Geçtiğimiz akşamlardan birinde Alsancak Bornova Sokağı’ndan geçiyorum. Sokağa girer girmez kendimi yoğun bir kalabalığın arasında buldum. Karşıyaka ve Altay maçlarında öyle oluyordu. Ama o akşam maç yoktu.
Sokakta çok sayıdaki bar kafe nedeniyle bir yoğunluk vardı her zaman. Ama o akşam sıradışı bir olay olduğu açıktı. Sürtüne sürtüne ite kaka ilerlediğimde bu kez çok sayıda polisin olduğunu farkettim. Biraz daha yürüyünce de yerde yatan üstü gazete kağıtlarıyla örtülmeye çalışılmış cesedi gördüm. “Ne olmuş ? ” falan demeye kalmadan “Bir kız yüzünden arkadaşlardan biri diğerini öldürmüş” dediler. Olay yerinde hayatını kaybetmiş genç .
Bu sokakta bir korku evinde aylar sonra farkedilip kaldırılan başı kesilmiş bir ceset ve kesik baş figürü vardı dev boyutlarda. Sokağın Kıbrıs Şehitleri’yle kesişen noktasına çıktığımda bu kez iki genç “Dayı yardımcı olabilir misin? Bornova Sokağı’nı arıyoruz”dediler.” İşte geldiğim sokak” dedim ve ekledim “Yalnız dikkat edin orada olay var”
Ne deseler beğenirsiniz ?
“O sokakta transseksüeller varmış. Biz de güzel bir olay yapacağız. Çok teşekkür ederiz dayı. Bir hediyemiz var sana”
Ne hediyesi yahu? Gençlerden biri cebinden bir hap çıkardı ve “Uçurur bu seni uçurur”dedi. “Sağolun o taraklarda bezim yok” deyip yoluma devam ettim. İzmir’de madde kullanımının orta okullara kadar girmesi bir yana artık her yerde her türlü uyuşturucu ortalıkta. Eğlence mekanlarında aleni olarak elden ele. Emniyet Müdürlüğü ve Sivil Toplum Kuruluşlarının amansız mücadelesine rağmen. Bu arada bağımlılık problemi cinayetleri de beraberinde getiriyor.
Daha Münevver Karabulut cinayeti tam çözülmeden yeni kadın cinayetleri ardı ardına gündeme düşüyor. “Çocuklara kıymayın efendiler “diyoruz ama dinleyen yok. Tekirdağ’da Sıla bebek ve Diyarbakır’da Narin hayatını kaybetti
Başak Cengiz gibi bir ruh hastası tarafından samuray kılıcıyla otobüs beklerken öldürülen, Ceren Özdemir gibi hayatında hiç görmediği bir erkek tarafından katledilen, Ceren Damar gibi şımarık bir erkek öğrenci tarafından mesleğinin gereğini yaparken silahla vurulan, Emine Bulut gibi boşandığı erkek tarafından evladının gözü önünde bıçaklanan ,Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner gibi ne idüğü belirsiz bir uyuşturucu müptelası tarafından vücutları parçalara ayrılıp Edirnekapı surlarından atılan kadınlarımız. Bizim kadınlarımız..
Çeşitli sabıkaları olmasına ancak adalet sisteminin olmamasından sokaklarda elini kolunu sallayarak dolaşan binlerce okumuş okumamış genç.
Eğitim sistemimiz allahlık. Hukuk düzenimiz guguk vaziyetlerinde. Diyanet desen tam allahlık. Siyaset düzenimizin kalitesini görüyorsunuz. Aile düzenimiz de allahlık. İlahiyat, tarikat, cemaat, vakıf ve dernek düzenlerimiz affedersiniz ama bok içinde.
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödülünü alırken şunları söylüyordu Farah Zeynep Abdullah..
“Dün kötüydü. Bugün daha kötü. Çok korkuyorum yarın daha da kötü olacak diye”
Ben de..
Erkan Sevinç
YORUMLAR