Bu yüzyılda, bu sistemde ,bu ülkede mümkün olmayan kavramlardan biri de mutluluk. Türkiye' de insanlar mutlu değil; sadece Türkiye'de mi diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette ki değil. Mutsuzluk bütün coğrafyaların kokusunu sırtına alıp; hayal kırıklıklarıyla var olmaya çalışan bir biçimsizlik bir çarpıklıkla zavallı şehirlerde içi buruk bir acıyla dolaşır.
Nazım Hikmet ne güzel demiş Saman Sarısı şiirinde Abidin Dino'ya " bana mutluluğun resmini çizebilir misin diye?
Aslında insanın hayattan beklediklerinin çıtası ile ters orantılı olan hissiyattır. Yani beklenti çıtanız ne kadar düşükse o kadar mutlu; çıtanız ne kadar yüksek ise o kadar mutsuz olursunuz.
Hayattan beklentilerinizi en aza indirdiğiniz zaman yaşanıyor bu duygu. Mutlu olduğun zaman da mutsuzken peşinden koştuğun her şey önüne gümüş tepsi eşliğinde sunulan bir duygudur.
Bir kağıt kalem lazım insana, temiz bir başlangıç lazım yaşananların pişmanlıklarından uzak biraz da huzur lazım her şeyin sırtına bindirdiği yükten azıcık ta olsa kaçabilmek için. Aslında ne kaçışlar ne de başlangıçlar; belki tek çözüm yolu vardır o da boş verebilmek. Umursamadan dileğince, özgürce, boğulurcası
na gülmek, gözleri yerinden, çıkacakmışçasına ağlamak. Yani her şeyi yaşamak hiç düşünmeden umursamadan sonunu hesap etmeden...
İşte o zaman belki o zaman daha mutlu olmayı başarır bu hayatta insan.
Mutluluk nedir biliyor musunuz? Arkanda sigara içilmez yazısı yazarken sen de önüne geçip inadına içilen sigaradır. Bu nasıl bir mutluluktur anlatamam..."
Hayatın kuralları içinde kuralsızlığı çizilen, sınırlar içinde sınırsızlığı yaşamak. Yeni mutluluk alanları belirlemek, ötesini düşlemek, ötesini görmek, ötesini yaşamak. Bir yanınız buradayken, diğer yanınızın uçup gidivermesi ustaca evrenle bütünleşmesi. İç evrenin dış evreni ele geçirmesi, büyüklüğünü ilan etmesi.
Bir mektupla, bir şarkıyla, bir kelimeyle bir kokuyla gidivermez miyiz uzaklara?
Bir nefes alıp verişlik zaman diliminde, uzay boşluğunda kendimizi seyredip dönüvermez miyiz?
Bu tür durumlarda kendinize "nereye?" diye sormayın. Uçup gidiverin hayatın kalbine...
Yüreğinizin tüm karanlığına rağmen karşında güneş diye birinin doğması. Senin yağmurlarının onun parıltısıyla sevişip gökkuşağı doğurması.
Yanından hiç ayrılmak istemediğin, her şeyine taptığın birinin girmesi hayatına. Daha önce hiç olmadığın kadar mutlu etmesi değil midir?
Anlık mutluluklar bile önemli olmalı. Ama yine de mutlu olmak ister insan. Mutluluktan sarhoş olmak taklidini yaparak ya da yaşayarak bünyeye fazla gelen kısmını da dağıtarak bir de güzel bir sütlü çikolatadan veya sevişmeden sonra "mutlu olmaktan" tan bahsedebiliriz.
Bugün sorunlarınızı yok saydığınızda hala yüzünüz gülebiliyorsa, sizi güldürebilen biri varsa ve severken bile kendiniz olabiliyorsanız, belki siz de mutlu olabilirsiniz mutlu kalın:)
YORUMLAR