Ne yaşıyorsak hak ettik!
Havalarda uçan zamlar, utanmaz arlanmaz sıfatlar, her yerden fışkıran liyakatsizler, olmaması gereken yerlerde dingildeyen iki yüzlü dalkavuklar, göz göre göre söylenen yalanlar, kötünün iyisi diye olmadık vasatları millete dayatanlar, kıyamet kopsa bile kendi teknesinin varlığına gömülmüş idraksızlar, yörüngenin ucunda gezen dönek satışçılar…
Sonuna kadar müstahak bize.
Örnek gösterdiğiniz, bir fırsat bulup da kaçabilme hayalleri kurduğunuz Avrupa ülkelerinin yönetimlerini isteyen millet, neden o yönetimleri seçen halklar gibi olmak için çabalamaz peki?
Kitap okumaktan, okuduğunu anlamaktan, anladığını ifade etmekten, ifade ettiğini yaşamaktan, yaşadığını kalıcı hale getirmekten uzak olan bir millet neyi, kimi seçecek?
Kendi özel yaşantısında bile çoğunlukla bir gölge olmaktan öteye geçemeyen, ne istediğini bilmeden, korkularıyla yüzleşmeden, kendini gerçekleştirmeden ve bunun önemini benimsemeden kendi hayatına dair söz söyleme hakkı ve yetisi yerlerde olan insanlar, bir ülkenin geleceği ve bir toplumun akıbetine dair nasıl söz söyleyecek?
Kendi hayatlarının sorumluluğunu alamayan, almaktan kaçan, hazırcılığa alışmış, tüketim odaklı, pervasız ve de duyarsız bir şekilde sadece kendine ve sadece o günü kurtarmaya odaklanmış şuursuzlar nasıl toplumsal varoluşun içinde harmanlanarak nitelikli bir şekilde varlık gösterecek?
Kendi hayat kalitesini arttıracak risk yönetimi yapmayan, her şey garanti olsun rahatlığıyla yaratıcı yönünü aç susuz bırakıp sığ bir varoluşun içinde debelenen korkaklar nasıl bir toplumun cesurca ilerlemesi için adım atmasını sağlayacak?
Her şey Allah’tan inancıyla boyun bükenler, kaderin aşık olduğu gayreti ve hak aramanın da kutsal bir görev olduğunu göz ardı ederek teslim olanlar ve bu teslimiyetçileri kendi haline bırakıp da uyandırmıyanlar nasıl bir halkın kandırılmamak için Allah’ın verdiği aklı, vicdanı ve hür iradeyi kullanmadan bir toplumun refah düzeyinin sağlaması olan düşünen, sorgulayan ve mücadele eden bireyleri oluşturacaklar?
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.”
“Köprüden geçene kadar ayıya dayı de.”
“Aylak sirke baldan tatlıdır.”
“Nerede aç, oradan kaç, nerede aş, oraya yanaş.”
“Ar eden kar edemez.”
“El için yanma nara, yak çubuğu keyfini ara.” hangi ataların ya da hangi yaşanmışlığa sahip zihniyetlerin bir ürünüdür bilemem ama bu bencil ve iki yüzlü yaklaşımları benimsemek bu topluma çok değer kaybettirdi.
Dilsiz şeytanların arttığı bir toplumda gerçek intihar eder…gerçeği söyleyenler harcanır, iyi niyet iflas eder.
Gerçeğin barınamadığı bir millette ise gelen atar giden sallar, memleket yalancıların kuyusuna döner.
Demem o ki; bırak köprü yıkılsın, ayıya dayı deme artık.
Kaliteli yaşam hakkına sahip çık.
YORUMLAR