Şimdi okur soruyordur, bu neyin başlığı? Diye. Açıklayayım; Gazetem İzmir olarak çok yoğun ve bir o kadarda üzgün ve öfkeli hafta yaşadık. 15 ve 16 Şubat’ta yani geçen hafta Salı ve Çarşamba günleri iki kez üst üste hırsızlık olaylarına muhatap olduk. Kısacası iki gün üst üste soyulduk. Hırsız veya hırsızlar ilk gün Gazetem İzmir’in merkez ofisindeki bir lap-top bilgisayar ile Gazetem İzmir’in İmtiyaz Sahibi Salih Erkek’e ait üç evrak çantasını da çaldı. Bu çantaların içinde özel belgelerin yanı sıra 7 bin lira parada hırsızların eline geçti. İlk gün yaşadığımız hırsızlığın şokunu üzerimizden atmaya çalışırken bir gün sonra hırsız veya hırsızlar yine geldi ve bu kez de 3 bilgisayarı çaldı. İki hırsızlık olayı manevi olarak üzerimize öyle bir sıkıntı ve rehavet bıraktı ki. Gazeteye nasıl yapacağımızı düşünmeye başladık. Bu iki talihsiz olay bizi Gazetem İzmir’in yayın hayatını sekteye uğratmasına elbette göz kapatamayız. Sokakta da olsa, internet kafede de olsa biz bu gazeteyi çıkartacağız. Hırsızlık olayının manevi hezimeti yanında giden bilgisayarlar ve para ekonomik anlamda da canımızı sıkmadı değil. Şimdi parayı bir şekilde kazanır yerine koyabiliriz ama bizim şu günlerde en çok meslek dayanışması ve manevi desteğe ihtiyacımız var. Bu kentten 3 tane aktif gazetecilik yapmış 3 milletvekili var. Birisi arayıp geçmiş olsun demedi. Yazıklar olsun. Hani üçünüzde emekten yana, insan haklarından yana, basın özgürlüğünden yanaydınız. Burada danışmanlarınız var parti örgütleriniz var bunlar vasıtası ile haberiniz olmadıysa durum aklıma gelenden daha da vahim. Demek ki siz İzmir’den İzmirliden bihaber vekillik yapıyorsunuz. İzmirlinin verdiği oylarla Ankara’ya giden 26 milletvekilinin hepsine sesleniyorum. Yukarı da Balbay, Özkan ve Sertel’e yazdığım sitemin aynısını diğer vekillerimize de gönderiyorum. Her fırsatta gönderdiğiniz en ufak bilgi ve belgeye yer verip açıklamalarınızı parti ayrımı gözetmeden haber yaptığımız Gazetem İzmir’in bu yaşadığı olayda bir telefon bile açmayışınızı kınıyorum. İktidar olsun muhalefet olsun milletvekillerimizin her zaman yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Ancak İzmir’e böyle bir hırsızlık olayına karşı gıklarını çıkartmayan vekillerimizi de seçmenlerine havale ediyorum.
Yaşadığımız üzücü olayın ardından başta İzmir Valimiz Sayın Erol Ayyıldız, İl Emniyet Müdürümüz Hüseyin Aşkın, Karabağlar Kaymakamımız M. Sadık Tunç ve Karabağlar İlçe Emniyet Müdürümüz Kaan Çoşkun ve ilgili polis birimleri ilk andan itibaren gerekli çalışmayı titizlikle başlattı ve hırsız veya hırsızlar yakalanana kadar da aynı hassasiyetle çalışmaya devam ediyor. Bu konuda Sayın Valimiz Ayyıldız olmak üzere katkı koyanların hepsine şimdiden teşekkür ediyorum. Gazetem İzmir’in İmtiyaz Sahibi, Salih Erkek’le beraber Karabağlar’da polis karakolu’nda ifadeye gittiğimizde bir ara gözüm caddeden geçen pilavcıya takıldı. Karnım da acıkmıştı. Salih Abi ifade verirken kapıya çıktım ve bir ciğer pilav söyledim. Bu arada duyarlı vatandaş ayrı zamanda temiz ve çalışkan olduğu her halinden belli olan Baki Gezer, niye karakolda olduğumuzu söyleyince yaşadığımız hırsızlık olayını kısaca izah etti. Beni hiç tanımayan ve gazetemizi ve haber sitemizi de bilmeyen pilavcı Baki Gezer’in kısa ve öz bir yaklaşımı oldu. “Ya Vatandaş Hamza Abi, gazetenizin başına gelen hırsızlık olayına çok üzüldüm. Ama memlekete dolan Suriyelilerin büyük bölümü boş geziyor. Bunların büyük bölümü toplumun huzurunu kaçırtarak yaşamlarını sürdürüyor. Ceplerinde banka kartı okula gidip geliyorlar, sağlıktan faydalanıyorlar Sayıları resmi makamlara göre 3 milyonun üzerindeki Suriyelilerin büyük bölümü 15-25 yaş arasında. Peki ne yapıyor bu kitle iş bulursa çalışıyor çalışmadığı zaman ne yapacak onun bunun malına göz koyacak. Ben demiyorum ki bizim ofisi Suriyeliler soydu. Ama bu düzensiz göçün yarattığı bu kitle kısa bir sürede bu tür toplumsal olayların potansiyel olarak tarafı olacak. Cezaevleri kapasitesinin çok üstüne çıkmış. Bir çok cezaevinde 4 kişilik koğuşlarda 10 kişinin kaldığı bilgileri alıyorum. Durum böyle olunca hırsızların tamamını hapse koymakta mümkün görünmüyor. Birde 18 yaşın altındaysa bu suçlara karışanlar haydi az bir ceza ile cezaevinden çıkıp aramızda serseri mayın gibi cirit atıyor. Peki saydığım olumsuz verileri bir araya topladığımızda ne çıkıyor ortaya? Hırsızlık, kapkaç, dolandırıcılık, kavga ve çatışmalar kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bu mantar gibi artan suç ve suçlular karşısında polis ne kadar çaba gösterirse göstersin bu olaylar ne yazık ki yaşanmaya devam edecek. Çünkü polis hırsızı yakalıyor götürüyor adliyeye polis adliyeden çıkmadan hırsız elini kolunu sallayarak ondan önce çıkıyor dışarıya. 16 Nisan’da yapılacak referandumda bize deyin ki hırsızlık yapanları, cinayet işleyenleri, toplumun düzenini bozanları, kadın cinayeti işleyenleri, tecavüz suçlularını en ağır şekilde cezalandıracağız onun için yasa yapmak istiyoruz izin veriyormusunuz deyin; Bende kocaman bir EVET diyeyim. Sadece ben değil onurlu namuslu vatanını seven, insana saygı duyan herkes EVET diyecektir.
Sokaklar suç makinasına dönen canavarlarla dolu ikin birde Ankara’da gel keyfim gel deyip yatan duyarsız vekillere rağmen pilavcı Baki gibi namusu ile çalışıp evine helal lokma götürmeye çalışanlar da var. Ben ve benim gibi düşünenler her zaman pilavcı Baki ve onun gibileri örnek alıp onları topluma örnek göstermeye çalışır. Zaten toplumumuzun sübabı ve temel direği de Pilavcı Bakilerdir. Kazasız soygunsuz, belasız mutlu ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
YORUMLAR