BİR BARDAK ÇAY HİKÂYESİ
Lütfiye Kader

Lütfiye Kader

İzdüşüm

BİR BARDAK ÇAY HİKÂYESİ

12 Ocak 2025 - 15:22

    Kalabalık ortamlarda kullanışlılık, hijyen ve pratiklik yönünden karton bardaklar, tabaklar, plastik çatal, bıçak gibi gereçlerin cazip hale geldiği bir ihtiyaç ve bir gerçek haline geldi ne yazık ki. Hijyen ve kolaylık bahanesiyle insanlara karton bardak, tabak gibi tek kullanımlık plastik ürünlerin ve plastik bardakların getirdiği külfetin maliyeti; bizlere, aslında daha fazla kaybolmayan zararlı atıklar halinde geri dönüyor. Özellikle plastiklerin doğada parçalanması yıllar alıyor. Mikro plastik olarak kana geçen plastikler ise beyin hücrelerine, anne karnındaki bebeğe kadar ulaşmış. Bilimsel deneyler ve bilim insanları böyle söylüyor.


    2018 yılında Anadolu Grubu'na ait Kipa ve Migros marketleri Migros bünyesinde birleşti. 09.01.2025 tarihinde (bugün ) bir arkadaşımla Balçova Kipa bünyesindeki Migros’a gitmiştik. Amacımız hem alış veriş, hem de biraz oturup vakit geçirmekti. Çay içmeden olmazdı. Kafeteryasına oturduk ve çay almaya gittiğimde oradaki görevli genç kadın eleman, çayı karton bardakta vermek istedi. Ben de ısrarla cam bardak rica edince:


“- Şirketimizin karton bardakla çay verilmesi konusunda kararımız var .”diyerek ; “-telefonla sormam lazım “dedi. Saygı duydum ve gittim Migros’un içinde (50 TL) ye bir cam bardak aldım. Ben ona karton bardağın sıcak çay ile bardağın iç yüzeyindeki ince plastiğin çaya karıştığını uzun ,uzun anlatmadım ama karton bardağı sağlıklı bulmadığımı söyledim.

”- İçerken de gerçekten çay tadı alamıyorum çayımı aldığım bu cam bardağa doldurur musunuz ?” diye rica ettim.


  Genç kadın, neden cam bardak kullanmak istemediğimi açıklamama rağmen, bir türlü anlamadı ya da anlamak istemedi.

“- Ben size karton bardakla veririm, siz çayı cam bardağınıza doldurursunuz dedi.” Kadın çayımı vermedi. Sonra mağazanın müdür yardımcısı geldi. O da kadın elemanın söylediği sözleri söyleyerek büyük bir vakurla kafelere gittiğinizde de karton bardak veriliyor her yer aynı siz karton bardakla alıp cam bardağınıza doldurursunuz .” dedi.


    Güler misin ağlar mısın? Bu durum tam Aziz Nesin’lik bir hikâye oldu. Migros’un müdür pozisyonlarında çalıştırdıkları bu kişilerin belki de işe alırken anlama, çözüm üretme ve inisiyatif alabilme becerilerini de ölçülmesi gerektiğine dikkat etmesi gerekiyor. Alt tarafı bir bardak çay için çektiğim azap ve zaman kaybı günümüzü zehir etti. Yan masada oturan yaşlı üç kadının bir tanesinin cam bardakla çay içtiğini görünce sormuştum. O da alerjim olduğu için bardağımı kendim getiriyorum demişti. Üstelik ben bardağımı evden de getirmemiştim. Migros’tan bir bardak çay içmek için bardak reyonuna gidip bir sürü bardak takımlarını gözden geçirdikten sonra tek bir bardak alma şansımı zorlayarak nihayet bir tane meşrubat bardağını bulunca Archimed gibi "eureka" (buldum, buldum) diyerek büyük bir sevinçle çayımı almak istemiştim. Arkadaşımla geçireceğim güzel bir günümüz katledildi. Bunun hesabını sormadan edemezdim. Artık olan oldu ama bundan sonra insanların itiraz etme haklarının olduğunu Migros’un veya başka bir işletmenin bana nasıl bardakta çay içeceğimin kararını veremeyeceğini ve bunu bir insan hakkı ihlali olduğunu göstermek amacıyla MİGROS genel müdürlüğüne sıkıntımı anlatan bir dilekçe verdim. Bakalım MİGROS bundan ders alacak mı?


    Türkiye ‘de bu market zincirleri giderek endüstri ve kapitalizmin çarklarında vatandaşı eziyor yok ediyor. Hâlbuki eskiden mahalle bakkallarımız böyle miydi ? Veresiye defterlerine yazdıklarında bile anlayış gösterirler, çoluk çocukları da sevindirirlerdi. Ne zaman market zincirleri, bakkalların ve emeğiyle çalışanların yerini aldı, insanlar gereğinden fazla tüketim alışkanlıklarını artırdı. Dibi delik bir kuyu gibi hepimizi sömürüyor. Özgür, saygılı ve huzurlu bir toplumun referansı bilinçli toplumlardır.


    "Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür." derken, "özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. " derken, ekonomisi zayıf bir ulus, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz; güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz; toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz. Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin bel kemiğidir. “ derken, Atatürk bize bu refleksleri gösterdi. Reflekslerimizi koruyup güçlendirelim. Doğruları söylemekten ve savunmaktan korkmayınız. K. ATATÜRK 10.01.2025


                         Lütfiye Kader

       Em. Uzm. Fen Bilimleri Öğretmeni

YORUMLAR

  • 0 Yorum