COVID-19'UN RUHSAL ETKİLERİ ve ÖZKIYIM
Gülnur İpin Harbek

Gülnur İpin Harbek

Uzman Klinik Psikolog
  • Instagram

COVID-19'UN RUHSAL ETKİLERİ ve ÖZKIYIM

26 Mart 2021 - 19:30


Dünya genelinde kontrol altına alınmaya çalışılan korona virüsün, fiziksel etkilerini, bilim kurulunun her yeni açıklaması ile güncelliyoruz. Tanımlanan vaka sayıları, yoğun bakımdaki hasta sayıları, hayatını kaybedenlerin istatistikleri sağlık sistemi yetkilileri tarafından paylaşılıyor.

Tarihte yaşanan diğer pandemilerde olduğu gibi koronavirüsle mücadele sürecinin uzaması ile ruh sağlığına olası etkilerini de aynı titizlik ve öncelikle konuşuyor olmamız önemli. Ancak nasıl ne ölçüde ruhsal etki bırakabileceğini niteliksel olarak söyleyebilsek de niceliksel olarak istatistiklere bu denli yansıtılmadığını; ruhsal etkilenmenin kötü sonuçlarından biri olan, nedenleri ve sonuçları itibariyle bir halk sağlığı problemi olarak ele alınması gereken intihar vakaları giderek artmaktadır.
İntihar nedeniyle ölenlerin sayısının korovavirüsten ölenlerin sayısından daha fazla olan ülkeler bile mevcut.

Yine Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her 40 saniyede bir kişi intihar etmekte, yılda ise ortalama 800 bin insan intihar sebebiyle ölmektedir. Dünyada 100 bin kişide nüfus başına intihar edenlerin ortaması 10.5, Türkiye'de 100 bin kişide 7.2 kişi olduğu bilinmektedir. Devlet İstatistik Kurumunun en son intihar vaka sayısını 2018 raporuna dayandırılmaktadır. Pandemi sürecine ait istatistiki verilere ihtiyacımız var.

Korona virüsün ilk ortaya çıktığı, Çinde İntihar vakalarının koronavirüs vakalarından 6 ve 7 kat fazla olduğu tespit edilmiş. Güney Kore Japonya'yı bu konuda geride bırakıyor.

Uzayan bu süreçle birlikte, izolasyonun artmasına bağlı, tahammülsüzlük, sağlık önlemlerine karşı uyum sorunları, bulaş riski taşıyan bireylerde damgalanma korkusu, yakınlarına bulaştırmanın getirdiği suçluluk, yakınlarını kaybedenlerin yaşadığı keder, matem hissi gözlenmektedir.

Kayıplarla birlikte, kişinin sevdikleri, iş, maddi imkan, statü, sağlık vb. kaybedilenlerin gidişini kabul etmenin zorlaştığı, ruhsal acı haline gelmesi kaçınılmazdır. Bu ruhsal acı ile başedemeyen, özkıyımı çözüm olarak algıladığı için hayatını sonlandıran vakalarda artış olduğu bilmekle birlikte bu sayının önlem alınması gereken oranda olduğunu gözden kaçırıyoruz. Bu sürecin en büyük tetikleyicisi, derin yalnızlık hissi. İntihar düşüncesine sahip olan kişinin 'varlığımı önemseyecek, yaşamaya değer birileri yok' düşüncesine eşlik eden derin değersizlik hissi tetikleyicidir.

Yine bu süreçte işşiz kalanların geçimlerini sürdürememeye dair endişelerinin artması;
binlerce iş yerinin pandemi nedeni ile faaliyetlerini durdurması ve Türk Lirası’ndaki değer kaybı yoksulluğun boyutlarını artırırken yoksulluk da pandemiden ruhsal olarak etkilenme derecesini arttırdı. Hatay, Erzincan ve Kocaeli'nin ardından Samsun'da bir kişi, eline "iş" ve "aş" yazarak intihar etti.
Pandemi sürecinde işsiz kalan birçok meslek grubu gibi müzisyenler de yaşadığı ekonomik darboğaz ile MüzikSen, Ankara Müzisyenler Derneği tarafından intihar eden müzisyenler olduğu paylaşıldı. Eve ekmek getiren erkeğin işini kaybetmesi, iktidarını gücünü kaybetmesi anlamına geldiği için intihar oranının erkeklerde daha fazla olduğu görüldü.

Sağlık çalışanlarında uzun süren mesailer ve alınan tedbirlere güvensizliğin getirdiği tükenmişlikle gelen umutsuzluk;

Hastanede tedavi gören kişilerin iyileşmeye dair umutlarının tükenmesi, sağlık personeli ile fiziksel mesafe korunarak alanın tedbirlerle yüzyüze ve temas halinde iletişim kuramamanın getirdiği emosyonel problemler;

Yakınlarından uzak kalan yaşlıların yaşadıkları terkedilmişlik duygusu ile gelen yaşama sevincinde azalma, hayata tutunacak neden bulamamaya bağlı intihar düşüncelerini sayabiliriz.

65 yaş üstü bireyler de risk grubunda, soyutlanmanın artması ile yakınlarına duyulan özleme, bakım almamaya işlevsizliğin eklenmesi, derin değersizlik duygunun yaşandığı depresyonu ve inhar düşüncelerini doğurmakta. Dün bir haber bülteninde, "ötanazi yasal olsa ben yaptırmak isterim" diyen Hasan amcanın cümlelerinin vurgusunda yaşama sevincinin azaldığını ve yaşamını sonlandırmanın bunun bir çözümü olduğunu anlıyorsunuz.

Pandemi sonrasında da, önceki salgın hastalık süreçlerinde olduğu gibi travma sonrası stres bozukluğu ve duygudurum bozukluklarının devam edebileceğini öngörebilirken, 'intihar fırtınası' olarak tanımlanan özkıyımlarda artış kaçınılmazdır.

Bu nedenle acilen intiharı önleme ulusal programların oluşturulmasına, olguların intihar riskinin değerlendirilmesine, konu ile ilgili küresel sağlık politikaları ve uygulamalarının geliştirilmesine gereksinim vardır.

Diğer yandan ruhsal bozukluğun tetiklediği süreçler yaşayan kişilerin ya da ruh sağlığı alanında tedavi gören kişilerin, mutlaka uzmanlarından online ya da sesli görüşmek için randavu alması, yakınları benzer durumda olanların, zaman kaybetmeden yakını için yardım sürecine girmesi hayati önem taşımaktadır.

Umudu yükseltirken söylemek isterim ki; karantina koşullarına uyumu kolaylaştıran yakınlarla sohbet, görüntülü, sesli buluşmalar, gelişim alanlarını keşif yeni hobi alanlarına yönelme, aynı saatte yapılan rutinleri önemseme, özbakımını ihmal etmeme, hergün yeni 'bir' şey öğrenmeye öykünme, kendini rahatlama yollarını bulma örneğin kişinin sevdiği müziğin sesini açıp ona eşlik etmesi, bitki yetiştirme, hayvan bakımı, güneşe merhaba diyebileceği yerler seçmek, hayatında varlıklarına minnet duyacağı şeylere odaklanıp şükran duygusu geliştirmek önemli ruhsal kaldıraçlar olacaktır.

Yaşama Sevinci ile her yeni güne merhaba diyebilmek umuduyla..

Uzm.Psk.Gülnur İpin Harbek
@uzm.psk.gulnuripinharbek
[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum