CHP, İzmir'de “SEYRELİYOR”
Deniz Kezer

Deniz Kezer

CHP, İzmir'de “SEYRELİYOR”

13 Ekim 2014 - 07:32

CHP'nin Cuma günü İzmir'de düzenlediği toplantının ardından partinin muhalif vekili Birgül Ayman Güler gazetede konuğumuz oldu. Muhalif, her ne kadar toplum içinde oluşturulmuş bir yorum ise de Kılıçdaroğlu yönetimine karşı duran vekiller, aslında kendi durumlarının isim babası. Öyle ki Birgül Ayman Güler ile sohbetimiz sırasında çok net bir ifade ile dile geldi bu. Güler “CHP'nin son dönem politikalarına itiraz etmeyi görev bilen CHP'li vekiller” olarak adlandırıyor muhalif sözcüğünü. Anlamayanlar için açayım... Güler'e göre, kendisinin de içinde bulunduğu Emine Ülker Tarhan ve Süheyl Batum önderliğindeki grup, CHP'de yönetim kadrosunun ekibi değil. Buna açık bir ifade ile parti içi muhalefet deniyor.

Aslında 'Genel Başkan'ın adamı' sözcüğünün girdiği siyasal oluşumların içerisinde demokrasiden söz edebilmek oldukça zorlaşıyor. Kendi bildiğini söylemeyen, tek bir ağızdan konuşan insanlar topluluğu milletin sorunlarını nasıl çözebilir ki...

Gelelim bu sürecin en başına...

Çok net ortada... CHP'de yerel seçimler öncesi. Genel Başkan MYK ve PM'yi gözardı ederek belediye başkan adaylarını açıkladığında parti içi muhalefet kendiliğinden doğuyor. Ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi. Parti Meclisi, vekiller ve yönetim televizyon karşısında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Ekmeleddin İhsanoğlu Cumhurbaşkanı adayımız” sözcüğünü ilk defa duyuyor. İyi de nasıl? Parti Meclisi'nden böyle bir karar nasıl saklanabilir ki? Üstelik partinin tüzüğüne, yasalarına göre bu bir suç.

Gerisini gördük zaten, kopuş başladı.

Güler'in burada çok net bir ifadesi var, aynen aktarıyorum:

“Genel Başkan çıkıp 'Yeni bir tezkere getirelim' dedi. Sadece Kobani'yi kapsayacak, orayı ele geçirdikten sonra PYD güçlerine teslim edip çıkacakmışız. Bunu televizyonlardan öğrendik. Oysa bu, partinin bir politika değişikliği. CHP Meclis Grubu ve PM'de görüşülmedi. Yetkili organların haberi olmadan politika değiştiriyoruz. Savunma politikamız savaş politikası oldu. Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesinden vazgeçtik birdenbire.”

Yerel seçimlerde belediye başkan adayları, cumhurbaşkanı adayı ve partinin savunma politikasındaki bu ani değişiklikten partinin organlarının haberdar olmamasını ilginç bir sözcükle eleştiriyor İzmir Milletvekili... “AKP'nin vekillerine parmak vekiller derdik, biz de bu duruma düştük.”

Tüm bunların doğuracağı sonucun çok ağır olabileceğini belirtiyor vekil. Gelin biraz onun ağzından dinleyelim:

“AKP'nin Suriye ve PKK politikası onları çökertti. Biz CHP olarak sözümüzle seçmenin güvenini kazanabilirdik, bu büyük bir şanstı. Fakat tezkere önerisi ile AKP'nin saldırgan politikasını destekledik. Biz ABD'nin bizden istediğini veriyoruz aslında, Kobani'yi alalım PYD veya PKK'ya teslim edelim. Dur kardeşim 8 bin kilometre öteden nereye karıştığını biliyor musun diye soramadık. Biz Ankara, Şam, Bağdat ve Tahran bu sorunu kendimiz çözeriz diyemedik. Biz Mehmetçiği Amerikan politikası doğrultusunda sahipsiz bırakma yolunu seçtik. CHP çok ağır bir politika değişikliği yaptı. 2015'te yapılacak seçimler bu yüzden önemliydi. CHP, Ortadoğu'da AKP'nin saldırgan politikasına karşı 'Komşu devletlerle işbirliği yaparız' deseydi 2015'te şanslı olabilirdi.”

Güler'den 2015 formülü

2015 seçimlerinde AKP'nin 367 vekili aşması halinde Laiklik, vatandaşlık sistemi ve Cumhuriyet sisteminin sonu gelir diyor Güler. Bunun için CHP'nin üzerine düşen en önemli görevin, genel seçimlerde Cumhuriyet'in tasfiyesini önleyecek bir başarıyı yakalamasından geçtiğini ekliyor.

Partinin asgari amacının 367'yi yakalatmamak, azami hedefinin ise parlamentoda Cumhuriyetçilerin ağırlığını gerçekleştirmek olduğunu belirten Güler'in söylemleri daha da derinleşiyor ardından...

Gelin başlıklar halinde sıralayalım.

-PM seçimlerinde CHP'nin cinsiyet kotasında erkek lehine hile yapıldı.

-CHP'nin politikası AKP'ye benzemek, HDP ve PKK ile işbirliği yapmak olmamalı.

-Bu işbirliğinin ve benzerliğin sonucu 2015'te yenilgi demek.

-İzmir'de son iki seçimin ardından insanların ağzında bir söz var “Bu CHP, CHP değil”

-Başka siyasi görüşlerden insanları partiye çekmek için uğraştık, ardından bir baktık ki kendi evimizde, İzmir'de seyrelmişiz. Aslında biz, İzmir CHP'nin diyorduk.

Tüm bunlar adına defalarca kez yönetime uyarılarda bulunmuş Güler. Bir çoğuna şahit olduk. Yaklaşan tehlikenin farkında olmadan, tabanın destek vermediği her türlü politikaları bir gecede partinin tepesine koyan bir yönetimin devamlılığını tartışmaktan çok vatandaşın da beklentilerini tartışmalıyız. Açık olan bir şey varsa AKP, 2015'te Recep Tayyip Erdoğan'dan daha zayıf bir lider olan Ahmet Davutoğlu ile seçimlere girecek. Bu CHP için büyük bir şans. Ama bu şansı kullanmak adına partide hala birşeylerin rayına oturtulmamış olması vekiller kadar bu partiye gönül verenleri de üzüyor. İşte CHP'nin İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler bu noktada uyarılarını çok sık tekrarlıyor. Açık konuşacak olursak 2015 seçimleri CHP'de sonun başlangıcı olabilir. Son iki seçimde çok ağır bir yenilgi alan parti eğer genel seçimlerden de benzer bir sonuçla ayrılacak olursa bir diğer seçimlerde barajın yüzde 5'e düşmesi için çalışmalar yapan partilerin yanında bulacaktır kendini. Hiç kimse, oy verdiği partinin on küsur seçim boyunca muhalefette kalmasına sabır göstermez. Özellikle İzmir gibi “kale” olarak adlandırılan bir şehrin tepkisi de çok sert olacaktır böyle bir sonuca.

CHP'nin vekiliyim

Daha önce de söylediğim gibi Güler'in sözlerinde ciddi uyarılar var. Buradan ders çıkarmak adına herhangi bir girişimde bulunmayan yönetim daha da ileri giderek “Başkan'ın adamları” sözcüğünün siyasi literatürde daha da kök salmasına yardımcı oldu.

Hani Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi muhalif grup için “Çoğunu siyasete ben soktum. Suçlu varsa o da benim” gibi bir söylemde bulunmuştu ya...

Bence Birgül Ayman Güler'in bu sözleri ona iyi bir karşılık oldu:

“Ben CHP'nin milletvekiliyim, Kılıçdaroğlu'nun değil.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum