Okulların yarıyıl tatiline girdiği bu günlerde sizi yeni bir kavramla tanıştırayım.
Hepimizin aşina olduğu “ev hanımı”, “ev kızı” kavramlarından sonra bir de “ev genci” kavramı hayatımıza yerleşti.
Son yıllarda sokak röportajlarında gençlerin de kullanmaya başladığı “ev genci” ne anlama geliyor.
Giderek daha çok duyduğumuz bu kavram nasıl ortaya çıktı?
TÜİK ve çeşitli sivil kuruluşların iş gücü hesaplamalarında kullanmak üzere çeşitli araştırmalar yaptığını biliyoruz.
Bu araştırmalarda eğitimde ve istihdamda olan genç nüfus araştırılırken ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin sayısında büyük bir artış görülüyor.
Bu gençler, eğitim almayan, çalışmayan ve iş arayışında da olmayanlar olarak kabul ediliyor.
Aslında durum öyle değil. Bu gençlerin önemli çoğunluğu bir üniversite bitirmiş, iş aramış ve bulamamış, sonunda da bütün umutlarını yitirerek, eve kapanmış kişiler.
Bir gelirleri olmadığı için ayrı bir evde oturamıyorlar. Ekonomik olarak ailelerine bağımlı oldukları için sosyalleşmeye de maddi olarak imkanları elvermiyor. Bu durum zaman geçtikçe gençleri hem fiziksel hem de ruhsal olarak olumsuz yönde etkiliyor.
Ev genci deyimi zaten başlı başına psikolojik bir yıkım.
İstatistiklere bakıldığında ev gençlerimiz oransal olarak Avrupa Birliği ve OECD ülkelerini geçerek ilk sırada yer alıyor.
TÜİK verilerine göre “ne eğitimde ne istihdamda” olan 15-24 yaş grubundaki genç nüfusun oranı 2021 yılı III. çeyreğinde yüzde 26 oldu. Sayısal olarak baktığımızda ev gençlerimizin sayısı 3 milyon 115 bin kişiye ulaştı.
Geniş tanımlı denilen işsizlik oranı ise yüzde 41’e dayandı.
Yine TÜİK’e göre, İşsiz sayısının yüzde 31,7'sini uzun süreli işsizler oluşturdu
OECD raporuna göre ise 15-29 yaş arasında ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 29’ a yakın. 20-24 yaş aralığında ise bu oran yüzde 33.
TÜİK’in 2021 yılı üçüncü çeyrek istatistiklerine göre 15 ile 24 yaş arasında üniversiteli işsiz gençlerimiz yüzde 19 a yaklaşmış.
Cinsiyetler açısından bakıldığında da kadınlarda durum daha da kötü. Hem eğitim hem de çalışma hayatında olmayan kadınların oranı yüzde 42.
Rakamların bize anlattığını özetlersek, gençlerimizde işsizlik oranı oldukça yüksek seviyelerde ve gün geçtikçe daha da artmakta. Eskiden, okuyan insanlar bir üniversite bitirdiklerinde işe gireceklerini bilirlerdi ve bu konuda umutsuzluk söz konusu değildi.. Sınavlarda başarılı olanlar mutlaka bir işe yerleşirlerdi.
Bugün, bütün umutlarını yitirmiş, iş aramayı bırakmış ve evlerine kapanmış durumdalar. Üniversite bitirmek, sınavlarda başarılı olmak yetmiyor. Kpss sınavında başarılı olup, mülakatlarda en düşük puanlarla elenen gençler, hayata küsüyor.
Artık başarı değil bir partiye yakınlık baz alınıyor.
Böylece “ev gençlerimiz” giderek artıyor.
Ülkelerin geleceğinin bel kemiğini gençler oluşturur. Gençlerin bir kenara itilmesi ülkenin altına konulmuş bomba etkisi yaratır. Gelecekte er veya geç bunların yarattığı olumsuzluklar karşımıza çıkacaktır.
Bir şeyleri değiştirmek hepimizin elinde…
Bu gidişata dur demek isteyenler için önümüzdeki seçimler bir fırsattır. Düzen devam mı etsin? Bitsin mi?
Gençler! Ev genci olmaktan mutlu musunuz?
Seçimlerde söz hakkınız olacak.
Bu hakkınızı mutlaka kullanın.
Gelecek sizin elinizde…
YORUMLAR