Sancılı, gelgitli bir karar verme sürecinden sonra çıktık yolculuğa. Fırat ve Dicle’nin suladığı topraklardı gezeceğimiz yerler. Mezepotamya. Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Gelgitli, sancılı bir karar verme süreci dedim; çünkü çok aşina olmadığım bir kültürdü. Hava sıcaklığı henüz yeterince düşmemişti . En önemlisi de güvenlik kaygılarım vardı. Bütün bu kaygılarımın yersiz olduğunu oraları keşfettiğimde anladım.
Gezimiz Adana ile başladı. Tarihi taş köprüsü, muazzam Merkez camii, saat kulesi… En önemlisi de daha mezeleriyle doyduğunuz kebap ziyafeti muhteşemdi. Sonra Antep… Yine yemek kültürünün başkentlerinden. Hala içinde gezerken sanatkarların tak tak seslerini duyabildiğiniz bakırcılar çarşısı, kalesi görülmeye değer. Dünyanın en büyük mozaik müzesi Zeugma burada. Her persfektiften baktığınızda bakışlarıyla sizi büyüleyen ünlü Çingene Kız tablosu bu müzede. Baklavayı, o canım biberleri, fıstıkları yazmaya gerek bile yok zaten, hepiniz biliyorsunuz. Urfa’ya düştü yolumuz ardından Peygamberler şehri diye anılan diyar. Hz İbrahim’in ateşe atıldığı Balıklı göl Urfa’da. Gittiğinizde yarı hacı olarak adlandırılıyormuşsunuz. Hz Musa, Hz İbrahim, Hz Şuaip ve Hz Yakup peygamberlerin de burada yaşadıkları biliniyor. O yüzden Musevilik ve İslam dinleri için önemli bir bölge. Konik evleriyle ünlü Harran ovası da yine çok hoş. . Atatürk barajının suları altında kalmış Halfeti’de birbuçuk saatlik tekne turu yapma imkanı bulduk. Düşünebiliyor musunuz Güneydoğu’da tekne turu.
Medeniyetler şehri Mardin süryanisi, kürdü, arabı ve türküyle Türkiye mozaiğinin en güzel örneklerinden. Bir arada çok güzel bir harman oluşturmuş insanlar bu şehirde.Kiliseler, camiiler hoşgörüyle selamlıyor ziyaretçilerini. Sonra yine binlerce yıllık tarihiyle sular altında kalacak Hasankeyf. 2100 metrelik yüksekliğiyle Nemrut dağı yörenin yıldızlarından. Metrelerce uzunluğundaki tanrı ve kral heykelleriyle birlikte rengahenk gün batımını izlemek çok hoş.
Bölge verimli topraklara sahip. Bunda dünyanın en büyük altıncı barajı olan Atatürk barajının etkisi büyük. Güneydoğu Anadolu projesi, bildiğimiz tabirle GAP projesi ülkemizin yüz akı. Ancak ne yazık ki henüz yüzde 23’lük bir kısım bitmiş durumda. Bu projenin tamamlanması halinde Türkiye elektriğinin tamamı bu bölgeden sağlanabilecek. Tarımın daha da geniş alanlara ulaşabileceğini söylemeye gerek bile yok.
Bölge halkı da oldukça sevecen, konuksever ve insancıl. Turizmi de sevmiş görünüyorlar. Bunu Mardin , Urfa ve Nemrut çevresinde çok hissettim. Turizm bölge için ekonomik kalkınma araçlarından olabilir. Sosyolojik ve eğitimsel katkılar da elde edilebilir turizm sayesinde yöreye.
Güvenlikle ilgili de hiçbir sorun yaşamadık. Gitmeden öceki tedirginliklerimin ne denli gereksiz ve yersiz olduğuna hayıflandım dedim ya. O yüzden gitmeli, görmeli oraları. Antalya , Kapadokya gibi uğrak yeri yapabiliriz Güneydoğu bölgesini. Tarihi, yemekleri, bakır , telkâri gümüş işçiliği, rengarenk kumaşları, mistik havasıyla hakediyor bu diyarlar görülmeyi.
Her zaman diyorum Anadolu güzel. Anadolu çok özel, her metrekaresiyle bereketli…
YORUMLAR