MAYMUN ÇİÇEĞİ VİRÜSÜ
Gülnur İpin Harbek

Gülnur İpin Harbek

Uzman Klinik Psikolog
  • Instagram

MAYMUN ÇİÇEĞİ VİRÜSÜ

13 Haziran 2022 - 10:36

Tarkan'ın şarkısının nereye, kime hangi ideolojiye gönderme yaptığına bir türlü karar veremedi yandaş medya. Önce iktidar partinin yeni seçim döneminde tekrar iktidara gelemeceğine vurgu idi "GEÇÇEK". Şimdi ise dünyada belki de yeni bir pandemi dönemine imza atacak bir virüsden ‘Maymun Çiçeği’nden alenen bahsediyordu. Parçanın bir yerinde şöyle diyordu Tarkan "O çiçekten günler çok yakın inan".
Parçanın sözde ima ettiği hastalık, kemirgenlerde ve yabani hayvanların vücutlarında görülen maymun çiçeği virüsü, Afrika’da enfekte hayvanlardan insanlara bulaşarak insanlar arasında yayılmasına neden olduğu söylenen viral bir hastalık olarak tanımlanıyor. Bu yeni bir salgın sürecine hazırlık için yapılan bir tanıtım filmi söylemi gibi. Oysaki Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünya genelinde görülmeye başlayan virüs konusunda yapılan  araştırmaların, hastalığın yayılma nedeninin eşcinsel ilişki olduğunu gösterdiğini açıklıyor. Avrupa'da sadece gezginlerde görüldüğünden bahsederken, önce ‘gezginciliğin, taşıyıcılık riskini arttığını vurgularken, bu nasıl oluyor der gibi  ‘Afrika'nın endemik bölgelerine seyahat etmemiş bireylerde de görüldüğü' vurgulanıyor. Böyle olduğu lanse edilse LBGTli olmayan her birey çok şükür bizi ilgilendirmiyor mu diyecek?
Yeni Dünya düzeninde global oyun kurucuların, iklim krizi, pandemi, yiyecek şavaşları ve insanın insana kırdırılması gibi süreçler üzerine stratejiler geliştirdiği de vurgulandı aynı kanalın programında. Bana kalırsa beşincisi, algı yönetimi ile kafamızı çevirdiğimiz her yere sinmiş şüphe, 'ben kimim?' sorusuna verilecek yanıtın blur hale gelmesi. İnsanlığın yok oluşunun başlangıcı. Kliniğe gelen genç danışanlarımın, tanımladıkları şey, kendinden, yeteneklerinden, becerilerinden şüphe; inandığı değerlerden, dini inancından şüphe; cinsel yöneliminden ve kimliğimden şüphe; çevresinden, aile ve ülkesinin desteğinden şüphe duyma hali. Ve  bu şüphe sarmalı, Tarkan'ın klibinde vurgulandığı söylenen metaverselerin dünyasını gerçek, gerçeğin ise sahte olduğu algısını barındırıyor.
Kanalın program konuğu, Eray Hacıosmanoğlu, Mahfuz adlı kitabına refere ederek dünyayı  bekleyen felaketler için, insanlığa bir uyanış çağrısında bulunuyor, 'sen uyursan masumlar ölür, tabiat yok olur, aile kavramı yok olur, kölelik gelir, açlık, kuraklık artar, şeytanın elinde insanlık 'mahfuz' oluruz' diyor.
Bana kalırsa kitabın bir yerde anlam vurgusu 'mahfuz' ne zaman oluruz biliyor musunuz, bir gün önce tüh kaka ilan ettiğimiz bir mevzuya alkış tutunca mesela. 'Duygularımız değişebilir, değerleriniz oluştuğunda, içselleştiğinde, bir kişi, bir durum, bir ideoloji hakkında düşünceleriniz değişemez' derim danışanlarıma. Değişiyorsa, kişi ya önce konunun özünü anlayamamıştır, ya da gücü elinde tutanın tarafı olmak benliğini esir alan konformizm ellerine bırakmıştır kendini.  Ayrıca fikrini destekleyen kişilerin korunaklı çemberinde  sadece kendini onaylayıp, tastik edip durur. Sahte kendilikle şüphenin yarattığı kaygıya da yer yoktur burada.
Sosyal medya platformlarının diğer yüzü insanların davranışları, düşünme, sorgulama yaşama şeklini nasıl programladığı. Bunu sizce sadece dijital platformlar mı yapıyor? Metin Üstündağ'ın Yankı Vadisi kitabında dediği gibi "kitaplarda kendimize rastladığımız yerlerin altını çizeriz." Kendimize rastladığımız yerde, gördüğümüz bizi memnun etmeyebilir, görmek istemediğimiz yönlerimiz, gölgelerimiz bizi savunmacı ya da saldırgan hale getirebilir.
Mahfuz, olumlu anlamı ‘korunmuş olan’ iken olumsuz anlamı ‘saklanmış olan’ yani gerçeğin gizlenmesi gibi. Koruma adı altında yapılan her şeyi gözden geçirin, neyi kamufle ediyor;  koruyucu tutum kisvesi düşmanca tutumun ifşasını önler, yani bu saklı gerçeği gizlemeye yetmez bu başlık.
Nelerden ve kimlerden korunmamız gerektiğine karar vermek için öncelikle kim olduğumuzdan, nerede durduğumuzdan, yönümüzden emin olmamız gerekir, ne dersiniz?
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum