Günümüz siyasetinde Meclis'e ve ülke gündemine şekil veren yegane unsurun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Her ne kadar çark etme, geriye dönüş ve satış gibi terimlerle anılsa da İsrail ve Rusya ile ilişkilerini düzeltme çabası, ekonomik krizin yavaş yavaş etkisini gösterdiği Türkiye'de iktidar partisinin altından oyulmuş kimi taşları tekrar yerine oturttu. Artık iktidarın koltuğuna ömür biçenlerin, “Gidiş” olarak niteledikleri tarihin üzerine biraz daha eklemeleri gerekecek.
Avrupa'da taşların bir türlü yerine oturmaması, Suriye'deki yanlış dış politika, Rusya'nın uçağının vurulması, günübirlik hayallerle İsrail'den vazgeçilmesi, bağımlı bir Türkiye'nin atacağı en yanlış adımlardı. Zira birçok yanlışının bedelini Doğu'da PKK'ya, Batı'da ise IŞİD'e vatandaşını, askerini, polisini şehit vererek ödeyen Türkiye, her Avrupalı devlet gibi Ortadoğu'daki karışıklıktan mesuldür. Ve kendine şekil verici rolü biçen Türkiye, farklı ülkelerin iç işlerine müdahil olmaması gerektiğini net bir biçimde öğrenmiştir.
Gelelim bugüne...
Tüm bu olumsuzlukların ardından iktidara ömür biçenlerin önü, en azından bir süreliğine İsrail ve Rusya adımları ile kesildi. Fakat Ortadoğu'da devam eden karışıklık, Suriye'de olası bir Kürt devleti, PKK'nın evlatlarımızı şehit etmesi, halkı artık çözüm için ısrarcı noktaya itmiştir. Halk, AKP ile devam demiş fakat tüm bunlar için iktidardan çözüm talep etmiştir.
Şu açıktır ki; dünyanın jandarmalığına soyunan ABD'nin yanında bir Ortadoğu jandarmasına ihtiyaç yoktur.
İşte Binali Yıldırım ve ekibinin Ahmet Davutoğlu'ndan farkı da bu noktada bariz bir şekilde ortaya konmakta. Ne dedi Yıldırım? Mısır ile de barışın temellerini atacaklar. Bu gayet barışçı siyaset anlayışının doğurabileceği en büyük çocuk, ekonomik kayıpların giderilmesi ve buna paralel halkın AKP'de tutunmasıdır.
Birtakım bedelleri ödememize neden olsa da artık biliyoruz... Rusya, İsrail, Mısır veya herhangi bir ülke için Türkiye'nin muadili ülkeler mevcut. Yani bu saatten sonra bize, bulunmaz Hint kumaşı rollerini bir kenara bırakmak ve kurduğumuz dostluklarda fedakar olmak düşüyor.
Ha bu arada “gizli güçlerin!” Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu koltukta tutma çabası da gözden kaçmıyor.
Partilerinin en üst koltuklarında oturan Bahçeli ve Kılıçdaroğlu, AKP'nin atar damarıdır, nefes almasındaki en büyük paydır. Giderlerse ney, ne kadar değişir öngörülemez ama gitmezlerse AKP'nin iktidarda kalmak için ek çaba göstermesine gerek yoktur.
Ve bu gerçek ne yazık ki CHP'liler veya MHP'lilerce görülmese de birileri tarafından iyi bilinmekte ve siyaset bu gerçeğe göre dizayn edilmektedir.
YORUMLAR