Hesap vermeyi hep zül saymışımdır. Kime, neden olduğu da hiç önemli değil üstelik.
Belki de kendimi hesap verecek pozisyonlara sokmayışımdandır zül sayışım.
Sözlük anlamı gibi küçültücü ve aşağılayıcı bulurum çoğu kez hesap vermeyi.
Hesap vermek deyince kapsamı da önemli tabi ki. İnce bir nüans farkı olan haberdar etmek, bilgi vermek ile karıştırmamak gerekir.
Her bireyin sorumlu olduğu şeyler vardır hayatta. Evet doğal olarak sorumluluklarımız hesap vermeyi gerektirir gibi düşünülebilir. Ancak birey sorumluluklarının ardından hesap vermeyle şartlarsa kendini sorumlulukları sıkıcı bir görev haline gelir. Bu da hataları getirir beraberinde.
İster sorumlu olduğumuz, ister gönüllü olduğumuz her ne var ise muhatap olduğumuz kişi/lere gerek duyuyor veya önemsiyor isek haberdar etmek, bilgi vermek şahsımızın iyi niyeti, nezaketidir.
Çekirdek ailede bireyler on sekiz yaş altı hariç birbirine yaşam akışı içinde aktiviteleri , evden giriş çıkışı , verdiği kararlar hakkında bilgi verebilmeli, akıl danışabilmelidir. Gönül rızası evet ama yaptırımda bulunmak, hakaret etmek, engel olmak gibi baskıcı ve zorlayıcı girişimler olmamalı buna müsade edilmemelidir.
Çalışma hayatında durum biraz daha farklıdır. Uyulması gereken belli kurallar vardır. Bu kurallara da uymak gereklidir. Kural dışı söz ve eylemler karşısındakine gerekçe bildirmeyi gerektirir. İşte tam bu noktada gerekçe bildirmek ile hesap vermek karıştırılmamalıdır.
Hesap vermek dendiğinde bireyin ya on sekiz yaş altı ya da suçlu olması gerekir ki burda devreye hukuk, adalet girer.
İşin aslına bakarsanız en büyük hesap veriş şekli vicdandır. O da inancınız ile doğru orantılıdır.
İnsan beşer, bazen şaşar. Önemli olan özür dilemeyi bilmek, telafi etmeye çalışmak ve aynı hatayı tekrarlamamaktır.
Kalın sağlıcakla...
Belgin Koçer
YORUMLAR