BÜYÜK TAARUZUN 99.YILINDA BAĞIMSIZLIĞIMIZ...
Gülnur İpin Harbek

Gülnur İpin Harbek

Uzman Klinik Psikolog
  • Instagram

BÜYÜK TAARUZUN 99.YILINDA BAĞIMSIZLIĞIMIZ...

29 Ağustos 2021 - 22:38

30 Ağustos Zafer Bayramında, Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonrası, yurdumuzun topraklarının düşman işgalinden kurtulmasını kutluyoruz. Ulusal bayramımız çünkü İstiklal savaşımızın yani bağımsızlık mücadelemizin zaferle sonuçlanmasının kutlu günü.

Sakaryadan Dumlupınar'a 22 gün 22 gece süren mücadelenin ardından 5 gün 5 gece hiç bırakılmadan kazanılan mücadelenin zaferidir bu.

Bağımsızlığını kazanan bir ülkenin bağımsızlığını da koruması gerekmektedir.

Biz ülke olarak peki tam bağımsız mıyız?

Biz tarım ülkesiyiz. Ve dört mevsimin nimetlerini, toprağının semizliği ve bereketi ile yoğrulmuş pek çok ulusun imrenerek söz ettiği ve göze gelen bir ülkeyiz. Romantik, arabeks ve mistik açıdan yaklaşmıyorum böyle yazarken.

31.10.2006'da çıkan tohumculuk yasası ile çiftçimizin elindeki tohumu ekmesi yasaklandı, sertifikalı tohum kullanımına izin verildi. Sertifasız yani atalık tohum bitki çeşitliliğinin tescili, genetik kaynakların kütüğe kaydı gerekçesiyle yasaklandı. Sertifalı tohum yani GDOlu, genetiği ile oynanmış, şeker hastalığı başta olmak üzere bir çok metabolik rahatsızlığa sebep veren cüce buğday. Tohumu sertifikalı olur da ilacı olmaz mı, satın alınan tohumun verimini arttırma bahanesi ile kullanılan tarım ilaçlarının, toprağın verimliliğini düşürmesi yanında, toprak yolu ile geçen kimyasalların mide, bağırsak kanser vb. riskini arttırdığını da biliyoruz. Tarımda bağımsız olamayan bir ülkenin bağımsızlığından söz edilebilir mi?

Hayvancılıkta bizde durum ne peki? Türkiye, hayvancılık tarafında orta ve uzun vadeli bir politikaya sahip olamadığı için piyasada arz-talep dengesi ve et, süt ve yemde fiyat istikrarı bir türlü sağlanamadı. Hammadde Eksikliğine bağlı bir durum. Çiğ süt satış rakamları düşük olunca anaç hayvanların kesimi arttı, nesli hayvanlar meralarda yapılanmaya bırakıldı bi dönem. İtaalat oranı ihracattan oranının üstünde. Çiftçinin durumunu, otlak meraların verimliğini ve sayısını arttırmak yerine. 10 yıl öncesinden bu yana, oğlak eti sindirim problemi yaratır, mide bağarsak sistemini bozar, keçiler doğaya zarar verir, koyun eti kokar, gibi gerekçelerle büyükbaşın yetiştirilmesi iyimser bir yaklaşım, ithalatı arttı. Neden, temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan bir ülke olarak hayvan besiciliğinde dışarıya bağımlı olalım ki?!

Köyler, meralar, orman, kırsal alanları şehirleştirmemek, betonlaştırmamak, politikleştirmeden, kapalı sistem ve kiralanan meralar yerine ıslah çalışmalarını yaygınlaştırmak şart... betonlaşmadan söz etmişken, büyük şehirlerde yapılan gökdelenlerle yabancı sermayenin cebini doldururken ve yine yabancı sermayeli bir zafer kazanma edası ile açılışı yapılan köprülerden günlük geçiş için verilen komisyonların kölesi olmayalım.

Ülkemizin kaynaklarından, topraklarından, kültürel, doğal miras alanlarından, ormanından meralarından imar alanları açmak, emlakda yabancı sermaye oranının %40ları bulması ile, ben vatandaş olarak buna seyirci kalıyorsam ya da seyirci bırakılıyorsam fikirde, vicdanda, eylemde bağımsız mıyım?

Laik bir ülkeyiz. Sinan Cananın sözlerinin kıvraklığı ile yazacağım, 'yaşanmayan ancak dilde gezinen din, insanın hayata bir anlam katma ve aksiyon alması için bir araç, doğru yaşamanın kodlarını sunan, kötüyü iyiye çeviren, insanın yararına dünyayı dönüştürme, daha yaşanabilir, eşitlikçi, paylaşımcı kılma misyonu olmak yerine, otorite ve cezalandırma, reklam, kar amacına dönüşüyor,'

Laiklik ilkesini laikiyle yaşatıyor muyuz?' Mensup olduğumuz dinin insanlığı en iyi anlayan din olduğunu iddia ettiğinizde, bu dine mensup olmayanlar düşmandır. Yine Canan'ın sözleri ile 'Küçük yaşta, din büyüsel hikayeler, hayali, maddesel değil, araları doldurulmamış, ikonik, simgesel, totemiktir. Büyüdükçe rasyonalizasyon devreye girer, bilgeleşmek gerçeğe yaklaşmaktır. Büyüsel hikayelerine yanıt ararken debeleniyor insanımız, örgütlenemiyor, hakkını arayamıyor. Modern dünya için vekiller şeçip büyütmek gerek. Dünyaya birşey söyleyeceksen çocuksu büyüsel inançlarının ötesinde olmalı. Diyanet büyüsel inançlara gerekçe yetiştirmek için var. Modern şüpheler, seküler aklın, akıl ve bilginin gerektirdiği' yerden bakmalıyız. Dinin devlet işlerine bu denli karışmayıp ötekileştirmeye hizmet etmediğinde din vicdanın ve insanlığın özgürlüğüdür.

Milli Eğitimde, sistem ya da sistemler yine politikleştirilmenin yaz boz tahtası. İlkokula başlama yaşı nedir, lise ve üniversiteye geçiş sınavı olmalı mı, kaç kademede olmalı.. Değişen sınav isimlerinin içindeki kodların temsil ettikleri, sistemde bir öncekine uymayan hangi istikrarsızları barındırır, yakından bakmak gerek. Eğitim_öğretim sistemimiz çevirisi yapılmış programların, uyarlaması yapılırken yanlış yorumlanması, takliti geçmemesi ile kendi kültürel yapısına, demografik özelliklerine uygun olmayan programlara adapte olmakta zorlanan ve kafası karışık nesillerin bağımsızlaşması nasıl olacak.?

Sağlık alanında, dış borçlanma ile açılan hastane sayısının artması mı tam bağımsızlık, ya medikal malzeme, ekipman, ilaç sanayii ve aşı teknolojisi konusunda dışarıya yaptığımız ödemeler.

Savunma sanayii maliyetinin içinde kara, sınır, hava savunma vardır. Milli ve yerli sermayenin gücü ile sınır korumada, doğal afetlerde bile reaksiyonlarımızda geciktiğinizde ve küresel güçlerden izin aldığımızda bağımsız mıyız.?

Türkiye'ye komşu olan ülkelerindeki savaş ya da iktidarın zulmünden kaçan halklara kapımızı cömertçe açıyoruz. Ülkemizin, kültürel, etnik ve demografik yapının bozulmasına izin verecek bir bakış açısı ile kapılar açılırken, göçmen nufüsün yurdumuza girmesine itiraz eden halkımız itirazında bağımsız mıdır?

Medyası, basını, iktidara yancı söylemler kokarken; yandaş yargılama ve hukuk sistemi içindeki şeytanın avukatları, hakimleri bağımsız mıdır?

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyen, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ülkesinin menfaatleri ile örtüşmeyen, milli inanç, ilke, değerlere ters düşen fikir, eylem, yasal düzenlemelere itirazını, sandıkta, örgütlenerek, anayasal haklarını savunan bir millet için demiştir bu sözleri..

Milli mücadele yıllarında olduğu gibi günlerce kanının son damlasına kadar, elinde erzağını, topu tüfeğini tüketen ama inancı tükenmeyen, sorgulayan, hakkını arayan, ülkenin çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutan, adam sendeci ya da bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyen, Türk Milleti evlatlarının, 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu olsun!!!

YORUMLAR

  • 0 Yorum