Adına “Çok çocuğum olsun istiyorum!” diyor kendileri.
Cevap bulunca kimi mecralarda böyle sevdalı sözleri, yapıştırı veriyorlar soruyu üstünkörü;
“Çok mu çocuğun olsun? Yoksa çocuğunun olmasını çok mu diliyorsun?”
“E madem çok istiyorsun yap bir tane de sevelim cimcimeyi!”
“Önce sen kocadan haber ver… Noldu sizin nişan işi?”
“Karını ikna et de torun görmeden ölmeyeyim be oğlum?” diyene ne demeli?
“E madem istiyorsunuz olmuyor mu! Ne bu karsızlığın sebebi?”
“Yap gitsin kız! Bakarız hep birlikte biz ne güne duruyoruz!” ise apayrı bir trajedi!
Oldu!
Çünkü kasaptan et alıyorlar küçük hanımlar beyler!
Akşam eve bonfile almaya karar verildi; baktılar olmuyor, çorbaya katarlar misali daha kendine bakmayı bilmeyen binlercesi, etekleri zil çala çala ebeveyn olmanın hevesinde.
Aklıselim bir insan ise önce şu soruları sormalı kendine;
“Ben kimim?” ve "Kim değilim?"
“Ne yapıyorum bu dünyada?”
“Ne olmanın yolunda ilerliyorum?”
“Dış seslerden bağımsız, gerçekte ne istiyorum?”
“Bu kadın/adam benimle birlikte bir çocuğa rehber olacak doğru yoldaş mı?”
“Ben bir çocuğa rehber olacak doğru bir anne/baba profili miyim?”
“Kendimde olmasını istemediğim yönlerimi nasıl düzeltebilirim?
Bunu düzeltmezsem çocuğuma ahlaki genetik geçişimi bulaştırmış olur muyum?”
“Keyif verici maddelerin içinde onun sağlık keyfini kaçırabileceğimi biliyor muyum?”
“Ebeveyn olmanın sorumluluklarına; yani bir çocuğun tüm ihtiyacına beslenmesine, öğrenmesine, sosyal yapısına, hayatı öğrenme çabasına, meraklarına, sorularına, en önemlisi varoluş yolculuğunda ona rehber olabilecek cevapları verebilecek donanıma sahip miyim?”
Ancak maalesef bir çoğu bu soruları sormadan dalıyorlar bodoslama anne ve baba olmaya...
Hele bir de benzerlerinin çokça gündeme geldiği akıl almaz istismar hikayelerle günü kapatan toplumun; kimi anne babalarının gözleri yaşlı, kimisinin kalpleri telaşlı, kimilerinin ise kafaları bulutlu ve yağışlıyken bu konuya sabredebilmek pek kolay değilken.
Peki acaba bu toplumun ebeveynleri ve ebeveyn olma yolundaki hevesli bireyleri, yukarıdaki sorulara cevap arayarak, bir gecelik sevdalarla belki yüz yıllık hasarlar açtığının mı, yoksa güzel hatıralar bıraktığının farkında olarak mı ebeveynliğe soyunuyorlar?
Yoksa,
“Annem/Babam artık evlen diyor, torun istiyor.”
- Evlilik bir kurummuş gibi -
“Kaç yaşıma geldim hala anne/baba olamadım.”
-Doğru eşi bulmuş gibi-
“Kocam baba olmayı çok istiyor.”
-Kadın sanki bir araç gibi -
“Yan komşum ikinciyi yaptı benim adam hala kararsız.”
-Koca olunca baba olmak mecburmuş gibi-
“Karım hazır değilim diye naz yapıyor, ama iki çocuk şart. Daha ilkine ulaşamadık!”
-Kadın doğurganlığın sembolüymüş gibi-
“Çocuk gelirse eve bereket getirir belki işler düzelir.”
-Ebeveyinlik; tanrısal bir kredi imkanı sunacakmış gibi-
“Anne/Baba olmak istiyorum, yani çok güzel bir şey değil mi kendinden bir parçayı dünyaya getirmek!”
-Bir çocuğun ve eş olmanın sorumluluklarından bir haber, evcil hayvan sahiplenenler gibi-
“İleride kocam olmasa da çocuğum her zaman olacak. Bu hayatın yaşlılığı var, yalnız ölmek istemiyorum!”
-Eczaneden antideprasan satın alır gibi-
İnsanlar narsist duygularını ve nefsani sevdalarını tatmin etmek ya da özgüven hasarlarını tamir etmek uğruna mı ebeveyn olmak için hırslanıyorlar?
Nedir bu bilinçsizlikle edinilmiş sevdanın temeli?
YORUMLAR