Özgürlük, yaratıcılık, saflık, güven, sorumluluk,
sevgi, gelecek, çocuk ve zenginlik yazımın anahtar sözcükleri.
Yeni
doğan bir bebek ilk yaşam deneyimine güvenli bir kol ve güvenli bir beslenme
ile başlar. Annesinin kollarında, annesinin sıcaklığında, annesinin sütüyle
huzurludur. Gelişmeye devam ettikçe annenin korumacılığında daima kendini güven
içinde hisseder ve öğrenmeye başlar. Öğrenme onun için büyük özgürlüktür.
Korkusuzca öğrenme çabaları ve yaratıcılığı o dönemlerde anne ve babayı zorlar.
İlgilenmek gerekir. Çünkü her yaptığı hareket onu geliştirir, yaşamı öğrenme
merakı sosyalleşmesini de sağlar. Çünkü bu öğrenme süreçlerinde çok saf ve temizdir kimseye zarar vermek
istemez zaten veremez. Güven duyduğu sürece çocuk olumlu gelişir, sağlıklı ve
dengeli olur. Ebeveynlerin çocuklarına gösterdiği sevgi, saygı, güven ve
sorumluluk çocuğun karakterinde de görülür. Sevgi, bir
insanın bütün dertlerini çözme gücünde olan sihirli bir ilaç gibidir. Sevgiden
nasibini alan her çocuk ve birey çevresine de bu sevgiyi yansıtır. Çocuk her
ailede bir zenginliktir ama çocuğu olmayanlar için de bu eksiklik, başka
çocukları evlat edinerek, onlara yardım ederek, onları okutarak, evlendirerek
mutluluğu yaşayan pek çok çift vardır.
Egemenliğin gerçek sahibi bireydir. Bireysel egemenlik; insanın doğal
olarak kendi kaderini belirlemesidir. Özgürlük, sorumluluğu da birlikte getirir.
Özgürlüğünden vazgeçmek insan olma niteliğinden, insanlık haklarından, hatta
ödevlerinden vazgeçmek demektir. Değişim halindeki şartlara uyum sağlayabilmek
ve yaşama etkin bir şekilde katılabilmek belirli bir esnekliği ve yaratıcılığı da beraberinde getirir.
Sorunlarla başa çıkabilme ve özgün seçenekler bulabilme yaratıcılık ve
inovasyonla olur. Yaratıcı düşünme, yeni yollar, yeni yaşantılar ve yeni
yollara açılmasını sağlar. Bu yeni yolların açılması insanın egemenlik gücüne ve
bilincine bağlıdır.
Ülkemizde
ortalama ömür süresi uzamıştır. Ortalama yaşı 75 – 78 aldığımızda bir çocuğun
ülkesi ve devleti için ne büyük bir yıl zenginliğini taşıdığını görmek, gelecek
için büyük umuttur. Bir ülkenin neredeyse 100 yılını değiştirebilecek güç ve
potansiyel çocuklarımızdadır.
Eğitimde
fırsat eşitliği cumhuriyetin kuruluşundan günümüze nasıl değişti?
1923-1938
arasındaki 15 yıllık dönemde; ilkokulda okuyan öğrenci sayısı 336 binden 950
bine çıkmıştır. Bu okullarda okuyan öğrencilerin artış oranı, okul
artışlarından çok daha yüksek olmuştur. İlköğretimdeki niceliksel (sayısal)artış
eğitimin niteliğindeki artıştan daha fazla değildir.
Örgün öğretimde okuyan öğrenci sayıları
neden değişti?
Milli
Eğitim Bakanlığı (MEB), 2023-2024 örgün öğretim istatistiklerini yayımladı.
Açıklanan istatistiklere göre Türkiye’de 1 milyon öğrencinin okulu bıraktığı
görüldü. . Ancak imam hatip liseleri bünyesinde açılan imam hatip
ortaokullarının sayısı 765’ten 815’e yükseldi. İmam hatip ortaokullarında
eğitim gören öğrenci sayısı 691 bin 422 iken kız öğrenci sayısı 362 bin 403
olarak saptandı. Okul sayısının artması nitelikli eğitim kalitesini etkiledi.
Çünkü İmam Hatip Liseleri Meslek Liseleridir.
Ormanlar
kralı aslan etle beslenir ot yemez, koyun veya dana ot yer, et yiyemez.
Yiyebilmesi için metabolizması değişmek zorundadır. İmam Hatip Ortaokul ve Liselerinde
Meslek dersi eğitimi zorunludur. Benim ilk görev yerim bir İmam Hatip
Lisesiydi. Çok yoğun meslek dersleri olduğunu biliyorum. Teknik Meslek Liseleri
de, Kız Meslek Liseleri de meslek liseleridir. Onların da okullarının
özelliğine göre meslek dersleri zorunludur. Alanında eğitim almış kişilerin
mesleklerini en iyi icra edecekleri bir durumda, onlara bilim projeleri hazırlamalarını
eşitlik hakkı olarak görüp, meslek derslerine ek olarak, normal ortaokul ve
liselerdeki programları uygulamak zalimlik değil de nedir? Onların kendi
alanlarında iyi bir din bilgini yetişmelerinin önünü kesmek de kişi haklarını
tahakküm altına almak değil midir? Üstelik bu okullara giden kız öğrencilerin
kendi alanlarında yetişmesi ve ileri yaşamında meslek sahibi olma şansının
verilmemesi, kadınların müftü olamamaları ne kadar haksız ve ayrımcı bir
tutumdur. İmam Hatip liseleri mezunlarının üniversite giriş sınav başarıları
ortadayken burada okuyan öğrencilerin iyi yetişmiş bir din bilgini olarak
meslek sahibi olmaları bu ülkeye daha faydalı olmaz mı?
Eğitim sistemimizi bu yanlış düşünce kalıplarından kurtaramazsak,
öğrencilerin de öğretmenlerin de metabolik faaliyetleri aynen koyun veya dana
gibi bozulur. İmam Hatip Liseleri de kendi alan bilgisinde yetiştirildiğinde
seçtiği alanda çok iyi bir imam, hatip ve din bilgini olabildiği gibi ilgi
duyduğu diğer alanlarda sınavlara girerek ikinci bir üniversiteye de elbette
gidebilir.
1997-1998
yılları arasında okul başına düşen öğrenci sayısı 361 iken 2015-2016 yılları
arasında okul başına düşen öğrenci sayısı 281 ‘dir.
Oysa
bugün, ülke içindeki ekonomik yetersizlikler ve yanlış düşünce kalıpları her
alanı olduğu gibi eğitimi de olumsuz etkilemektedir. Ancak tasarruf yapılacak
en son alanlardan birinin eğitim olması gerekmektedir. Çünkü eğitim aracılığı
ile ülkenin geleceğine yatırım yapılmaktadır (MEB, Plan Rapor Taslağı, 2005).
Çocuklarımızın
dünya eğitim sistemlerinin değerlendirilmesi olan PİSA sınavlarındaki
başarıları ortalamanın altında.
PISA 2022’de
Türkiye’deki öğrenciler matematik, okuma becerileri ve fen alanlarında OECD
ortalamasının altında puan almıştır. https://pisa.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2024_03/21120745_26152640_pisa2022_rapor.pdf
Türkiye’de
öğrencilerin %18’i okula giderken kendisini güvende hissetmediğini (OECD
ortalaması %8), söylüyor. Kaynak:
OECD, PISA 2022 Veri tabanı, Tablo II.B1.1.4.23
2016 yılında yaz saati uygulamasını kaldırmadığımız
için çocuklarımız, çalışanlarımız, sağlıklı, güvenli ve verimli olamıyorlar.
Üstelik sağlıklı gıda ile beslenemiyorlar.
2022
yılında Türkiye’deki öğrencilerin %44’ü yaşamından memnun olmadığını
bildirmiştir. OECD ülkeleri genelinde de ortalama olarak yaşamdan memnun
olmayan öğrencilerin oranı 2015’te %11 iken 2018’de %16’ya ve 2022’de %18’e
yükselmiştir.
Eğitimin amacı mutlu olmaktır. Geleceğimiz olan
çocuklarımızın mutsuzluk nedenleri ve kaynakları araştırılmalı önlemler
alınmalıdır.
Nüfus
sayımı kayıtlarından anlaşıldığı gibi, eğitim durumuna göre Türkiye'de en çok
ilkokul mezunu bulunmaktadır. (17 milyon 580 bin). Hiç okul bitirmemiş 6 yaş
üstü insan sayımız 9 milyon 807 bin 582 dir.1 Ara 2020
4+4+4 lük eğitim sistemi ne yazık ki eğitimi dört
dörtlük yapamamıştır. Toplam 23 milyon 807 bin 582 insanımız ortalama ilkokul
seviyesinde bile eğitim almamıştır.
Türkiye'de
üniversite mezunu oranı son 15 senede %8'den % 24,6'ya yükseldi. Milli Eğitim
Bakanlığı (MEB), önceki gün 2023-2024 örgün öğretim istatistiklerini yayımladı. https://tclira.com/egitimde-korkutan-tablo-tam
Türkiye'de 2024 Ocak itibariyle 209 üniversite var.
ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde yer alan University Ranking by Academic
Performance (URAP) Araştırma Laboratuvarınca açıklanan "dünyanın en iyi 3
bin üniversitesi" sıralamasında ilk 1000'de Türkiye'den 11 üniversite yer
aldı.11 Şub 2025. Neden ilk yüz içinde
değiliz!
Bugün “23
Nisan Ulusal egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlamını ve öneminin kutlanmasının
ne büyük bir vizyoner bakış olduğunu görmemiz anlamamız gerekiyor. Ülkemizin
kurucusu büyük lider Atatürk’ün bu vizyoner bakışını Dünya’ daki en gelişmiş
dediğimiz ülkelerde bile göremiyoruz. Çünkü Dünya’da çocuklara (evrensel
olarak) bayram armağan eden tek liderdir Atatürk. “Özgürlük ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir.” diyen Atatürk’ün
neden çocuklara bayram armağan ettiğini bu sözünden de anlıyoruz.
Çocuklar
Ne İster?
Birey
olarak kabul edilmek isterler. Değer görmek isterler.
Sevgi ve güven isterler. Duygu ve düşüncelerini dinleyen, anlayan, değer
veren ebeveyn isterler. Söz hakkı isterler. Anne-babaları ile vakit geçirmek isterler. Korku ve kaygılarının önemsenmesini
isterler.
Çocuklara armağan edilen tek evrensel bayram olma
özelliği taşıyan bu bayramın temelinde egemenlik,
özgürlük ve gelecek yatıyor. Bu vizyonla 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
bayramının eskiden olduğu gibi yurdumuzdaki ve Dünyadaki tüm çocuklar için bu
bayramlarımız yeniden coşku ile kutlanmalıdır. Dünya’da insana sevgiye, çocuğa,
barışa, sorumluluğa karşı el verecek pek çok ülkeye öncü oluruz.
Atatürk,
17 Ekim 1922 tarihinde Bursa'da kendini karşılayan çocuklara aşağıdaki şekilde
seslenerek nasıl bir gençlik istediğini belirtmiştir: "Küçük hanımlar,
küçük beyler, sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.” Bu bağlamda 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun.
22.04.2025
Lütfiye KADER
Em. Uz. Fen Bilimleri Öğretmeni
YORUMLAR