Eski Ahit: Refahın ve bolluğun sembolü diye tanımlar Zeytin’i.
Mısırlılar da tanrıça İsis’ten öğrenmişler Zeytin’in işlenmesini.
Tutankamon’un başındaki Zeytin yapraklarıyla örülü tacı, adaletin bir simgesiydi.
Hazreti Nuh tufan sonrası suların çekilip çekilmediğini anlamak için gönderdiği güvercinin yeni kopardığı Zeytin dalından anlamış toprakların gün yüzüne çıktığını.
Antik Yunan’ın Bakire Tanrıçası Athena ile Deniz Tanrısı Posedion, Atina şehrinin tanrıçası olmak için Jüpiter’in düzenlediği yarışa katılırlar. Jüpiter kenti, kendisine insan soyu ile ilgili en yararlı hediyeyi sunana vereceğini söyler. Poseidon Atina akropolünün üstünde tuzlu bir göl oluşturur. Athena ise bir Zeytin ağacı sunar. Athena, bu bitkinin, insanlığın yaralarını iyi edecek bir merhem, lezzetli bir besin maddesi ve karanlıkları aydınlatacak bir alev olduğunu söyler. Jüpiter de Atina yönetimini denizden daha yararlı olan zeytin ağacını kendisine sunan Athena’ya verir.
Kuran-ı Kerim’de; “Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir.” diye söz edilir Zeytin ağacından, Nur suresi, 35. ayette.
Cennet’te bildiğimiz ağaçlardan ikisinden söz edilir.
Bunlardan birincisi İncir ağacıdır ki; gerçeği temsil eder.
İkincisi Zeytin ağacıdır: Yaşamı temsil eder, dünyanın eksenidir ve Zeytin dalı Hz Peygamber’in sembolü olarak kabul edilir.
Kısacası, tarih öncesinden günümüze, tüm kutsal kitaplarda yer alır Zeytin ağacı.
Bu nedenle beslenmede, güzellik ürünlerinin yapılışında, eczacılıkta ve yakacak olarak kullanılan Zeytin ve ağacı her zaman; aklın, barışın, zaferin ve sadeliğin sembolü olagelmiştir.
Hemen tüm bilimsel araştırmalarda; insan vücudu için en yararlı, sağlıklı yağın Zeytinyağı olduğu defalarca yinelenmiştir ve bugün birçok sanayi dalının temel maddesi olmuştur.
Birçok hastalığa karşı bu yağın tüketilmesi özellikle tavsiye edilir.
Hiçbir kalp ve damar hastalığından ölüm vakasının görülmediği Girit’te kişi başına Zeytinyağı tüketimi 23 kilo iken bizde 2 kilo kadardır.
Türkiye, dünya zeytinyağı üretiminin %4.5'i, tüketiminin %3.4'ü, ihracatının %5.2'si ile 5. ve 6. sırada bulunmaktadır.
Altın rengi ile Zeytinyağı kelimenin gerçek anlamı ile değerli bir madendir.
Madencilik ne kadar ülke yararına bir çalışma ise zeytincilik de yararları açısından ondan kat kat değerlidir.
Toprak altından çıkarılan kömür ve onun ekonomimize katkısını Zeytin ağacı ve meyveleriyle karşılaştırdığımızda görülen odur ki Zeytin ağacı kömür ocaklarından katma değer açısından çok çok daha üstündür.
Basit bir hesapla bir Zeytin ağacı ile kömür madenini karşılaştıralım.
Çıkarılan kömür, yeraltında, doğada çeşitli tahribatlara neden olurken; Zeytin ve ağacı çeşitli gereksinimlerimizi karşıladığı kadar, yapılan ihracatla kömürden elde edilecek enerji gereksinimini fazlasıyla karşılayacaktır.
Bunun için Zeytin, Zeytinyağı ve kömür fiyatlarına kısaca bir göz atmak yeterli olacaktır.
Ekonominin en önemli gerçeği kıt kaynakların akıllıca kullanılmasıdır.
Zeytin ağacı gibi bir varlık hem para kazandırıp hem ülkenin çeşitli alanlardaki gereksinimlerini karşılıyorsa; ekonomi bilimi bu varlığın geliştirilerek kazancın en üst seviyeye çıkarılmasını sağlık verir.
Dolayısıyla, yeraltının sayısız ölümlere, acılara neden olan kara madeni yerine, daha ucuz ve vatandaşlarımızın maddi refahını çok daha üst sınırlara taşıyacak altın sıvıyı, bu paha biçilmez hazineyi geliştirmeye çalışılmalıdır; varlığı ne kadar süreceği dahi belli olmayan bir kömür santralına feda edilmemelidir.
Zaten Danıştay’da nitelikli tarım arazilerini korumayı “Kamu yararına” uygun bulmuştur.
Manisa Tarım Müdürlüğü’nün, Zeytin ağaçlarının kesilmesine izin vermemesine rağmen, Danıştay kararı dahi beklenmeden apar topar kesilen ağaçların hesabı bu konuda sorumluluğu olan herkese sorulmalıdır.
Hukuksuzluğa, doğal varlıklarımızın sorumsuzca katledilmesine dolayısıyla ülkemizin her alanda fakirleşmesine yol açacak bu eylemlere karşı çıkılmalıdır.
Numan Kurtulmuş’un sözleriyle bitirelim.
“Çevreyi vahşi kapitalizmin kurallarına terk edemeyiz”.
YORUMLAR