700 YILLIK TARİHİ İLE AYŞE KADIN CAMİİ...
Gülnur İpin Harbek

Gülnur İpin Harbek

Uzman Klinik Psikolog
  • Instagram

700 YILLIK TARİHİ İLE AYŞE KADIN CAMİİ...

08 Ağustos 2021 - 00:15

Mordoğan'a yolunuz değil gönlünüz düştüğünde, ayağınızı suya sokmak, yüzünüzü güneşte yakmak, kollarınızın ayası ile D vitamini almaya gelmezsiniz. Her gidişinizde tarihimize şahitlik edip kendi tarihinize imza atarsınız.

Mordoğan, deniz yolu ile yarımadaya ilk temasınızın Kömür Burnu olması sebebiyle adı Karaburun olan ilçemizin, 16 mahallesinden biri. Diğer bir varsayımsal yaklaşımla, Türklerin adlandırma pratiğine göre ise kuzey yönü 'kara', güney yönü 'ak' tır. Yani İzmir körfezinin kuzeyine hoşgeldiniz.
Karaburun Yarımadası, Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri. Deniz ticaretini ileri seviyeye götürmüş olan İyon uygarlığının en zengin kentleri yarımada üzerinde kurulmuş. Değişik uygarlıklar ve egemenliklerin hükümdarlığını sürdüğü bölge 1320 yılında Çakabeyle Aydınoğulları egemenliğine girmiş Türk kimliğini devam ettirmiş. Karaburun önceki adı ile Ahırlı, 1902de belediye, 1910'da ilçe olmuş, Birinci Dünya Savaşında 1919'da Yunan işgaline girmiş, 1922'de özgürlüğüne kavuşmuş.

11.329 olan İlçe nüfusunun, 4397si köylerdedir. Eski Mordoğan köyü şuan 150 hanedir. Yolda karşılaştığınız hane sahipleri çocukluğunun geçtiği bu yerde köy meydanındaki gaveye(kıraathane) gelen herkesin kimlerden olduğunu biliyor, gaveye gidenlerde köyde yaşayanları. Ve hepsinin bildiği hane halkından biri olan Ayşe Kadın, 14.YY'da, yaklaşık 700yıl önce yaşamış, bir Türk kızıdır. Erken yaşta vefat etmiş, onun vasiyeti üzerine, annesi tarafından çeyizleri satılıp Türkiye’de bir eşi olmayan modeli Kabe’den getirilen Erken Osmanlı dönemine ait bir camii yaptırmış. Yöre örf adetlerine göre, küçük yaştan itibaren kız çocukları kendi çeyizini hazırlarmış. Ayşe Kadın çeyizine işlemiş olduğu Mordoğan’ın nergisi, sümbülü, karanfili, zeytin motiflerini, camiyi yapan usta, caminin kubbesine doğal ot ve yumurta beyazı karışımı boyalarla işlemiş. Ahşap doğrama ve minberi küçük parçalardan geçmeli olarak yapılmış.

Camii içinde 450 yıl önce ahşaptan yapılan 2.5 metre boyundaki saat halen çalışır vaziyette ve zamana şahitlik etmekte. O dönemden bu yana hiç onarım görmeyen camii 2006_2007 tarihleri arasında İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından onarılmış.
Camiiyi dolaşırken Ayşe Kadının ve camiye yıllar boyu uğrayan ahalinin ruhunu,
Ayşe Kadının işlediği çeyizinin el emeği göz nurunu, Osmanın örf ve adetlerini, yarım asırdan fazladır kubbesi altında topladığı cemaati, üzerinde namaz kılınan seccadenin türbe yeşili ile kızıla çalan dokusunun tezgahını tutanını, mihraba ve mihrabın kavsarasına sinmiş dualarını hissettim.

Burası, bir dağ köyü, bir dağ köyü meydanı, meydandaki bir camii, camiideki kubbe ve nakış değildi yalnızca, yerine yıkılıp da yenisini yapıverilecek. Ayşe Kadın da, sadece köydeki bir hanenin kızı değildi, geçmişin izlerini, köklerimizi, eski örf adetlerimizi taşımıştı her ilmeği, her motif işi ile. Kitaptı, kaynaktı, sözdü, cümleydi. Kapatılacak bir sayfa değildi.
Yanan ağaç mıydı, ormanlarımız mıydı sadece köklerimiz, geçmişimiz, örfümüz adetimiz, kültürel ve doğal mirasımız, bir meta, bir madde değildi ki, betonu olan bir zemine kurulmuş çok katlı binaları dikiverince telafisi görülen.

Yurdumun güneyinden batısına doğru bakıyorum yanarken; milli parklar, açık hava müzeleri, baraj gölleri; doğal ve kültürel mirasımız; endemik bitki örtüleri, canlı türleri, toprağın verimi, evlerin kerpiçi, köylünün sürüleri, arıcılığı, tohumu, bir yetişkin ağacın yetişmesi için bir insan ömrü kadar geriğe gitmek demek.
Doğup büyüdüğü şehri, anavatanını, ülkesini, ülküsünü, tarihini, geçmişini bilmeyen; idealize edilmiş, birbirine benzer binalar, plazalar ve lüks binaların sunulduğu, kafasına ekranlardan kaldırmayan yeni neslin, globalleşen dünyada köleleşmeden geleceğini inşaa etmesi için memleketinin değerlerinin farkında olması ve sahip çıkması gerekli. "Siz de görseniz bu evleri evleriniz yansın isterdiniz" diyen Tokileri kasteden hatsiz TRT haber muhabirinin kimi ne yerine kim yerine koyduğunu, bu cesareti nereden aldığı ve cürreti de tartışmaya kapalı.
Bu memleket, toprakların, mirasın sana, bana emanet. Güne nasıl uyandığın, geceyi kime teslim ettiğine ve bizi biz yapan geçmişimizi bilmeye emanet!!!

Gülnur İpin Harbek
Uzm.Klinik Psikolog
[email protected]
@uzm.psk.gulnuripinharbek







YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Hülya Yücebaş
    3 yıl önce
    Efes mimas yolunu yürürken görme şansım olmuştu bu camiyi