Derler ya… “Çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batır” diye…
Gerçekten de bu dünya böyle…
Nereye bakarsanız bakın. Siyasetten spora… Ekonomiden, magazine…
Her taraf, bizim “bulvar gazetesi için” dediğimiz haberlerle dolu.
Spor basınında ter döken arkadaşlarımız “haberimiz olmadı” diye hep şikâyet ederek, haber yaparlar. Kendilerine bakmazlar, en büyük örgütlü kuruluşlarının her yıl yaptığı “eğitim paneli”nden haberleri bile yoktur. İstanbul’da “kuruluş balosu” yaparlar, taşraya haber vermezler… Belli ki; “ben de geleceğim” diye tutturmasın, hatırı kalmasın diye söylemezler…
Yine “sınırlı sayıda kontenjan” kullansınlar.
Tek istek; e-mail yollayıp, hiç olmazsa haber versinler ki; birisi sorduğunda“haberim yok” diyerek, yerin dibine gireceğine “Önemli işim vardı gidemedim” yalanının ardına saklansınlar…
Gazetelerde okursunuz.
STK lokallerinden haberleri yaparlar… Lokali olmayanlar için de; “Oturacak bir yeriniz bile yok!” diye gülüp geçerler…
Oysa ki; Türkiye’nin 3. Büyük basın kuruluşu üyelerinin bir araya gelebileceği lokali bile yoktur… Ama denize nazır ofisi, kirada daireleri, yazlıkları çoktur…“Makam Arabası” bile bulunmaktadır…
Bir diğeri derneğimiz de, kentin en nadide semti Alsancak’taki ofisini “para getirsin” diye kiraya vererek, kendisine iş hanında “küçük kiralık büro”tutmuştur…
Ocak ayı geçiyor…
Önümüzdeki iki ay İzmir basını için oldukça hareketli geçecek. Aslında sıcaklığı şimdiden hissetmeye başladı, arkadaşlarımız…
Bir tarafta Kuşadası’ndaki baloda “Artık yokum” diyen Atilla Sertel’in yerine İzmir Gazeteciler Cemiyeti 3 yıllığına yeni başkanını seçecek. Diğer tarafta da “İzmir Spor Basını”nın sesi olan TYSYD İzmir Şubesi için genel kurul yapılacak. Son başkan “Bahri Okumuş’un "Yoruldum” haberleri kulaktan kulağa dolaşıyor ama ağzından duyulması çok önemli. “Devam mı, tamam mı?” bu karar adaylığı düşünenler için çok önemli.
Meslek kuruluşlarımızın genel kurulları öncesi kırıcı olunmadan kampanyaların renkli geçmesi en büyük dileğimiz. Elbette “tek liste” olması da “birlik ve beraberlik” için çok önemli…
Dedik ya: iğneyi başkasına batıracaksak, önce çuvaldınız acısını içimizde hissedeceğiz...
İğne, çuvaldız yazıp duruyoruz… Bir de öz eleştiride bulunalım.
Medyaya servis yapan çeşitli kurum, kuruluş, belediye, holdinglerin ekmeklerini yiyen basın danışmanı arkadaşlarımıza da küçük bir sözümüz olacak. Onlar hep, “yüksek tirajlı ve hatırı sayılır medya kuruluşları”na özel servis yaparken, zaman zaman da “çifte standart” uyguluyorlar. Emir büyük yerden gelebilir. “Yarın başıma bir şey gelirse, en azından bugün verdiklerimin karşılığını alırım” düşüncesi hakim olabilir. Veya “Geçmişte ekmeğini yemiştim. Diyetimi ödeyeyim” de düşüncesindedirler…
İkili, üçlü ilişkiler…
O onların kişisel tercihi.
Ancak…
Hizmet ettikleri kurumun, başkanın, kişi veya kuruluşun kutsal olduğunu ve çifte standartla ona hainlik yapmaması gerektiğini unutmamalılar…
Bir de; deniz kenarındaki kumdan şatonun, ilk dalgada da yerle bir olacağını akıllarından çıkarmasınlar!..
Bizden söylemesi…
XXX
Dededen toruna aynı hikaye…
Futbola ara verildi, TFF’nin kararları bir anda gündemde yerini aldı.
Şimdi her kafadan ayrı ses çıkıyor.
Üst kademedeki yangının gerçek nedeni, amatör ligler olmalı…
Eğer futbolcu yetişmesi ve “Türk Futbolu”nun bir adım öne geçmesi isteniyorsa, devlet artık amatör spor kulüplerine “dört dörtlük” el atmalı. Onlara çalışacak tesis olanağı sağlamalı. Devlete ait mevcut tesislerin “zaruri giderleri”ni ortadan kaldırmalı. Özellikle TFF’nin amatör aktarmalardan aldığı ücretler, futbolcunun son oynadığı kulübe (oynadığı her yıla göre veya belli bir ücret) verilmeli. Amatör spor kulüplerinin yaşaması sağlanmalı.
Yoksa “Ali’nin külahını veli’ye giydirmekle” biz bir arpa boyu yol alamaz yine aynı şarkıyı söylemeye devam ederiz…
Amatör spor kulüplerine “yetiştiricilik payı” verilmeli. Ama kesinlikle de kaynakları doğru kullanıp kullanılmadığı da sıkı sıkı denetlenmeli…
Unutulmamalı… Bugün “Türk Sporu”ndaki en büyük sorun istikrarsızlık…
Bu; sporcu, yönetici, antrenör için değişmiyor…
Değişmeyen bir tek şey daha var: Yabancılara giden paralar…
Değişen ne: Sahne aynı ama oyuncular değişik…
Eskiden dedelerimiz bunları konuşuyordu. İnşallah torunlarımız başka konular üzerinde yoğunlaşır…
YORUMLAR