BU BİZİM TÜRKÇE Mİ ?
Gülay Altınbaş

Gülay Altınbaş

BU BİZİM TÜRKÇE Mİ ?

15 Mayıs 2017 - 16:51

"Birileri stop falan desin, oha oldum yav" sözünü duyunca yürümekte olduğum okul koridorundan geri dönerek sözü söyleyen öğrenciye yaklaştım. Uygun bir dille Türkçeyi düzgün kullanmaları gerektiğini üşenmeden anlattım.

"Haklısınız hocam, ben de hiç tasdik etmiyorum." dedi arkadaşı.

Diğerleri de bu yanlış kullanıma rağmen onun ne dediğini anladılar, gülüştüler.

Bunları neden anlattığımı merak ettiniz mi? Yoksa hiç garip gelmedi mi?

Eğer garip gelmediyse durum daha da vahim demektir.

Yani bizler de kabullenmişiz, kulaklarımız alışmış demektir.

Gençler arasında sanal dünyayı çok fazla kullanmaktan, burada geçirdikleri uzun saatler nedeniyle kelimeleri kısaltarak ya da hepten argo kullanmaktan dolayı alışkanlık haline getirdikleri bu durum günlük yaşantılarına da yerleşmiş durumda.

Bu konuşma tarzları diğer gençleri de etkiliyor vekelimeler ağızdan ağıza dolaşıyor.

Bu da güzel Türkçemizin yozlaşmasına neden oluyor.

Bu önemli noktaya başka yazılarımda değinirim ancak bu yazımda asıl belirtmek istediğim, giderek kelime haznesi açısından da yıkıma uğrayan gençlerin üzücü durumu.

O kadar aciz durumdalar ki ne sevinçlerini ne de dertlerini anlatabilecek kelime dağarcığına sahipler.

Duygularını nasıl anlatmaları gerektiğini bilmiyorlar, hangi sözcükleri nerede kullanacaklarını bilmiyorlar, cümleyi nasıl kuracaklarını bilmiyorlar.

Okulda öğrendiği bilgileri hayatında kullanamayacaklarını sanıyorlar. Küfürlü konuşmalar kızların bile dillerinde çok doğal bir şekilde sarf ediliyor. Uydurma kelimeler türetilmiş; İngilizce - Türkçe karışık, ne olduğu belli olmayan bir dil kullanılıyor.

Aslında söyleyecek şeyleri çok ama ifade edebilecek kelimeleri yok. Hızlı düşünüyor, dillerini beyinlerine yetiştiremiyorlar.

Böyle giderse yakında düşünme yetisini de yitirecekler çünkü sözcükleri olmayanların fikirleri de eriyip gider.

Tüm bunların en önemli nedeni ise okumamak.

Kitap okumuyor, dergi okumuyor; okuduğunu anlamıyor, anladığını aktaramıyor.

Hayatı, televizyondan seyrettiği dizilerden ibaret sanıyor ve özendiği karakterleri günlük hayatında yaşatıyor.

Bu durumu aileler de kabullenmiş olmalı, hatta örnek olanların başında onlar geliyor; aynı, hatalı Türkçe İngilizce karışımı dili kullanıyorlar. Buna da plaza dili diyorlar:

“okey, dabıl çek ettin mi, bizim printer arızalı mı, toplantı set etmek, of günü, beni de sisile…” gibi akla ziyan bir Türkçe uydurmuşlar.

Sözü daha fazla dağıtmayım, bu tarz bir konuşma dili ile doğru düzgün konuşulamadığı gibi doğru düzgün düşünülemez de. Bunun sonucunda sözcüklerimiz erirken fikirlerimiz de erir. Giderek düşünemeyen, düşündüklerini anlatamayan kendine ait fikir ve düşünceye sahip olamayan bir toplum haline geliriz. Çevremize şöyle bir baktığımızda belki de bu duruma çok yaklaştığımızı söyleyebiliriz. Öyleyse daha da geç kalmayalım.

Gelin, Türkçemize sahip çıkalım; dolayısıyla fikirlerimize de...

YORUMLAR

  • 0 Yorum