Cizre'de devlet ile PKK arasındaki savaşın halkın üzerinde bıraktığı olumsuz etkilere hep birlikte şahit olduk. Kürt esnafın dükkanının yakılması, doğudan gelen otobüslerin taşlanması, Kürtlere zorla bir şeyler yaptırılmaya çalışılması tehlikeli bir refleks... Onlarca evladımızın PKK terörü ile son bir ayda şehit edildiğini düşünecek olursak, halkın vandalizme bulaşmamış ve sokaklarda sloganlarla terörü protesto eden refleksine saygı duymamız gerekiyor. Şunu çok iyi bilmeliyiz, her Kürt PKK destekçisi olamaz.
Son “barış” çabaları öncesi meydanı fazlasıyla boş bırakan devletin bu hatasını oldukça iyi değerlendiren ve her taşın altına mayın yerleştiren teröristlerin, halkı nasıl sindirdiğini batıdan bakarak okuyamayız.
Türkiye tıpkı Suriye'deki gibi, Libya'daki gibi, Mısır'daki ve Irak'ta gibi tehlikeli bir kutuplaşmanın içerisine çekilmiş durumda. Tıpkı orada olduğu gibi iki halkı birbirine düşman edip bölgeye, Anadolu ile hiçbir alakası olmayan “mahlukları” sokma girişimlerini izliyoruz. Ne yazık ki ne Türkler ne de Kürtler bunun farkında. Hatta ve hatta adam öldürmenin hak arama olduğunu sanan PKK dahi oyunun bir parçası olduğunun farkında değil.
Bugün gelinen noktayı daha da ileri götürme çabası içerisine girecek olursak Türkiye'yi bir iç savaş ile başbaşa bırakacağız. Ve ne yazık ki “zebaniler” karışıklıktan yararlanıp içeriye dolmaya başladığında hem Türk'ün hem Kürt'ün payına bir asır sonra yeniden bu toprakları kendi kanlarıyla sulama görevi düşecek. Üstelik bu defa karşımızda ne savaşacak bir devlet ne de düzenli bir orda bulacağız.
Ben Irak olmak istemiyorum, Suriye, Libya, Mısır olmak istemiyorum. Ben Arap Baharı'nın darmadağın ettiği, özgürlüklerini elinden aldığı halkların arasına katılmak istemiyorum. Yarın çıkacak bir iç savaşın sağında veya solunda ancak salak olanlar yer alır, ben yer almayacağım...
YORUMLAR