I. NİŞANLANMA
A. Genel Olarak
Hukuki olaylar, hukuk aleminde hukuki sonuç meydana
getiren olaylar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle her olay ya
da fiil, hukuku doğrudan ilgilendirmemektedir. Örneğin, gün içerisinde evinde
yemek yiyen bir kimsenin fiili hukuki fiil değilken, lokantada yemek yemesi
hukuki fiildir. Zira ikinci halde, bir sözleşme mevcuttur. Benzer şekilde
nişanlanma veya evlenme hukuki olay iken, iki sevgilinin parkta gezmesi hukuki
olay değildir. Olaylara bu açıdan bakıldığında; herhangi bir fiil veya vakıanın
hukuk alemini ilgilendirip ilgilenmediği konusu önem arz etmekte ve olay ya da
eylemin hukuki sonuç doğurup doğurmadığı sorusu karşımıza çıkmaktadır. Bu
soruya verilecek cevap da, bizlere hukukun kapsam alanını ve sınırlarını göstermektedir.
B. Nişanlanma Hakkında Önemli Hususlar
1.
Nişanlanmanın Mevzuattaki Yeri
Nişanlanma
müessesesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku’nu düzenleyen
İkinci Kitabının, Evlilik Hukuku konulu birinci kısmının, Evlenme
konulu birinci bölümünün, Nişanlılık konulu birinci ayrımında düzenlenmektedir.
Nişanlanmanın düzenlendiği yasanın mevzuattaki yeri ile yasa maddesinin, Türk Medeni
Kanunu içerisinde düzenlendiği yeri ve maddelerin kendi içerisindeki mevcut sıralamaları
dikkate alındığında; nişanlanmanın, Özel Hukuk’un ve daha dar kapsamda doğrudan
Aile Hukuku’nun inceleme ve ilgi alanına girdiği görülmektedir.
2.
Nişanlanmanın Kavram Olarak Anlam ve Yeri
Türk
Medeni Kanunu’nun 118. maddesi uyarınca; nişanlanma, evlenme vaadiyle olmaktadır.
Bu doğrultuda nişanlanma, evlenme öncesi bir dönemi yahut süreci konu almakta
ve evlilik öncesi bir aşamayı ifade etmektedir.
3.
Nişanlanmanın Hukuki Niteliği
Nişanlanma,
bir hukuki olay ve aynı zamanda hukuki işlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira nişanlanma, karşılıklı irade beyanları
ile oluşan iki taraflı sözleşmedir. Nişanlılığa vücut veren bu sözleşme, doğrudan
Aile Hukuku’na özgü bir sözleşme şeklindedir.
Bir
olayın, hukuki olay olarak kabulü için mutlaka trafik kazası, boşanma, yaralama
veya ölüm gibi olumsuz bir durumu içermesi veya menfi sonuç doğurması zorunlu değildir.
Evlilik, nişanlılık, evlat edinme, yapma veya verme edimlerini içerir sözleşmeler
gibi müspet olaylar da, hukukun ilgi alanına girmekte ve hatta gün içerisinde
sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan değerlendirme yapıldığında, nişanlanmanın;
evlenme öncesi bir süreçte meydana gelmesi ile karşılıklı irade beyanlarını
içermesi, evlilik akdinden önce ve bu maksatla meydana getirilen kendine özgü
bir Özel Hukuk sözleşmesi olması ve nişanın bozulmasından kaynaklı çeşitli hukuki
sonuçları birlikte ele alındığında; nişanlılık müessesesinin de, tıpkı evlilik gibi
hukuki olay ve aynı zamanda hukuki işlem olduğu görülmektedir.
C.
Nişanlanma Yaşı ve Ehliyeti
Mevzuatta
nişanlanma bakımından herhangi bir yaş sınırı bulunmamaktadır. Ancak
nişanlanmanın evlilik öncesi bir dönemi ve hukuki fiili ifade ettiği dikkate
alındığında; nişanlanmak isteyen kimselerin, belirli bir erişkinliğe ulaşması
ve en azından temyiz kudretine haiz olmaları gerekmektedir. Toplumumuza ve
hukuk sistemimize bakıldığında; reşit olmayan kimselerin de tıpkı reşit olanlar
gibi nişanlanabildikleri ve hukuken aksi yönde bir engelin bulunmadığı görülmektedir.
Ancak nişanlanmanın geçerli olabilmesi için küçük veya kısıtlının yasal
temsilcilerinin rızası aranmaktadır. Yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça;
nişanlanma, küçüğü veya kısıtlıyı bağlamamaktadır.
II.
NİŞANMALANMANIN HUKUKİ SONUÇLARI
A.
Nişanlanmanın Kendine Özgü Nitelikte Aile Hukuku Sözleşmesi Olması
Nişanlanmanın
kendine özgü nitelikte Aile Hukuku Sözleşmesi olması, en çok nişanlılığın
hükümleri ile devamında evliliğin olmaması halinde nişanlanmanın, evliliğe
zorlama amacıyla taraflara dava hakkı vermemesinde kendini göstermektedir. Zira
Türk Medeni Kanunu’nun 119. maddesinde yer aldığı üzere; nişanlılık, evlenmeye
zorlamak için dava hakkı vermemektedir. Bu kapsamda evlenmeden kaçınma hâli
için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dava edilememekte, ancak yapılan
ödemeler de geri istenememektedir. Bu noktada karşımıza eksik borç çıkmaktadır.
Bilindiği üzere, eksik borçlar, ifa edildiklerinde geçerli olup; ifa
edilmediklerinde talep ve dava hakkı vermeyen borçlardır.
B.
Nişanın Bozulmasının Hukuki Sonuçları
1.
Tazminat
a.
Genel Olarak
Nişanın
bozulması halinde, nişanı bozan tarafa karşı, diğer tarafça evliliğe zorlama
maksadıyla dava açılamamaktadır. Ancak bu husus, taraflarca yapılan masrafların
ve alışılmışın dışındaki hediyelerin geri istenemediği, talep edilemediği ve bu
maksatlarla dava açılamadığı anlamına gelmemektedir.
b.
Maddî Tazminat
Türk
Medeni Kanunu’nun 120. maddesiyle, nişanlılardan birinin haklı bir sebep
olmaksızın nişanı bozması veya nişanın, taraflardan birine yükletilebilen bir
sebeple bozulması halinde; kusuru olan tarafın, diğerine dürüstlük kuralları
çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî
fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlü olduğu düzenlenmektedir.
Aynı husus nişan giderleri hakkında da uygulanmakta olup; nişan giderleri de
aynı kurallar dahilinde talep edilebilmektedir.
Talep
kalemleri olarak; yapılan harcamalar, katlanılan maddi fedakarlıklar ve nişan
giderleri karşımıza çıkmakta ve açılan davada, talep eden taraf, davacı; kusuru
olan taraf da davalı olmaktadır. Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve
babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları
harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilmektedir.
c.
Manevi Tazminat
Türk
Medeni Kanunu’nun 121. maddesi uyarınca; nişanın bozulması yüzünden kişilik
hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat
olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilmektedir. Bu kapsamda manevi
tazminat davası, yalnızca (eski) nişanlılar arasında görülmekte ve kusurlu olan
tarafa karşı, diğer tarafça açılan dava; nişanın bozulmasından kaynaklı olarak açılmakta
ve kişilik haklarının ihlalinden ötürü talep edilen edimin konusu, bir miktar
parayı içerir tazminat olmaktadır.
2.
Hediyelerin geri verilmesi
Nişanlılığın,
evlenme dışındaki bir sebeple sona ermesi halinde; nişanlıların birbirlerine
veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş
oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilmektedir.
Burada önem arz eden hususlar; nişanlılığın evlilik dışındaki bir sebeple sona
ermesinin gerekmesi, talep hakkı sahiplerinin yalnızca hediye veren nişanlılar,
nişanlıların ana ve babaları ya da onlar gibi davrananlar olması ve talep
edilen şeylerin yalnızca alışılmışın dışındaki hediyeler olmasıdır. Bu halde diğer
kişilerce verilen hediyeler talep edilmemekte olup; alışılmış hediyeler de geri
istenememektedir. Hediye, aynen veya mislen geri verilememekte ise; sebepsiz
zenginleşme hükümleri uygulanmaktadır.
3.
Zamanaşımı
Nişanlılığın
sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle
zamanaşımına uğramakta ve devamında, eksik borca dönüşmektedir.
LL.M.
Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL
YORUMLAR