ÖFKENİN YAKIN GEÇMİŞİ
Gülnur İpin Harbek

Gülnur İpin Harbek

Uzman Klinik Psikolog
  • Instagram

ÖFKENİN YAKIN GEÇMİŞİ

20 Aralık 2022 - 17:31

“Öfkenin Yakın Geçmişi” ifadesi ile ilk karşılaştığımda, içimde kelimelerin dokunuşlarını duyumsamaya çalıştım. Kuşak aşan kökleri olan duyguların, yeni yazılan tarihine şahitlik edeceksin diyen sesle birleşti merakım. Bu bir kişisel tarihin yazılışıydı, içinde kabul de vardı, reddediş de, eskiye dair olan vardı, yenileniş de.

Kuşak aşkın aktarılan erken yaştaki ölümler, hastalıklar, savaşlarla gelen kayıpların olduğu ehlileştirilmiş ölümün ayak sesleri; romantizme, bireyselleşme ve ayrılığa tahammülsüzlük ile gelen histerik ölüm çağının etkileri Birsen’in “hoş geldin ayrılık” cümlelerinde yankılanacaktı içimizde seyir boyunca.

Sanılır ki yalnızca ölen birinin ardından tutulur yaslar. Tutulamayan, sembolik yaslar da vardır oysaki, kayıp olan sağlık, gençlik, inançlar, erillik, dişillik, annelik, ilişkiler, iş, mevkii, ekonomik kayıplar, memleketinin toprakları, doğa,  Pinhani’nin şarkı sözlerinde mırıldandığı gibi “ölüm gibi bir şey oldu ancak kimse ölmedi” kişinin kendine somut bir ölümle gelen kayıp tanımı sunamadığı için ruhsal çatışma yaratan ancak hüznün ağırlığını giyindiği bir hal.

Yas döngüsündeki temel duygular keder, öfke, üzüntü, korku, suçluluk ve yas tutmaya başlamanın temel hissi özlem, sosyal-duygusal yalnızlıktır. Vamık Volkan’ın dediği gibi aslında “yas parmak izi gibi bireysel” olduğunu oyunda Birsen’in cümlesi “ayrılıklar yalnızlıkları, yalnızlıklar kaybetme korkularını kaybetme korkuları öfkeleri...kovalar” kanıtlar.

Yasın işlenmesinin en güzel yoludur sanat. Yitirilen aşkın ardından türkü söylemek, sevilen birinin ardından ağıt yakmak, sevgiliye yazılan şiir, hüznün dansı, öfkenin resmi tanıdık geliyordur her birimize.
Öfkenin Yakın Geçmişi, öfke duygusunun modern dünyanın dayatmaları ile bastırıldığında yıkıcılık olarak kendini ortaya koyabildiğini vurguluyor. Yasın doğasından gelen öfke evresinde, başetme yöntemi olarak yıkıcılık karşısında yaratıcılığı koymayı; bir çözüm yolu olarak doğaya, bilime, sanata yönelmeyi işaret ediyor.

Çocuk oyun kurarken sanatçı gibidir, onu pek ciddiye alır, oyunun karşıtı gerçekliktir. Sanatçı ise oyun oynayan çocuk gibi davranır, o da kendisine bir hayal dünyası yaratarak onu pek ciddiye alır. Yaratıcı süreç Freud’a göre nevrozun altenatifidir, sanatçının fantazisini semptom yerine sanatsal kabiliyete dönüştürme gücü vardır. Oyundaki Şaman kadının temsili kukla “gerçeği eğip bükmen için bir kuklayım ben” cümlesinde, bütün yaratıcı süreçlerin altındaki nefreti sevgiye dönüştüren mekanizma, yüceltme (sublimation)nin gücü saklıdır. Oyunda da vurgulandığı gibi, meme ile bağın kesilmesi bebeğin ilk yasıdır, geçiş nesnesi, meme ikamesi ise, oyun, yaratıcılıktır. Oyundaki hikaye bitermiş gibi iken, iç gerçekliği dış gerçekliğe taşıyan kukla, temel insani güdüler yaratıcılık(yaşam) ve yıkıcılık(ölüm) anlatımını ve kabulünü kolaylaştıran geçiş nesnesidir de aynı zamanda.

Yas karşısında bellek direnir, yitirilen sadece kişi/nesne değil, ilişkidir. İletişim biter, ilişki değil. Bağlantı nesneleri, eşya, hediye, mesaj, gitmiş olanla bağlantıyı devam ettirme yoluyla inkara neden olur. Kişi yas tutamıyorsa, eski sorunlar, düşler ve ilişkilerin bağımlısı olur. Oyundaki giysiler, ayakkabılar, aynalar, seyircinin devam ettirdiği bağlantı nesnelerine refere ederek seyirciyi etkileme, inkar ettiği kayıpları ile yüzleşme imkanı sunar.

Ailesinden kalan birikmiş tutulamayan yasların öfkesinden korkan Birsen “kimseye ayıp olmasın diye neşesini coşkusunu borç bilmiş” olan büyükbabasından kendisine aktarılan eğlenceli, hiperaktif kız, yolculuğuna ve psikanalistlerin tanımlamasına uygun bir tasvirle “terapi odasının rahmine doğumuna”; yani terapi süreci, aktarımlar, aktarım nevrozu, temel bakım verenin temsili terapistle kurulan simbiyotik bağ, ilk ayrışma evresinde terapistine duyduğu sevgi ve nefret vb. ambivalan duyguların ve bağımlı ilişkinin çözümünün işlenmesi, terapistin danışana Birsen’in “kilometrelerce kustuğum yol..”dediği yolculuğa eşlik edişi, divan ve hipnoterapi, katarsis sürecine  şahit olmaya davet ediyor bizleri.

3. Özdemir Nutku Ödülleri ve 22. Direklerarası Seyircileri Anadolu Tiyatro Ödüllerinden en iyi kadın oyuncu ödülü sahibi Öfkenin Yakın Geçmişi, geçtiğimiz hafta, Tiyatro Peron’da İzmirli seyircileri ile buluştu.
Ulusal ve uluslararası tiyatro dünyasının duayenlerinden Prof. Dr. Özdemir Nutku ödülleri, sanatsal niteliğin, estetik çerçevenin, yeniliğe açıklığın yükselmesini temsil ediyor; barıştan yana bütün sanatçılara adanmış bir ödül. Seyircinin oyuncu da kendini bulması, özdeşim kurması yeni bir bakış açısı değil elbette ancak oyuncunun kendini izleyicinin gözünde araması; kendilik tasarımına dair yansımaların, ışığın seyircinin yüzüne düştüğü her karede buluşması; yenilikçi bir perspektif sunuyor bana kalırsa. Evrenin kalbinden gelen, varlığın birliğin, yeni bedenlerde yeniden doğuşun, döngüsellikle içimizdeki yıkıcı ve yaratıcı güdülerin temsili Şaman kadının sesini hepimizin içinde farklı tonlarda duyumsayışının buluşması belki de. Bulunduğun toplumla, halkları ile barış, doğa, bilim ve sanatla barış, insanın özü ile barış, gölgeleri, karanlıkları ile barışın da temsili olmalı Öfkenin Yakın Geçmişi.  

Direklerarası Seyircileri Anadolu Tiyatro Ödülleri, performans, tasarım ve yapımlar kategorilerinde oyunlar değerlendiriliyor. İnsanın duygusunun sahnelenmesini izlemek bir yana bir duygunun sahibinin kadın olmasının baskısını iki kat fazla hissettiren cinsiyetçi normların ağırlığı gırtlakta düğüm, söze dökülemeyen çığlık, bedende yük, ayaklarda prangayla sergiledi, her birimizin içindeki en iyi kadın oyuncuydu Birsen.                                      

Duyguların sesi ve sessizliği; konuşması ve susması; çığlıklarının zihinsel ve ruhsal temsileri vücut buldu sahnede; gerçekliğin tutulduğu an görselin sihrine kapıldım. Tüm duygularımı yanıma oturttum, hem bir ademoğluydum, hem Birsen' in kendisi, hem de "her duruşundan kendisi olduğu belli olan kepe kendisi bir insan" dediği terapisti. İzlemeye doyamadım, satırlarda kanmaya çalıştım.

 
Davetleri için oyunun yönetmeni Emre Saka’ya oyunun yazarı ve tek kişilik dev kadrosu Bihter Gülgeç Saka'ya ve emeği geçen sahnede göremediğimiz ancak tüm dokunuşlarını birer birer hissettiğiniz Kukla Tasarım Uygulama Sedef Kermen, Beden Kukla Tasarım Uygulama Asude Kılıç, Kukla Kostüm Tasarım Uygulama Funda Güder, Işık Tasarım Ra Yavuz, Müzik Fatih Gümüş, Hakan Ali Toker, Dış Ses Gülnur Badakal, Afiş Tasarım Leyla Özkan’a bizi bu büyülü atmosferde; ruh sağlığı alanı ile sanatın buluşmasına ev sahipliği yaptıkları ve buna şahitliğimiz için sonsuz teşekkürler.
 
Travmalar, kayıplar ülkesi olarak yası kucakladığımız yer, yeni bir yılda, değerlerimizle köklenme, bilimle büyüme, sanatla dönüşüm olsun.

YORUMLAR

  • 0 Yorum