Malumunuz,
Hepimiz içimizde farklı duyguları barındırırız.
Kimimiz o duyguların dalgaları arasında savrulur gider,
Kimimiz ise sahip olduğumuz duyguları yaşantımız için birer güzelliğe çeviririz.
Sahip olduğumuz bu duygular içerisinde en önemlisi şüphesiz ki sevgidir.
Sevgiyi;‘Sevgi doğanın ikinci güneşidir’ diye tanımlamış G. Chapman.
“Dünya barışının sırrı koşulsuz sevgide yatıyor” demiş bir diğeri.
Hepside sevginin gücünü anlatan sözler.
Tabii ki işin temelinde insanın kendini sevmesi var ama
Kendini sevmenin en büyük tehlikesi de haset, kıskançlık, kibir.
Geçen gün bir meslektaşımızın değerli bir ressamımızla röportajı takıldı gözüme.
Avrupa’nın en zengin, sanatın, sanatçının çeşitli payelerle yüceltildiği yerlerde adını duyurmuş Ahmet Güneştekin isimli değerli bir ressamımız.
Elbette bende adını duymayacaktım bu söyleşi olmasa.
“Kibirli bir kesim var Türkiye’de başarılarımı, aldığım yolu, görmezden gelen, yaptığım işlere mutlaka bahane üreten” diye serzenişte bulunuyor söyleşide.
Ülkemizin insanlarının bazılarının üzerinde kara bulut gibi gezen kıskançlıktan, kendini beğenmişlikten, kibirden, çekememezlikten bahsediyor.
Benzer bir kesim siyaset dünyasında da var.
Bir kısım vatandaşımız A Partisi ne yaparsa yapsın kabul etmem derken; diğer bir kısmı ise B Partisi ne yaparsa yapsın kabul etmem diyor.
Düşünen bir insanın karşı tarafın yaptığı her şeyi doğru veya yanlıştır diye önyargıyla açıklaması doğru olabilir mi?
Oysa hepimiz doğrularımız ve yanlışlarımızla varız.
Varlığımızı düşünce gücümüzle kanıtlamaya çalışıyoruz,
Bizi evrenin diğer mahluklarından ayıran bu değil mi?
En hassas konularda dahi açıklanan gerçeklerin ardındaki gerçeği aramak diye bir hastalığımız var.
Özellikle siyasi arenada bu çok geçerli.
Ankara 49 vatandaşımızı sağ salim kurtardı, 149 bini de ölümden kurtarıyor.
MİT’e yurt dışı operasyon yetkisi verilmeseydi, şu an hala ABD veya Alman istihbaratının kapısında bekliyor olmayacak mıydık?
Oysa bu yetki çıktığında muhalefet neler yapmıştı.
Operasyonla ilgili söylenenlere bakın.
Küçümsemek için elimizden geleni yapıyoruz, dünya bu başarıyı kutlarken.
Bugüne değin çeşitli ülkelerin yaptığı pazarlıkları da düşünün eleştirirken.
Ve düşünün, 49 can cellatların elinden alınırken, ne korkunçtur ki dünya egemenlerinin vatandaşları gözlerimizin önünde boğazlandı.
Bunun bir anlamı yok mu?
“Neler vaat edildi, resmi olarak tanınmış oldu” gibi eleştiriler.
Hadi canım sizde,
TBMM bu cellatları bir yıl önce terörist ilan etmedi mi?
Vatandaşlarımızı almak için kiminle temas kuracaktık?
IŞİD’in açıklamalarına bakmak bile yeterli, bazı eleştirilerin anlamsızlığını görmek için.
Şu gerçek var ki; hiçbir senaryo kurtarma girişiminin değerini ve kurumların ortak olarak gerçekleştirdikleri bu operasyonun başarısını küçümsemeyi gerektirmiyor.
Gerçeklerin ardında farklı gerçekler arayarak kafa bulandırmaya çalışacağımıza, geleceğimizle ilgili önerilerle ortaya çıkarak, kolluk kuvvetlerimizin daha başarılı olabilmesi için önlerini nasıl açabileceğimizi düşünelim.
Şu gerçeği unutmayalım ki; IŞİD yarın bir şekilde sona erebilir ama bu bölgede benzer yönetimler sürdükçe yeni IŞİD’ler her an ortaya çıkabilecektir.
Ve aynı aileden kardeşler sınırdaş farklı ülkelerde yaşıyorsa, yaşamak zorunda bırakılmışsa, ne yaparsak yapalım ülkemiz sıcak gelişmelerin merkezinde kalmaya devam edecektir.
‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ kültürüyle yetişen bu toprağın insanları, kardeşleri ölümle pençeleşirken sessiz kalabilir mi?
Sevgi, barış için el uzatmaktır diğerine.
YORUMLAR