Hakaret ettiler Ayşe'ye!
Dil uzattılar Hatice'ye.
Acımadılar Makbule'ye...
Aşağılayıp kibirle baktılar Zeynep'e!
Korkutup tehditler savurdular Gamze'ye.
İsimleri değişti de kaderleri değişmedi; kurban edildiler eşitsizliğe!
Terfi vermediler Deniz'e!
Maaşını kestiler kadın diye!
Tercihlerini sormadılar Esin'e!
İnsan yerine koymadılar kadın diye!
Söz hakkı vermediler Gönül'e!
Önemsemediler, ne düşünüyor diye.
Güvenmediler Defne'ye!
"Beceremez bu nasılsa!" diye...
Sorumluluk vermediler Ecrin'e!
"Sorumlu olup da başımıza bilirkişi mi olacak!" diye..
Baskılayıp kısıtlama getirdiler Emine'ye..
"Kendi olmasın!" diye!
Saygı duymadılar Meryem'e!
"Özgüveni gelmesin yerine!" diye...
Evliliği dayattılar Nehir'e!
"Kaçıp gitmesin!" diye...
Hep ötekileştirildiler zayıf diye...
Suçladılar "güzel" diye, sıfatlar taktılar "akıllı" diye...
Saçına ayrı, eteğine ayrı, zekasına ayrı, gücüne ayrı deyimler ve sözler uydurdular, yapıştırdılar tüm kötü sıfatları; başları yerden kalkmasın diye...
İlla bir erkeğin gölgesine soktular, masallarda bile mağdur prensesi oynattılar, beyaz atlı prensi bekleyen, basiretsiz zavallı bir kızı rol biçtiler de kendine yetebilmesinin önünü açan hikayeler yazmaya korktular; gözleri açılır da daha fazlasını isterler diye...
İş yerinin yardımcı rollerini, üst düzey yöneticilerin ardından geleni, birinci adamların ikinci seyredeni yaptılar da liderlik vermeyi sindiremediler "fazlası var eksiği yok" kompleksleriyle...
Küfürlerinde bile kadın organları üzerinden içlerindeki cehaleti ve pisliği akıttılar da, o organların birinden çıktıklarını unuttular göz göre göre...
"Namus!" dediler; kadını harcadılar.
"Aşk!" dediler; kadına kıydılar.
Bütün suçu sadece ve en çok kadına attılar, kendi yetersizliklerini örtmek niyetiyle...
Kadın kadın olmaktan yoruldu da, yorulmadı bu sığ zihniyet ve hunharca devam etti kadının her şeyini etiketlemeye...
Evde yükü başka, dışarıda yükü başka oldu da sadece ve önce kendini taşıması gerektiğini
anlatıp savunmadılar ve her saçma işi görev bellettiler, bindiler tepesine!
Yetmezmiş gibi kadına biçilen zayıf rolleri benimseyen, otlakçı kadın zihniyetinin de gazabına uğradılar, düzen diye benimsedikleri kaosa ve tembelliğe bir tehdit diye!
Bir erkeğin üzerinden var olma çabasına kendi varlığını dayamış cinsiyetçi zihniyet de her defasında sapladı hançeri, kendi ayakları üzerinde yaşam mücadelesi veren üretken kadınların hikayesine.
Kocasının, babasının varlığıyla bir adamın gölgesinde kalarak "üretme kabızı" zihniyetiyle saldırdı defalarca çalışan kadına kendini haklı çıkarmak için körü körüne...
Kadına çalışmayı, ayakları üzerinde durmayı, kendini yaşamayı, kendine yetebilmeyi yakıştıramadı da tüketme saplantısıyla bir çöpe sap olamadan dedikodu ambarında laf üretmeyi, en temel görevlerini bile yerine getiremeyen,
yerine getirirken de kızılca kıyamet koparan, görgü yoksunu bir parazit şeklinde yaşamayı yakıştırdı kendine...
İster evinde ister işinde tek meşguliyeti kendisini geliştirmek ve hem kendine hem de çevresine değer katmak olan kadınlara saldırmayı, kendine hak bilerek beslendi bu ataerkil düzen müptelası, hemcins terörü bu ülkede!
Oysaki üretenin, kendini arayanın, ayakları üzerinde yaşam hakkına sahip çıkanın, yeteneklerine ve azmine güvenerek bir sonuç elde etme gayesinde olanın cinsiyeti değil sadece ve sadece alın teri bir de tertemiz emekçi onuru vardı ama görmek istemeyen art niyetliler görmedi bile isteye!
Her şeye rağmen yine de selam olsun tüm yobazlığına inat kimi zihniyetlerin, evinde işinde, evliliğinde yalnızlığında, çocuğuyla arkadaşlarıyla, kitapları, çiçekleri ve evcil hayvanlarıyla, şehrinde veya şehrinden uzakta, tanıdıklarıyla ya da tanımadıklarıyla velhasıl
"onuruyla" ayakta kalma mücadelesi veren kendisi olmak için savaşan "kadın" emekçilere...
Gurur duyuyorum sizinle.
YORUMLAR