tüm temennilerimi ve dualarımı sizlerle paylaşır daha güzel ve yaşanabilir bir dünya için diyorum ki; yaşantımız adına ilkemiz, insanlık adına….”muhakeme, müzakere ve muhasebe” olsun .. Saygılarımla
YORUMLAR