Diyelim ki iki yıl önce hastalandınız ve o acının,o hastalığın hatırası hala içinizde duruyor ve o hatıra “Dikkat et, bir daha hastalanma” diyor.Yani hatıra çağrıştırdıklarıyla birlikte korkuyu yaratıyor, aslında bu da korku değil,çünkü şu anda sağlığınız çok iyi durumda.Düşünce, hafızanın verdiği tepki olduğu ve hatıralar hep eski olduğu için daima eski olan düşünce, zamanla korktuğunuz hissini uyandırır ki bu gerçek değildir.Gerçek olan, sağlıklı olduğunuzdur.Ama zihinde bir hatıra olarak kalmış olan deneyim “Dikkat et, bir daha hastalanma” düşüncesini uyandırır.
Böylece düşüncenin belli bir tür korkuyu yarattığını görmüş olduk. Ama bunun haricinde bir korku var mıdır?Korku daima düşünceden mi doğar ve eğer öyleyse başka tür bir korku var mıdır?Ölümden korkarız, yani yarın veya yarından sonra, zaman içinde olacak bir şeyden. Gerçekle olacak şeyler arasında bir mesafe vardır.Düşünce gelecekteki o durumu deneyimlemiştir; ölümü gözlemleyerek “öleceğim” der.Ölüm korkusunu düşünce yaratır, yaratmazsa korku diye bir şey kalır mı?
Korku düşüncenin ürünü müdür?Öyleyse, düşünce daima eski olduğuna göre, korku da daima eskidir.Dediğimiz gibi, yeni bir düşünce yoktur.Bir düşünceyi tanıyorsak, o zaman eskidir.Öyleyse bizim korktuğumuz,eskinin tekrar etmesidir; geçmişte olanın düşüncesinin geleceğe yansımasıdır.Dolayısıyla korkunun sebebi düşüncedir.Bu böyledir, bunu kendiniz de görebilirsiniz.Bir şeyle ansızın yüzleştiğinizde korku hissetmezsiniz.Ancak düşünce işe karışınca korku ortaya çıkar.
Öyleyse şimdi soracağımız soru şudur:Zihnin tamamen, bütünüyle şimdiki zamanda yaşaması mümkün müdür?Ancak böyle bir zihinde korku olmaz.Ama bunu anlayabilmek için düşüncenin, hafızanın ve zamanın yapısını kavramamız gerekir.Bunları zekayla ya da sözlü olarak değil, gerçekten kalbinizle, zihninizle, sezgilerinizle anlamak sizi korkudan kurtaracaktır; işte o zaman zihin düşünceyi korku yaratmadan kullanabilir.
Mutlu Pazarlar
YORUMLAR