"Ah şu yeni moda eğitim. Çocukla iletişim mi olur! Besle, uyut, ihtiyaçlarını karşıla yeter" diyenler artık oldukça azaldı. Çocuk denilince herkes bilmediklerini öğrenmek ve en iyisini yapmak konusunda oldukça istekli. Bunda değişen eğitim anlayışı ve sosyal medyanın rolü yadsınamaz bir gerçek.
Çocukla iletişim kurabilmeyi öğrenmek, anne-babanın en başta öğrenmesi gerekenleri arasındadır.
Bunun için de bir kullanma kılavuzu falan yoktur. Çocuğunuz doğduğunda elinize bir kılavuz verip ”al buna göre yetiştir” denmez. Zaten böyle bir kılavuz olsaydı da son derece ruhsuz bir öneriler ve kurallar listesi olurdu.
Oysa ki doğal, içten gelen sevgi en güzel iletişim dilidir. Sizin “tabii ki çocuğumuzu seviyoruz” dediğinizi duyar gibiyim. Peki, bunu ifade etmeyi biliyor musunuz? Bunun en doğal ve kolay yolu onunla oynamak, oynayarak paylaşabilmektir. Çocukla sürekli yetişkin gibi düşünüp yetişkin gibi konuşmak sağlıklı iletişim kurmamızı engeller. Çocukla çocuk olmayı, onun seviyesine inmeyi başarabilirsek çocuğun ebeveynle geçirdiği vakitten zevk almasını sağladığımız gibi çocukla güçlü iletişimin temelllerini de atarız.
Çocukla zaman geçirmek denilince anne-babaların takıldıkları nokta, “ne kadar” sorusu oluyor. Sürenin bir önemi yoktur. Bazen bir dakika on dakikadan daha değerlidir. Elinizde telefonla on dakika geçirmektense telefonu bir tarafa atıp bir dakika çocuğunuzun gözlerine bakarak, gerçekten kendinizi ona vererek ilgilenmeniz, onu dinlemeniz çok daha değerlidir. Yani uzmanların "kaliteli zaman" dediği şey tam da budur. Küçük yaşlarda oyunla kurulan yakınlık, ergenlik çağlarında da konuşarak, paylaşarak, birlikte bir takım etkinlikleri yaparak sürdürülmelidir. Ona değer verdiğinizi hissettirmek, ona en değerli şeyinizi “vaktinizi” ayırarak mümkün. Yoksa her istediğini almak, eskilerin dediği gibi “yediği önünde yemediği arkasında” anlaşıyla hareket etmek değer vermek değildir. Ki çocuklar da bunu hisseder, anlar.
Okulda da en çok problemli dediğimiz çocuklar da bunlardır; ailesinden istediği yakınlığı bulamamış, değer görmediğini hisseden ve bu huzursuzlukla sürekli çevresini rahatsız eden çocuklar. Dersle ilgilenmeyen, arkadaşlarıyla kavgalı ya da uzak, tek başına, içine kapanmış gençler aslında bu tavırlarıyla yardım istediklerini bildikleri tek yolla anlatan bireylerdir. Çünkü onlar da bilmez nasıl iletişim kuracağını, ihtiyacı olan sevgiyi nasıl elde edeceğini.
Bu hafta sonunda Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı(YGS) gerçekleştirilecek. Bu dönemde yine çocuğunuzla sağlıklı ilişkiler kurabildiyseniz sınav stresinin getirebileceği hasarları en hafif şekliyle atlatmanız, hatta hiç hissetmemeniz mümkün. Sağlıklı iletişim her sorunu aşmayı, hatta sorun yaşamamayı garanti eder. Unutmayın, "seni seviyorum" demek sihirli bir etki yaratır. Bu sözcüğün gücünü yabana atmayın. Sadece çocuklarınıza değil sevdiğiniz herkese sıkça söyleyin.
Sevdiklerinizle sağlıklı iletişim içinde mutlu kalın.
YORUMLAR