Artık hepimiz savaş lafına o kadar çok alışmışız ki ülkede güzel bir şey olsa acaba bunu nasıl bozarız diye düşünüyoruz.
Acıya bağımlı olduk resmen ve farklı bir duyguya geçiş yapınca hemen kısıtlanıyoruz ya da biz kısıtlıyoruz.
Aşık olsan iki dakikada ayıplanır etrafın kuşatılıp duyguların hemen etkisiz hale getirilir.
Heveslendiğin her güzel şey başkaları tarafından kısıtlanır.
Sıkılmadık mı artık sıkmaktan ,korkmaktan ,durmaktan.
Buralar eskiden beri böyleydi dert tasa keder hepsi arkadaşımız olmuş.
Hayat koşuşturması içinde hep erteliyoruz mutlu olmayı çünkü standartlara erişemezsek statüsü yüksek olan tarafından eziliriz.
Tabi birde bu ezmek işi var.
Milletçe ötekileştirmeyi ,ezmeyi, yok saymayı çok seviyoruz.
Ata sporumuz olmuş zamanla.
Fakir ise ez, farklı renk ise ötekileştir, başka dinden ise dışla, ne kadar hoşgörülüyüz biz.
Oysa ki ne gerek var bu kadar sıkmaya, ayrıntıya takılmaya dimi.
İnsanın kendisine dert ettiği o kadar çok şey var ki anlatsam yok canım dersin ama maalesef var canım.
Etrafta bir sürü güzellik varken neden hala mutsuzuz niye gülemiyor yüzümüz.
Güneşe bakmak ,yeşili içimize çekmek bile huzur veriyorken neden buna karşı geliyoruz
Bir savaş yeni bitmişken çok şükür deyip rahat bir nefes almışken neden onu tekrar başlatıyoruz neden kendimize, ileri nesle zarar veriyoruz.
Bunu kimse bana mantıklı bir şekilde açıklayamaz çünkü para ve statü asla mutlu olmaktan daha iyi değildir.
Güneşin sarısını , denizin mavisini , doğanın yeşilini hep beraber kucaklayalım artık.
Bu halk ağlamaktan yoruldu, rahat nefes almak istiyorlar.
Böyle giderse ağlayanlar yok olacak.
Hikayenin sonunda ise; " Ve bir halkın mutluluğunu çaldılar ,savaş kararı alanlar ise ölene kadar mutlu yaşadılar yazacak."
YORUMLAR