Dileklerimiz… İstek kipinde iç çekişlerimiz boyuna. Türkü yüklediğimiz sevdalar. Umutlarımız ebruli. Gün doğumlarının en güzel rengi. Hayallerimiz. Bir çocuğun kıkırdayışındaki en arı hal. ‘İnşallah’larımız’. ‘Umarımlarımız’ sonra, daha Türkçe tonda söylediğimiz. Tabii bu keşkeleri kuluçkaya yatırdığımız binbir türlü ritüel de var yaşantılarımızda. Yüzyıllardır hatta bin yıllardır kültürden kültüre aktarageldiğimiz alışkanlıklar. Mesela,dilek kağıtları asmamız hıdrellezlerde gül ağaçlarına. Yahut denize atmalarımız onları aynı gün bir an önce gerçekleşsinler diye. Çaput bağlamalar sonra belirlenen yerlere. Sulara para saçmalar. Mum yakmalar, kutsal sayılan mekânlara. Hıdrellezler dedik. Yazın kapısının aralandığı gün. Bereketin doruk noktası olduğu an. Tüm canlıların dile geldiği özel tarih. O yüzdendir ki kutlamalar ihmal edilmeden yapılır 6 Mayıslarda. İstekler özellikle o güne saklanır gerçekleşmesi için dua etmek adına. Çaputlar, paralar, kağıtlar, mumlar hepsi araçtır aslında. Esas olan niyetlerimiz bizler için. Niyetlerimiz… Olumlu oldukça hepimizi geleceğe sapasağlam taşıyan. Tılsımlarımız var bir de. Nazar boncukları. Olumsuz bakışlardan koruduğu varsayılan. Eski Anadolu geleneğinin bugünümüze kazandırdığı maviş gözler. Ateş ve camın 1000 derece üstündeki olağanüstü dansı. Gerek inanç, gerek gelenek, gerekse süs olarak kullanageldiğimiz motiftir bu. Evlerimizde, takılarımızda şirin bakışlarla süzerler hep bu gözler bizi. Anadolu’dan tüm dünyaya yaydığımız özümüze ait koruyucu kalkanlar.
Papatya falları, dilek kağıtları, nazar boncukları, at nalları, fil figürleri hepsi birer araçtır dedik isteklerimiz için yukarıda. Niyetlerimiz onlarsız da kuşatıyor evreni. Aynı zamanda bizleri de. Ancak tüm bu ritüel ve motifler yaşantılarımızın birer rengi. Küçük dokunuşlar mutluluğa. O yüzden göle bir kaşık da olsa yoğurt konabilir bence. Bizler Hoca Nasreddin’in torunlarıyız. Öyle değil mi? Ya tutarsa…
YORUMLAR