8 Mart, kadınlar günü, kadını ve erkeği ile barışı, uzlaşıyı konuşma günü. Ama savaşın mağduru halkı, kadınları ve çocukları konuşabiliyoruz bugün.
Tüm dünya, ülke sınırı, ırk, din, dil, milliyet, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek ayrımı yapmadan pandemi ile mücadele ederken hiç bir ülkeyi es geçmeden sayısız can aldı; küresel iklim krizine bağlı doğal afetlerin köy kent demeden dünyanın her köşesinde önüne kattığını yok ederken, Milli devlet sınırları içinde Batı'nın tek millet ve tek kültür anlayışı olan “mikromilliyetçilik” stratejisini kaşıdığı “kimlik siyaseti" ile kışkırtılan Rusya' nın tetiğe bastığı insanlık dramı yaşanıyor 24 Şubattan bu yana.
Günlerdir, Ukrayna'nın stratejik Volnovakha ve Mariupol kentleri ateş altında. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar acı çekiyor. Bu, Ukrayna halkına yönelik bir soykırım olarak nitelendiriliyor.
6 Şubatta konuşulan "insani yardım koridorları" için ateskes kararı uygulanmadığı için sivil halk sığınaklarda perişan. Yıkılmış köprünün altında bir kadın elinde ve kucağında iki çocuğu, sadece onlar için hayatta kalmalı, her adımında sadece onlar için temkinli ve dikkatli. Gözleri korku dolu ancak hiç bir şey korkutamaz ne top ne tüfek, ne alevler, çocuklarına gelen zarar kadar.
Kadın anadır, kadın yuvadır, birleştirir, kapsar, iyileştirir, yaraları sarar evi ve yüreği yangın yeri olsa da. Sabah saatlerinde bir kadının radyodaki çığlığı ile uyandık yine güne, evi bombalanmıştı, "ne yaptınız evime, yuvama ne yaptınız ülkeme" diye haykırıyordu.
Kafasında bandajından sızan kan gözlerindeki derin mavi acıya damlıyordu kadının. Bakışları ise ölüme, zülme meydan okuyordu. Kadın ölümsüzlük, zamana meydan okumaktır. Küllerinden yeniden doğuştur. Zümrüdüanka kuşunun kanalındaki umuttur.
Antropologlara göre savaşın 10bin yıllık geçmişi var. Bu kadar eski bir geçmişe sahip iken biyolojik temelli savaş teorileri, hayatta kalma ve bencil olan genin devamı için tehditleri ortadan kaldırmak için gerekli. Ancak günümüzde savaşlar örgütlü ve planlı bir faaliyet. Durum böyle iken toplumsal düzeyde savaş, kollektif tehdit karşısında birlik duygusu uyandırır. Orduları değil tüm toplumu birbirine bağlar, toplumsal hedeflere, değerlere bağlılık duygusu ile. “Savaş çabası”, vatandaşlara daha büyük bir iyiliğin hizmetinde disiplin, cesaret, bencillik ve özveri gibi sıradan yaşamda genellikle uykuda olan daha yüksek insani nitelik ve değerlerin ifade bulmasını sağlar. Üç çocuk annesi Jo Cope'un arkadaşının mesajı üzerine Ukraynada yaşayan çocuklarını kurtarma hikayesi bunun en çarpıcı örneği.
“Sevdiğiniz çocuklar ölümcül bir tehlikede olsaydı, gidip onları alırdınız değil mi?” “Evinizde huzurla oturup haberleri izlemek yerine bir uçağa biner ve güvende olduklarından emin olurdunuz, değil mi?”
diye ifade ediyor verdiği bir röportajında. Çocukları ancak anne yüreğine teslim edebilirsiniz dedirtiyor bu satırlar.
Eğitimci ve ruh sağlığı alanında hizmet veren bir kadın olarak, dünyaya bırakmak istediğim bozguncu yüreklere vicdan duygusunu ekmek, umudu doğuran besleyen büyüten annelerin yüreğine, doğmuş ve doğacak olan nesilleri emanet etmek olacak...Dünyaya barışı getiren liderleri yetiştiren annelere selam olsun, KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.
Gülnur İpin Harbek
Uzm.Klinik Psikolog
@uzm.psk.gulnuripinharbek
[email protected]
YORUMLAR