Yeni Türkiye’de çizgiyi millet çizer
Barış Aydın

Barış Aydın

Barış'ın kalemi

Yeni Türkiye’de çizgiyi millet çizer

03 Eylül 2014 - 14:25

30 Ağustos resepsiyonuna katılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel gazetecilere Çözüm sürecine ilişkin açıklamalar yaptı.

Sayın Özel, "Kırmızı çizgilerimiz aşıldığında gereken cevabı veririz. Türk Silahlı Kuvvetleri elinde bilgi ve belgeyle çalışır. Bunun dışında MİT ve emniyetten belge istedik ama bize şu ana kadar bilgi belge gelmiş değil. İmzasız ihbar mektuplarıyla işlem başlatamayız. Türk Silahlı Kuvvetleri hukukun üstünlüğüne inanır, buna göre gereğini yapar" ifadelerini kullandı.

Sayın Özel’in yaptığı açıklamaları anlamak gerçekten çok güç. Mesela ‘‘kırmızı çizgilerimiz aşıldığında gereken cevabı veririz’’ diyor. Bu nasıl bir sözdür? Genelkurmay başkanı devletin memurudur, eğer Hükümet gerek duyarsa memurunu çağırır, sorması gerekenleri sorar, memuru da cevabını verir. Kırmızı, mor, yeşil, pembe hangi çizgi varsa bu çizgilerin tamamının üstünde milletin çizdiği bembeyaz bir çizgi vardır. Milletin çizgisi üzerine yeni çizgiler çizmek kimsenin haddi değildir. Sayın Özel’in diğer bir sözü ‘‘ Mit ve emniyetten belge istedik ama bize şu ana kadar bilgi belge gelmiş değil’’. Sayın Özel; siz genelkurmay başkanısınız ayrı bir organ değilsiniz. Devletin askerisiniz, eğer devlet ihtiyaç duyarsa sizi çağırır bilgilendirir. Siyaset kurumu devletin en üst kurumudur. Siyaset kurumu sadece millete hesap verir. Siyaset kurumu devletin sahibi millet tarafından görevlendirilmiştir. Hiçbir devlet kurumu devletin asli sahibi milleti sorgulayamaz, hesap soramaz, çizgi çizemez. Sayın Özel ‘‘Türk Silahlı kuvvetleri hukukun üstünlüğüne inanır, buna göre gereğini yapar’’ sözünü hangi amaçla söyledi. Türk Silahlı kuvvetleri devletin diğer kurumlarından ayrı başına buyruk değildir. Devletin bütün kurumları hukukun üstünlüğe inanmak zorundadır. Devlet içerisinde bütün kurumlar hukuk karşısında eşittir, hukuksuzluğa bulaşan hangi kurum olursa hesabını bağımsız ve tarafsız yargı sorar.

Eski Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerin önündeki en büyük engel olan hastalıklı zihniyet fırsatını bulduğu anda seçilmişlere ayar vermekten geri durmayı öğrenmek zorundadır. Eski Türkiye’nin alışkanlıklarından olan ‘‘seçilmişe posta koyma dönemlerinin” Yeni Türkiye’de yerinin olmadığını seçmenler özgür iradeleriyle defalarca kez gösterdi. Bu zihniyet sahipleri kendilerini devletin sahibi gibi görmekten vazgeçmelidirler. ‘‘Seçilmiş iktidar benim gibi düşünmeli ve benim gibi olmalıdır’’ mantığı eski Türkiye’nin hastalığıdır. Sivil seçilmiş iktidarı azarlama hastalığını taşıyanlardan Türkiye ya kurtulacak ya kurtarılacaktır; başka çıkar yolu yoktur. Siyaset kurumu hiçbir kurumun şamaroğlanı değildir. Türkiye siyasi tarihine baktığımızda bu hastalık birçok kez nüksetmiş, kimi zaman darbelerde, kimi zaman terörde, kimi zaman derin devlette, kimi zaman devletin içinde bürokrasinin her kademesinde kendisine vücut bulmuştur. Yeni Türkiye bu hastalıkla yaşayamaz, bu ağırlığı taşıyamaz ve taşımamalıdır. Yargıtay başkanı Ali Alkan’ın Adli yıl açılış törenindeki tamamen siyaset kokan açıklamaları çok yakışıksız olmuştur. Türkiye barolar birliği başkanı Metin Feyzioğlu’nun siyaset kurumunu ve seçilmiş meşru iktidarı hedef alan konuşmalarına baktığımızda ise karşımızda sanki hukukçu değil siyasi bir figür görüyoruz Ki Sayın Feyzioğlu bu tutumuyla bulunduğu makamın ağırlığını hafifletmektedir.

Siyasette söyleyecek sözü olan varsa takkesini, maskesini, cüppesini çıkarmalı meydanlara çıkıp millete söylemelidir. Bu zihniyet açılış, tören, kokteyl her neyse bu gibi zeminlerde önlerine uzatılan mikrofonları seçilmiş iktidara karşı bir saldırı aracı olarak görmeye başlarsa sivil iktidardan yani milletten hak ettiği cevabı alır. Bu durumda hem devletin kurumları hem de siyaset zarar görür kaybeden Türkiye olur buna hiç kimsenin hakkı da haddi de yoktur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum