Ötelenmiş bir konunun kapılarını aralayacağız yine bugün sizlerle.
Bir önceki yazımda, “Türkiye’de ebeveyn olmak” üzerine olan fikirlerimi az çok özetledim.
Bu kez ise “Türkiye’de çocuk olmak” üzerine düşünmek isterim sizlerle birlikte.
Ebeveynliğin ilk çağlardan bu yana hükmünün sürdüğü dünya hayatında, sömürgeci bir hükümdarlığın yavaş yavaş demokratik bir düzen anlayışına doğru evrildiğini görebiliyoruz.
Çocuk da artık anne ve baba kadar söz sahibi yaşantısı üzerinde lakin ne var ki, demokrasinin ülkemizde “işine geldiği kadarıyla” uygulandığı bir yeni yüzyılda sadece ticaretin, siyasetin, insan ilişkilerinin değil, ebeveynlik anlayışının da tam demokrasiden uzak yarımyamalak nemalandığını gördüğümüz bir düzen bu düzen aslında!
Hal böyle olunca bizlere yine toplumu bu konuda bilinçlendirecek hatırlatmalar yapmak düşüyor.
Gelin bir bakalım çocuk olmak nasıl bizim toplumumuzda;
Türkiye’de çocuk olmak; anne ve babanın ilişkisinden oluşan üçüncü ebeveynin tüm olumsuz duygularına ortak olmak demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; ekonominin, siyasetin, inançlarla şekilllenmiş maddeciliğe alet olup, sorgulamaksızın söylenenlere inanmak demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; sınıfta çiçek, evde aslan, sokakta hanımefendi/ beyefendi olmak, sonunda da kendini bulmak uğruna ruhuyla bedenini örtüştürmek için mücadele vermek demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; düşmeden, hata yapmadan, ele güne rezil olmadan kuyruğunu dik tutmak, elaleme kurban gitmemek için rol yapmaya mecbur bırakılmak demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; varlığı maddi zenginlikle eşleştirmek, üzerine bunları kazanmak için de miras beklemek, o zenginliğe ulaşmanın hayaliyle ölen kalan yoksa emekli olacak yaşa gelmek demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; okula yüreyerek gidebilmenin hayalini kurmak, anne babanın hırslarından sıyrılıp istediği okulu seçememek demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; kardeşiyle, komşu çocuğuyla, kuzeniyle, dostuyla her konuda rekabete maruz bırakılmak ve kıyaslamanın ateşine düşmek demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; azimli olmak ile hırslı olmanın ayrımını yapamamak, bundan dolayı da her alanda iş birlikçi yaklaşıp birbirini yeşertmek yerine başkasının üzerine basarak basamak çıkmaktan başka yol bilmemek demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; ergenliği 30 yaşında bile tamamlayamamak demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; gerekli testlerden mahrum kalarak hasta dünyaya gelme ihtimalinin olması, tedavisi olan o hastalıkla yaşamının bağış kampanyalarına katılan gönüllülerin vicdanına kalması demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; fiziksel, zihinsel, ruhsal sömürülme potansiyeli yüksek bir hayat içinde sürekli kendini korumaya çalışmak demektir.
Türkiye’de çocuk olmak; her türlü sorumluluğun altına itilip de yetkisiz bir kaplumbağa gibi emekleyerek kendi hayatının içinde sıkışıp kalmak demektir.
Türkiye’de çocuk olmak ne kadar büyürsen büyü hep küçük görülmek demektir.
Türkiye’de çocuk olmak çok zordur. Sürekli kendini ve yeterliliğini kanıtlamaya çalıştığın bir kısır döngüde kaybolmak demektir.
Türkiye’de çocuk olmak anne baba arasında hakem olmaya zorlanmak demektir. Birbirlerinden bulamadıkları yoldaşlıkları bedelli evlatlık yapar gibi faiziyle birlikte ömürlerinin sonuna kadar ödemek demektir. Vefadan çok başka birşeydir bu yaklaşım.
Kendi hayatlarına tutunamayan ebevenylerin, evlatlarının hayatlarında kurdukları sömürge düzenine kurban edilmek demektir.
Türkiye’de çocuk olmak daima zordur.
Ne çocuk kalabilir ne çocuk olabilirsiniz.
Melis Konukoğlu
YORUMLAR