TERCİHLER KADERİMİZ Mİ?
Belgin Koçer

Belgin Koçer

Belgin Koçer ile OBJEKTİF BAKIŞ

TERCİHLER KADERİMİZ Mİ?

17 Kasım 2024 - 09:54

NERMİN


- Ah Nermin iyi mi yaptın şimdi şarkı söyleyeceğim diye koroya yazılmaklar filan diye kendi kendine söylendi Nermin. Salon kalabalık, erkekler ve kadınlar iki farklı bölümde oturtulmuş, görevlinin gelmesini bekliyorlar. Bekliyorlar demek yanlış olur. Çünkü herkes yanındaki ile oradan buradan sohbet ediyor. Müthiş bir uğultu var ve Nermin bir an hata mı yaptım diye düşünüyor koroya gelmekle...


Mithat öleli henüz sekiz ay olmuş. İlk altı ay sevgiden mi, alışkanlıktan mı tam çözemediği bir duygu seli içinden yeni yeni çıkmaya çalışıyor. Nede olsa koskoca kırk yıl. Ee birde aslan gibi bir erkek evlat sahibi olmuşlar. Olmuşlarda heyhat oğullarını yurt dışına bir kaptırmışlar ki, gittiği gibi dönmemiş, birde Alman bir gelin sahibi olmuşlar.


Ayhan babasının vefatında bile yasak savarcasına gelmiş üç, dört gün durduktan sonra işlerini bahane ederek Almanya'ya dönmüştü. Gelin kız çocukların okulunu bahane etmiş, kuru bir telefonla geçiştirmişti. Zavallı Nermin üç beş komşu, birkaç akraba ile rahmetli kocasının yedisini yapıp inzivaya çekilmişti.


Mithatla kırk yıl aynı yolda beraber yürümüş, hatırı sayılır bir kavga yaşamamıştı. İncinmemiş, incitmemişti. Ama mutluyum diyecek kadar sevmiş miydi?

... 


Oysa Çetinle ne çok kavga ederlerdi. Bazen kıskançlık, bazen kapris olurdu nedeni. Çetin daha çok kıskanırdı. Toy delikanlı seni başkasına yar etmem dediğinde Nermin hem biraz ürker hem de için için mutlu olurdu. 


Çetin'in annesi huysuz bir kadındı. Nermin iyi bir aile kızı ve oldukça güzel olmasına rağmen oğluyla ilişkisine sıcak bakmıyordu. Sonra sonra anlamıştı Nermin nedenini. Oğlunun onu daha çok seveceği korkusu ağır basıyordu temelinde.


Nermin lise sonda, Çetin İnşaat Mühendisliğinde okuyordu. Okul bitti ama üniversite sınavlarını kazanamadı. Aşktan gözleri o kadar dönmüştü ki, düşündükleri herşey gerçek olacak sanıyorlardı. 


Müşerref Hanım oğlu Çetin'e okul uzamayacak, bitecek diyordu. Babası çok uysal hep geri planda kalan biriydi. Çetin annesini hem çok seviyor, hem de çok kızıyordu. Son sınıfa geldiği yıl Nermin ile kavuşacakları hayali ile yanıp tutuşurken Müşerref Hanım rahatsızlandı. Kanserdi. İyi bir tedavi ve bakımla iki yıl kadar yaşar demişti doktorlar.


Müşerref Hanım daha da huysuz bir insan olmuştu. Birgün oğluna resti çekti. Nermin ile evlenmeni istemiyorum dedi. Çetin o an kaynar sular başından dökülüyor sandı. Bu ne talihsiz bir istekti.


Çetin çok sevdiği Nermin'e bunu  nasıl söyleyebilirdi. Gözünden kıskandığı sevdiceğini nasıl terkedebilirdi. Sabah olsun istemedi o gün.


Oysa ne çok seviyorlardı birbirlerini. Zorda kalsalar böbreğini, kolunu, bacağını verecek kadar. Allah'ım bu ne zor ikilemdi.


Çetin okulu bitirmiş ama evlilik adına ağzından çıt çıkmıyor, annesinin gittikçe artan şikayetleri nedeni ile daha sık hastaneye gidiyorlardı.


Gel zaman, git zaman Nermin kuşkulandı bu durumdan. Müşerref Hanım bilakis oğlunun mürüvetini görmek isteyecekken daha uzaklaşıyorlardı.


Nermin yaşı küçük ve Çetin'i çok sevmesine rağmen gururunun incindiğini düşünüyordu. Açık açık soracaktı sevdiceğine...


Her zaman gittikleri salaş, uzaktan deniz gören manzaralı kahvede buluştular. İkisi de gergindi. Sıkıca tuttukları elleri bu sefer buz gibiydi. Bir süre sustular. Önce güldüler ağlak bir ifadeyle. Nermin derin bir nefes aldı ve tüm cesaretini toplayarak sordu Çetin'e. 


"Lafı uzatmadan tek bir cevap istiyorum senden. Evlenecek miyiz?"


İşte tam o anda radyoda "Gönlümde açmadan solan bir gülsün" diyordu Zeki Müren.


"Çok üzgünüm" dedi Çetin sanki boğazında bir taş parçasını yutuyormuşcasına acı dolu bir ifade ile...


Gözyaşları sel olmuş akıyor, tuzu dudaklarını acıtıyordu.


"Yeter ki gel bana senede bir gün"


Gelir miydi, gelmezdi elbet...


...


Nermin Çetin ile bir araya gelemeyeceğinden emindi artık. Çok kızgındı... Altı ay sonra amca kızının koca tarafından akrabası Mithatla hiç düşünmeden tanıştı o yüzden. Sessiz, sakin üstelik yakışıklı bir adamdı. Birkaç görüşme sonrası olur dedi evlendiler. O sıralarda Çetin annesi ile haşır neşir, şaşkın, öfkeli bozuk bir ruh halindeydi.


Nermin bankacı eşi tayin olunca şehirden uzak bir ilçeye taşındılar. Sonradan duydu ki Müşerref Hanım ölmüş. Oğlu yeni doğmuş, artık anne olmuştu. Her şeyden önce evladı geliyordu artık. Oğlu hiçbirşeyi üstüne koymadığı oğlu babasının ölümünde bile üç dört gün kalıp gitmiş, annesinin ona ihtiyacı var mı diye düşünmemişti.

...


"Hanımlar, beyler bildiğiniz üzere koromuz orta yaş grubundan oluşuyor. Bu nedenle repartuvarımızı nostaljik şarkılardan seçtim. Beğeneceğinizi umuyorum"


Nermin silkindi. Neredeydi. Bu kalabalıktaki insanlar kimdi. Oturduğu yerde toparlandı. Gözünün üstüne düşen perçemi geriye itti hızlıca.


Sazlar bir iki dakikalık ayardan sonra başladılar ilk eseri çalmaya.


Ağarsın saçlarım, solsun yanağım

Adını anmaktan yansın dudağım

Bu aşka canımı adayacağım

Yeter ki gel bana senede bir gün.


Yok artık olmazdı, olmamalıydı. Koro şefi koristlerden birini sahneye davet etti.


"İsminiz? dedi.


" Çetin, efendim "


Yok bunun saçları dökülmüş. Benim Çetin'imin çok gürdü saçları. Okşamamdan çok keyif alırdı...


Aman tanrım ses, onun sesi!


Kontrolsüz hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Nermin.


Sazlar sustu. Herkes şaşkın. O an sadece evet sadece Çetin ve Nermin vardı.


Çok sene geçmişti aradan... Saçlar ağarmış, yanaklar solmuş, kırık bir aşk hikayesi kalmıştı geriye...

... 

Anneler, babalar... Kıymayın sevenlere...

YORUMLAR

  • 0 Yorum