İşte baharın merhabacısı kuşlar…Beraber ve solo şarkılar söylüyorlar huşu içinde. Takvimden kopardığım yaprak ilk cemre düştü diyor havaya. Ağaçlar doğum yapmaya hazırlanıyor yeniden. İşte bezendiler bile bir gelin gibi.. Yeşil diyorum, doğanın giyindiği en muhteşem giysisi. Yoğun bir enerji topu halindeyken dahi bizleri huzura kavuşturan yegane ışık kırılması. Öyle diyorlar ya uzmanlar.. Yeşil renk sukunetin, sarı neşenin, kırmızı canlılığın ve yüksek enerjinin rengiymiş. Hatta renklerle tedavide son yılların yükselişe geçen terapi yöntemlerinden biri. Öyle ki odalarımızın duvarlarından tutun da giydiğimiz kıyafetlerin renginin hangisi olması gerektiğine ilişkin önerilerde bulunan uzmanlar gün geçmiyor ki tv programlarında boy göstermesin. Yoğun bir yapay renklendirme bombardımanı altındayız bana kalırsa.
Yeşil rengi huzur versin diye duvarlarımıza sürmeden kaç ağacın yokolmasına izin verdiğimizi düşünüyor muyuz acaba? Ya da göz yumduğumuzu geniş mekanlarda yaşayacağız diye yeni yeşil alanların oluşmasını önlediğimizi. Fark ediyor muyuz her bahar kuş türkülerinin biraz daha cılızlaştığını? Çok daha az çiçeğe konabildiğini cefakar arıların. Bu soruların yanıtlarını evet olarak versek bile üzgünüm ki yine de geçemedik sınavı. İnsanlığın milyarlarca yıldır süre gelen miras aktarımı yolculuğunda görevi kötüye kullanan biz “uygarlık savaşçıları”..Ve uzay meraklıları aynı zamanda.. Mahvettiğimiz maviş küreynin karşısına geçip seyrine bakıp kirletilecek yepyeni dünyalar aramak için…
Ancak ne mutlu ki güvercinler henüz küsmedi hepimize.. Onlar hala gökyüzünde ve içimizde ümit tanecikleri mevcut her şeye rağmen. Renk terapistleri de söylüyor bunu, ( Beton rengi depresyona sokar insanı, karamsarlık verir). O yüzden tek çıkış yolu, yeşili ağaçla boyamak yeryüzüne.
Umut tıklatır her daim yüreğimizin kapısını …
YORUMLAR