Eşeğin her iki yanına iki küfe bağlardı fırıncı.
Sonra da küfelere sıcacık ekmekleri doldurur, "Kaza" dediğimiz Merkez Mahallesinden, önce İskele tarafına, oradan da Bodrum Mahallesine geçerek ekmekleri köylünün evine ulaştırırdı.
İskele ve Bodrumda yaşayan köylü, bu eşekli ekmeği kaçırdı mı o gün aç kalırdı.
Gerçi, her evin bahçesinde küçük çaplı bir fırıncık da vardı. Çalı ateşinde ekmek de yapılırdı güveç de.
Sadece İlçe'yi İzmir'e bağlayan yol asfalttı. Bu asfalttan günde iki kez araba geçerdi. O da İlçe otobüsü.
Konak İskelesi'nin yanından kalkarlardı. Günde bir kez.
3 - 3.5 saatte gidilirdi.
Sabah gidip akşam dönmek kimsenin haddi değildi. Dönüş yoktu ki?.
Otobüsten inildiğinde muhteşem bir sessizliğin farkına varırdı insan.
Araba sesi, klakson korna, motor vesaire insan eliyle icad edilmiş hiç bir şey yoktu.
Ya insan sesi ya da hayvan sesi vardı. Eşek, horoz, köpek ses etmezse, denizin dalgaları bağırırdı size.
Herkes tanışıktı. İki kişi sessiz köy yolunda karşılaştığında birbirine selam verirdi.
Sahil kesiminde camiiyle meyhane arasında 10 metre vardı.
Dileyen camiiye, dileyen meyhaneye giderdi. Sessizce.
Kimse kimsenin tavuğuna "kışşt" demezdi.
Yol kenarındaki bağlardan üzüm almak serbestti. Bağ sahibi lafını bile yapmazdı.
Gerçi hemen herkesin bir bağı bahçesi de vardı.
Yumurta kümesten, süt ineğin memesinden içilirdi.
Etler telli dolapta muhafaza edilir, su da testiden içilirdi.
Köyün çocukları ağaç kavuklarında gizlice sigarayı denerdi.
Elektrik yoktu. Şikayetçi olan da yoktu.
İzmir'den buraya gelmek cesaret isterdi.
Yılan gibi virajlar yüzünden kimse yanaşmazdı buraya.
Sonraları bir sızıntı başladı.
Önce devlet sızdı.. Girdi yollara.
Yılan gibi virajları düzeltti.
Virajlar düzelmeye başlayınca valizi kapan buraya geldi.
Dağlar tepeler, yeşillikler ormanlar beton oldu.
İki ay yüzmek için çevre delik deşik edildi.
İlçe bıçaklandı, hançerlendi.
Şimdi de RES falan gibilerinden bir şey tutturmuşlar.
Rüzgar Enerjisiymiş. Santralmış.
Bu Karaburun'a vurulacak son hançerdir.
Karaburun zaten bitmiştir de.. Bu da katmeridir.
Karaburun, adım adım, yavaş yavaş, sindire sindire, alıştıra alıştıra modernizasyona, fabrikasyona, endüstriye ve kapitalizme satılmıştır.
Karaburun'da artık ekmek eşek üstünde satılmıyor.
Karaburun bitmiş ve bitirilmiştir.
RES'e Hayır demek için çok geç kalınmıştır.
Ne zaman ki balık çiftlikleri yuvalanmaya başlamıştır ve buna sessiz kalınmıştır, işte o gün Karaburun parsel parsel satılmaya başlanmıştır.
Karaburun'da artık üzüm çalacağımız bağ kalmamıştır !.
Karaburun artık deniz kıyısındaki sıradan bir ilçe olmuştur.
Bir hayaldi Karaburun.. Yaşandı ve bitti !.
Bugünleri görmemizi sağlayan uyur gezerlere yazıklar olsun !.
YORUMLAR