ANKARA ANTLAŞMASININ KAZANDIRDIĞI ÖNEMLİ GERÇEKLER
Lütfiye Kader

Lütfiye Kader

İzdüşüm

ANKARA ANTLAŞMASININ KAZANDIRDIĞI ÖNEMLİ GERÇEKLER

24 Ocak 2025 - 11:57

Bu yazım: Ankara antlaşması, Ortadoğu kavramı, Osmanlı İmparatorluğu, Atatürk ve Ortadoğu ilişkileri, Sömürge Devletleri ve Mandacılık, Misak-ı Milli sınırları sözcüklerinin kısa anlamları ve birbirleriyle olan ilintilerini açıklamak, bize bakış açılarımızı geniş tutmamızı sağlayacak. Ankara Anlaşması (20 Ekim 1921) imzalandı. . Şüphesiz bu Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde önemli bir siyasi başarı idi. Güney Anadolu'da Fransızlara karşı Kuvayı Milliye'nin elde ettiği zaferlerin başlangıcıyla ülkenin bağımsızlığının kazanılmasının, sömürgeci devletlere karşı ilk adımıydı.


Ortadoğu kavramı, coğrafi bir bölge olmamakla beraber sonradan Avrupa merkezli icat edilmiş, Birleşik Krallık kendini Dünya’nın merkezinde konumlandırılmış ve yaygın olarak 19 YY ‘ın sonlarında bu bakış açısı kullanılmaya başlanmıştır.


1515 ve 1516 yıllarında gerçekleşen Mercidabık ve Ridaniye muharebelerinde (savaşında ) Suriye ve Mısır’da hüküm süren Memlük Devleti’nin kesin bir yenilgiye uğratılmasıyla Orta Doğu’da Osmanlı hâkimiyetinin önü açılmıştır. İlerleyen yıllarda devam eden fetihlerle beraber Cezayir’den İran sınırlarına kadar çok geniş coğrafyada yüzyıllar sürecek olan Osmanlı hâkimiyeti(egemenlik) kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa, Asya ve Afrika'nın bazı bölgelerine yayıldı ve Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika'nın bir bölümü ve Doğu Avrupa'nın küçük bir bölümünü egemenliği altında tuttu. Avusturya, Venedik Osmanlı İmparatorlu’ğuna, Rusya ve Polonya (Lehistan) ise Osmanlı İmparatorlu’ğuna bağlı konumdaki Kırım Hanlığı’na vergi veren (Haraç uzar) devletler olmuşlardır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri 5 Eylül 1795 imzalanan ABD-Osmanlı Sözleşmesi ile Osmanlı'ya vergi ödemiştir. Fransa da Osmanlı Devleti'ne haraç veren devletlerarasında olmuştur.


Osmanlı İmparatorluğuna haraç veren devletler, geçmişte ödedikleri haraçları içlerine sindiremedikleri için öç alma işlemini 100 yıldır sürdürüyorlar.


Endüstri devriminin getirdiği dönüşüm ile ekonomik ve askeri güçlerini arttıran Avrupa devletlerinin yayılmacı politikalarını engelleyemeyen Osmanlı Devleti, 19. yüzyıldan itibaren bölgede toprak kaybetmeye başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devleti’nin yenilgisi ile sonuçlanması ile birlikte günümüz Türkiye’sinin güneyinde kalan topraklar da İngiltere ve Fransa tarafından işgal edilmiştir. Osmanlı’nın bu sömürgeci devletlere yenilmesinin baş sebebi endüstri devrine geç kalmış olması, akıl ve bilime değer vermemesi ve fiziki güç kullanarak Dünyayı kendisine düşman etmesi ile açıklanabilir. Ganimetin önlenemez gücü; aklı, bilimi kullanmanın önüne geçmiş israf ve şaşalı, yaşamla “Lale Devirleri” yaşanmış ama halkını kulluk anlayışıyla idare etmiştir.


Avrupa’nın ortaçağında en zengin ve güçlü olurken, Osmanlı Rönesans’ı yaşayamamıştır. Avrupa’da cereyan eden Rönesans ne yazık ki Osmanlı tarafından es geçilmiştir.


Manda yönetimi: Bağımsızlığını kazanmayan toplumların, sömürgeci devletlerin gözetiminde ve idaresinde kendi kendilerini yönetecek bir düzeye erişip, bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar bazı büyük devletlere verilen ve yükümlülükleri olan bir yetkidir. 29 Eylül 1923 tarih sonrasında Fransızlar Suriye’ye tamamen hâkim olmuşlardı. Bölgedeki mandacı güçler olan Fransa ve İngiltere, yeni sınırlar ve toplumsal hudutlar belirledi. Hatta Fransa, Suriye’de daha da ileri gidip ulusal bir hükümet yönetimi altında yarı özerk eyaletler meydana getirdi. Suni bölünmeler, etnik ve dini toplulukların suni lokalizasyonları, toplulukların kültürel olarak daha önce olmayan suni unsurların katılarak kimlik bölünmelerinin keskinleştirilmesi, belli grupların zenginleştirilmesi, toplulukların arasına kan davalarının sokulması, yönetimlerin çoğunluğa değil, azınlıklara verilmesi, sömürgecilerin sıklıkla yaptığı uygulamaların önde gelen örnekleri arasındadır.


Misak-ı Millî; Millî Mücadele'nin, başka bir deyişle İstiklâl Harbi'mizin nihai hedefidir ve o şartlar altında vatan toprakları için kabul edilen asgari sınırlardır. Misak’ın milli sınırları neresidir? Misâk-ı Millî belgesine dayanılarak hazırlanan Misâk-ı Millî Haritasında İskenderiye-Port Said hizasına kadar olan bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak toprakları kapsama alanına alınmıştır. Ayrıca Adalar, Kıbrıs ve Batum da Türkiye'nin sınırları içinde gösterilmektedir. Millî mücadele başlangıcında her ne kadar Misakı Milli ile Türk milleti tarafından kabul edilebilecek sınırlar belirlenmiş ve ilan edilmiş ise de asıl amaç olabildiğince toprak kazanmak değildi.


Mustafa Kemal Paşa'nın da pek çok kez belirttiği gibi, dönemin siyasi ve uluslararası gerçekleri çerçevesinde kabul edilebilir bir coğrafyanın Türk vatanı olarak sahiplenilmesi, bunun tüm dünyaya kabul ettirilmesi ve bu coğrafyada kapitülasyon benzeri uygulamalardan kurtarılmış, kayıtsız şartsız millet egemenliği ve tam bağımsızlık ilkeleri temelinde bir Türk devletinin kurulmasıydı. Milli Mücadele sırasında Adana, Antep, Maraş, Urfa gibi bölgelerde Fransızlara karşı yoğun bir mücadele sergilenmiş ve Fransızlara bu bölgede tutunamayacakları kabul ettirilmiştir.


20 Ekim 1921'de TBMM Hükümeti ile Fransa arasında imzalanan Ankara Anlaşması ile Türkiye İtilaf Bloğunu bölmüş ve güçlü bir Avrupa devleti olan Fransa'nın desteğini elde etmiştir. Osmanlı sülalesinin kurucusu Sultan Osman’ın dedesi Süleyman Şah’ın Caber kalesinde bulunan ve Türk mezarı ismiyle belirli türbesi müştemilatı ile Türkiye’nin malı oldu ve Türkiye oraya muhafızlar koyarak ve Türk bayrağı çekilmesini sağlamıştır. Tarihin yazdığı yaşanılmış gerçekler, dostlarımızı da düşmanlarımızı da önümüze koyuyor. Bu antlaşma ile Doğu ve Güney Doğu Anadolu topraklarımız, hiçbir şekilde sömürgeci devletlerin hizmetine yaşama süreci hakkı verilmemesi kabul edilmiştir.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/837284#:~:text


Arap Baharı yaşayan devletlerin yok edilmesiyle aynı sömürgeci devletler tarafından Kürdistan Devletinin kurulması için, BOP(Büyük Orta Doğu Projesi ) yeniden planlanıyor, eller ovuşturuluyor. Doğu bölgesinde yaşayan Kürt vatandaşlarımızın ve onları temsil eden DEM partisi sözde eyalet hayalinin mandacılıktan başka bir şey olmadığını, bu oyunlara gelmemeleri ve mandacı zihniyete dur demeleri gerekiyor. Kurtuluş Savaşı’nı nasıl hep birlikte kazandıysak, ikinci kurtuluş savaşında da geçit vermemeliyiz.


Kaynakça: Mustafa Yahya Demirtaş ‘a teşekkür ederim.


20.01.2025


Lütfiye Kader



YORUMLAR

  • 0 Yorum