Yürekleri kazanmayı çoktan unuttuk.
Hem sosyal yaşam, hem özel dünyamızda hem de iş yaşamında delicesine bir kaybetme çabası içindeyiz.
Önce İnsan demeyi unuttuk neredeyse..
İş yaşamı hepimiz için en uzun saatlerimizi geçirdiğimiz platform olarak yerini koruyor, peki biz çalışanın dünyasında kaybetme eylemini nasıl başarıyoruz?
Çalışan işinden nasıl soğuyor?
1-Amacı olmayan işlerin yoğunluğu; birey işyerinde yetkinliğini artırmak arzusu içinde iken; sorumluluklara yüklediğimiz “gereksiz zaman çalıcılarla” verimlilik düşüyor çünkü çalışan değersizlik duygusu içine giriyor.
1-Ekip üyeleri arasında uyumsuzluk ve huzursuzluk; İşe alım süreci ile başlayan ve kimlik analizleri doğru yapılamayan çok zıt karakterlerden oluşan kişilerle takım kültürü yaratmak iletişimde yoğun çatışmaları getiriyor. Uyum yükü ile savaşan çalışan işe odaklanmada mücadele verip kısa sürede pes ediyor.
3-Empati yoksunu, mesafeli yöneticiler; İletişim sürecinde; çalışanın anlık psikolojilerini anlamakta direnen ve araya yoğun mesafe yaratarak “otorite oluşturma” davranışları sergileyen yöneticiler, çalıştırdığı bireylerin bulunduğu kuruma ait olma çabasını baltaladığını fark etmeyerek sürdürdüğü eylemlerle belki de kurum için çok faydalı olacak kişiyi işten koparıyor.
4-Çalışan düşüncesine önem vermeme, dikkate almama; Kurum içinde çalışan her birey iç potansiyelinde bulunduğu yere yüksek fayda üretme özelliği taşımaktadır. Asıl olan her bireyi “yüksek değer” olarak görebilme yetisidir. Ve mevcut yeteneklerini ve fikirlerini şirkete taşıyabilmeleri desteklenmelidir. Oysaki günümüz şartlarında tam tersi ile şirketler kara deliklerinin her geçen gün büyüdüğünün farkında olmadan süreç yönetmekte, zihinlerdeki yüksek değerdeki fikirlerin yok olmasını sağlamakta.
5-Çalışanların sürekli kontrol edilmesi; Görev tanımları verildikten sonra, planlama sağlıklı ve doğru geri bildirimlerle çalışana ifade edildi ise bu noktada güven devreye girmelidir. Her adımda hata yapacağı öngörüsü ile fazlaca yapılan denetleme çalışanın özgüveni için en ağır travmayı oluşturmaktadır.
6- Yönetimin otoriter ve agresif olması; İyi bir yönetim; sertlik ve gereğinden çok sergilenen otorite değildir. Her biri yetişkin olan bireylerin varlığını sürekli ezmek ve kontrol altında tutmak iplerin eninde sonunda kopmasına sebep olur. Baskılamak değil ardından sürükleyecek enerjiyi yaratmak liderliktir.
ÇÜNKÜ EN BÜYÜK İHTİYACIMIZ “ÖNEMSENMEKTİR”
Sağlıklı ve dengeli değer vermenin içini dolduran kurumlar “Önce İnsan” ilkesi ile başarılara ve kalıcı ekiplere sahip olurlar.
Ve bu “verimlilik” ilkesinin vazgeçilmezidir.
YORUMLAR