Ahu Güzel

Ahu Güzel

Merhabalar...

10 Nisan 2018 - 11:57

Gazetemizmir ailesine katılmaktan büyük mutluluk ve onur duyuyorum. İşletme Anabilimdalında 16 sene akademisyenlik yaptım ve bu süreçte çok sayıda işletmenin kurumsallaşma sürecine destek oldum. Sizlerle girişimcilik, aile işletmeleri, kurumsallaşma, markalaşma, sürdürülebilirlik, inovasyon vb. konularda bilgilerimi paylaşmak adına buradayım.

Dünyada bilinen en eski aile şirketi Japon Kongo Gumi’dir. Tamı tamına 1428 yıl 40 kuşak tarafından yönetilmiştir. Sizin şirketiniz de böyle olamaz mı? Adınız, şanınız yüzyıllar boyunca devam edemez mi? Elbette olabilir. Hayal kurmak keyfilidir, tatlıdır.

Gelelim gerçeklere. Aile işletmelerinin yüzde 30’u birinci nesilden ikinci nesile, yüzde 14'ü üçüncüye ve sadece yüzde 4’ü dördüncü nesile geçebiliyor ki bunun örnekleri çok az. Türkiye’deki tüm şirketlerin yüzde 90’ının aile şirketi olduğu düşünülürse bu aslında ailenin değil ülkemizin sorunudur.

Peki aile şirketlerinin bu şekilde yok olup gitmesinin nedeni kurucunun ve/veya devam eden neslin yönetim beceriksizliği veya eğitimsizliği mi, yeterli mali kaynaklara ulaşamamaları mı yoksa büyümeye veya kurumsallaşmaya yeterli önemi vermemeleri midir? Ya da nasip kısmet mi diyelim?

Nasip kısmet meselesi de dahil olmak üzere bu konuların hepsini ileriki yazılarımda tek tek ele alacağım. Ancak bugünkü yazım karar verme üzerine olacak. Zira başta iş hayatı olmak üzere hayatımız tam anlamıyla kararlarımız üzerine kuruludur.

Her karar aynı zamanda bir vazgeçiştir.

Ve vazgeçtiğiniz her şeyin de bir maliyeti vardır. Biz buna alternatif maliyet adını veriyoruz. Örneğin kendi işinizi kurmaya karar verdiniz. Bu durumda başka bir şirkette maaşlı olarak düzenli elde edeceğiniz gelirden vazgeçtiniz. İşte bu maaş, sizin alternatif maliyetinizdir.

Bu durumda karar vermede öncelikli konu alternatifleri belirlemek ve bu alternatiflerin getirilerini tespit etmeye çalışmaktır. Unutmayın; birini seçtiğiniz anda diğerlerinden vazgeçmiş olacaksınız.

Büyümek, kurumsallaşmak veya markalaşmak şirketinizin geleceği anlamında elbette size çok şey katacaktır. Ancak ben, buna karar verdiğinizde sizin vazgeçmek zorunda kalacaklarınızdan bahsetmek istiyorum. “Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur”dan vazgeçeceksiniz bir kere. Eğer vazgeçemiyorsanız, bütün kontrol bende olsun istiyorsanız lütfen bu süreçlerden uzak durun. Sizi de yorar, çalışanlarınızı da.

Yani hem kurumsallaşayım hem de kontrol bende olsun diye bir dünya yok. Adı üzerinde kurumsallaşma. Siz olmaktan çıkıyor o artık bir kurum niteliği kazanıyor. Önemli olan siz değilsiniz artık önemli olan kurum. Kurumun geleceği, kurumun kararı, kurumun parası.

Her şirket kurumsallaşmalı mıdır? Elbette değil, küçük kalmak ve aile işletmesi yapısını bozmamak da bir karardır. Ki bence oldukça güzel de bir stratejidir. Örneğin hepimizin gitmekten keyif aldığı küçük lokantalar veya pansiyonlar vardır. Eminim kurumsal bir yer olsa büyük çoğunluğumuz aynı keyifle gitmeyeceğiz o mekanlara.

Demem o ki önemli olan ne istediğinize ve bu isteğiniz doğrultusunda nelerden vazgeçebileceğinize karar vermektir.

Aslında hayat da tam olarak böyle bir şey değil midir?

Dr. A. Ahu GÜZEL GEZER

YORUMLAR

  • 0 Yorum