Yıllar önce Bayraklı'da bir mensucat fabrikasında işçiler greve başlamışlardı
Tabi biz de nedir ne değildir diye gittik
Fabrikanın tam karşısındaki demir yolunun kıyısına Kızılay çadırına benzer bir iki tane çadır kurmuşlardı
Hava soğuktu.
İki çadırın arasına bir gaz tenekesi koymuşlar, çalı çırpı toplayıp yakmışlardı
İşçilerin eşleri ve çocukları da gelmişti
Küçükler bir kenarda oyunlar oynuyorlar, okul çağında olanlar da daha sakin bir köşede, güya ders çalışıyor veya çalışmaya çalışıyorlardı
Genç bir işçi karısı çadırın içinde bebeğini emziriyordu.
Çocukların üstünde eski veya ikinci el dediğimiz hırkalar ceketler vardı
Fabrika kapısında da amirler, müdürler şefler falan vardı
Onlar da eylemci işçilere bakıp duruyorlardı
Bazen gerginlik çıkıyormuş gibi görünse de dikkate değer bir kavga gürültü olmuyordu
Akşam saat dokuz gibi bir Mercedes geldi
Şoför hemen atlayıp arkada oturan kelli felli bir herifin kapısını açtı
Takım elbiseli, kravatlı, şık elbiseli ve göbekli adam ağır hareketlerle arabadan inip işçilerin yanına geldi
Şöyle bir ortamı gözleriyle süzüp havayı kokladıktan sonra işçi ailelerine direnmekten, vazgeçmemekten falan bahseden kısa bir nutuk attı ve bir isteklerinin olup olmadığını sordu
Bütün varlıkları o an için birkaç çadır, bir gaz tenekesinde yanan çalı çırpı ve ufaklıkların elindeki krakerler olan garibanlar ne isteyebilir ki ayaküstü?
"Sağ ol ağam" diye mırıldandılar
"Sen sağ ol" dedikleri sendika yetkilisi döndü ve Mercedes'ine bindi, yavaşça gözden uzaklaştı ve karanlıkta kayboldu
O gece Efes otelinde kaldıktan sonra sabah Ankara'ya döndü
Bugün şöyle bir baktım da...
"iş ekmek özgürlük" diye bağıran kardeşlerimin yanında, ekmeklerini vermeyen ya da veremeyen bürokratlar da yürüyorlar
Bir tane işçi demiyor ki;
"Hacı! Zaten senin yüzünden maaş alamıyoruz. Nerde bizim paralar?" demiyor iyi mi?
Halbuki işçinin yanındaymış gibi görünen bürokratlar, siyasiler, profesörler ve amir müdür sınıfı, hepsi özel sitelerde, güvenlikli mekanlarda ve halktan uzak bölgelerde oturuyorlar, çocukları özel okullara gidiyor
Tarihte bir Lech Walessa vardı
Polonya'da..
Çok severim böyle adamları
Onları izlerken tüylerim diken diken olur
İsyankardırlar, muhalefet olsun diye değil, adam gibi muhalefet ederler
Ortalığı ayağa kaldırırlar
Hükümetleri bile yıkarlar, yenisini kurarlar
Neyse...
Lech Walessa...
İşçiydi fabrikada
İnsanca yaşamak istedi
Patrona isyan etti, düzene karşı geldi
İşçileri örgütledi..
Patron bunu kulağından tuttuğu gibi kapının önüne koydu
Yılmadı korkmadı direndi
Tekrar ayağa kalktı
Sonra mı?
Herif Polonya Devlet Başkanı oldu
Aldığı Nobel Barış ödülü de ekstrasıdır
Var mı mesela bizim ülkede bir işçi belediye başkanı?
Ya da bakan?
Veya başbakan ya da devlet başkanı?
Yok!
Bulamazsınız
Çünkü bizim işçi, kendisini sömürenle kolkola girip, "iş! ekmek! özgürlük! " diye yürür yıllarca
Alan razı satan razı...
Patron memnun, işçi memnun
Pis komünist Lech Walessa..
Polonya'nın altını üstüne getirmişti
Allah'ın rahmeti üzerine olsun
YORUMLAR